7 Haziran 2022

Van’da müzikle mutluluk buluşması...

 Suzan Peker yazdı

Che Che Koolay  

Che Che Kofi Sa

Kofi Sa Langa

Kaka shi Langa

Whoops Ah Lay Lay…

Heyy…

Gana’nın bu neşeli  halk şarkısı, Van’ Tuşba ilçesindeki Hasan Ali Yücel İlkokulu’nun salonunda yankılanıyordu birkaç gün önce. Müzik insanı Haluk Polat’la birlikte şarkıyı söyleyen pırıl pırıl çocukların kahkahaları doldurdu salonu ve sonrasında alkışlar. Hem çocuklar hem biz çok mutluyduk.

İlkokul öğrencileriyle birlikte...
'Müzik iyileştirir’ mottosuyla yola çıkan Haluk Polat ve korist arkadaşlarının ilk durağı değil Van. Bundan önce de Kars ve Şırnak ilkokul ve sanat lisesi öğrencileri ile müzik yapıp onların ruhlarına dokunmuşlar. Bu seferki geziye biz de eşlik ettik. İyi ki bizi aralarına kabul ettiler. Birbirini hiç görmemiş insanların müzik sayesinde nasıl kaynaştığına, mutluluğun resmine ortak olduğuna ve yeni melodilere doğru yola çıktıklarına şahit olduk. 

Baykuşhane’nin ‘Sanata İhtiyacımız Var’ Projesi’nin Van Buluşması’nın ilk durağı, Van Güzel Sanatlar Lisesi’ydi. Haluk Polat ve koristleri, öğrencilerle çok sesli müzik atölyesinde biraraya geldiler. Gençlerin bizleri hayran bırakan güzel şarkılarının ardından, Haluk Polat, öğrencilerle müzik endüstrisiyle ilgili bir söyleşi gerçekleştirdi. Van Güzel Sanatlar Lisesi Müdürü Barış Değer, Şan Öğretmeni Faysal Ertaş, Müzik Öğretmeni Mekin Çetin ve Resim Öğretmeni Murat Özaras ve lisenin cana yakın öğrencilerinin misafirperverlikleri unutulmazdı. Van Güzel Sanatlar Lisesi, şehrin 22 km. dışında. Lise Müdürü Barış Değer’in çabaları sonuç vermiş ve şehir merkezinde yeni bir binanın temeli atılmış. 

Sıcacık duygularla, yeniden yollarımızın kesişeceğini umarak ayrıldık Van Güzel Sanatlar Lisesi’nden ve okulun merdivenlerinde paylaşmanın, mutluluğun fotoğrafını bırakarak. 

Yarın ilkokul öğrencileriyle buluşacağız. Bizim koristler çocuklarla birlikte şarkılar söylemeye can atıyor. Haluk Polat’ın bu geziye katılan Chorvus ve Kısmet Fatka korolarında müziğe ve müzikle  insanlara dokunmaya gönül vermiş her meslek grubundan korist var. Mühendis, doktor, diş hekimi, psikolog, avukat,  öğretmen, iletişimci…

Çocukların da heyecanlı olduğunu tahmin ediyoruz. 

Hasan Ali Yücel İlk ve Orta Öğretim Okulu’na geldiğimizde Okul Müdürü Aydın Sağınç, bizi bahçede karşılıyor. Öğrenciler etrafımızı sarıyor. İlk tanışmada hepimizin yüzündeki gülümseme görülmeye değer. 

Müzik öğretmeni Zeynep Demir’in öğrencilerinden oluşan koro, şarkılar söylerken ışık saçıyor. Önde öğrenciler arkada Chorvus ve Kısmet Fatka, sahneyi dolduruyor. ‘Arkadaşım Eşek’ söylüyorlar önce ‘ Anlıyorsun değil mi’, ‘Gül pembe’ geliyor peşi sıra.  Haluk Hoca, ‘Dağlar, dağlar’ deyince “Sonunda” diyor bu şarkıyı çok seven bir çocuk. Barış Abi, ‘adam olacak çocuklar’a dokunuyor hala. Sanat, gelecek nesillere bırakılan en güzel armağan. Ellerde marakaslar eşlik ediyor şarkılara.

 Haluk Hoca ‘ Che Che Koolay’ söylüyor, çocuklar tekrarlıyor. Şarkı bitince neşe içinde gülüp alkışlıyorlar kendilerini. Afrika’nın bir halk şarkısı, Van’da çocukları mutlu ediyor. Müzik birleştiriyor. Haluk Hoca, konser sonunda duygularını şu sözlerle ifade ediyor: 

“Çok konser yaptım. Çok sanatçıyla çalıştım ama benim için bazı konserler daha özeldir. Onu özel kılan sadece müzikal olarak çok iyi olmaları değil, ruhsal olarak ne hissettirdikleri ile ilgilidir. Bunun için hayatımdaki en iyi konserlerden bir tanesiydi”

Konser sonrası çocuklar sarıyor etrafımızı, ellerinde kağıtlar, “Bize bir şey yazar mısınız”, “Koluma imza atar mısınız”… ve “yine gelir misiniz” diyor biri. 

Ayrılmadan önce Hasan Ali Yücel İlkokulu’nun merdivenlerinde bir mutluluk fotoğrafı çekiyoruz. Haluk Polat ve yol arkadaşları, umut fotoğrafları çekmeye devam edecek.   


4 Haziran 2022

Edremit Van’a bakar, içinden Samran akar’

Suzan Peker 

Gezdiğim yerleri yazmadan duramıyorum. Yıllar sonra geri dönüp okuduğumda da anılarımı tazeliyorum. Gezdiğim yerleri hatırlıyorum. Bu seferki durağımız Van.

Önce gezdiğimiz yerleri, sonra yediklerimizi, en son da Van’dan ne alınır’ı anlatayım.

Akdamar Adası:


Akdamar  Adasındaki  kilisenin yapımı M.S. 915 yılına uzanıyor.

Akdamar Adası’na gitmek için Gevaş’tan 25-30 kişilik bir motora biniyoruz. Hava çok güzel. Bulutlar, gökyüzüne küçük pamuk parçacıkları bırakılmış gibi ve gölgeleri Van Gölü’nün pürüzsüz suyuna düşüyor. Efsaneye göre adanın adı Ermeni Kilisesi’nin keşişinin kızı Tamara ile çoban bir gencin kavuşamama hikayesinden geliyor. Çoban her gece Tamara’yı görmek için adaya yüzüyor, Tamara da ona fener tutarak yol gösteriyor. Tamara’nın babası bunu öğrenince feneri farklı yerlerde tutuyor ve yorulan çoban ‘ah Tamara’ diye diye boğuluyor. Tamara da ardından kendini sulara bırakıyor. Bu hüzünlü efsane gerçek midir bilemeyiz ama Ahtamar (Akdamar) adasının güzelliği dillere destan olabilir. Özellikle badem çiçekleri döneminde ada görülmeye değer. Biz gittiğimizde çiçekler bademe dönüşüyordu. Adadaki  kilisenin yapımı M.S. 915 yılına uzanıyor. Kilisenin yapımındaki amacın, Kudüs’ten İran’a kaçırılan ve daha sonra Van’a getirilen Hazreti İsa’nın çarmıha gerildiği Hakiki Haç’ın bir parçasını orada korumaktı. Kral Gagik’in yaptırdığı kilise bu nedenle Hristiyanlar için kutsal bir mekan olarak biliniyor. Akdamar Kilisesi, dış cephe kabartmaları, iç rölyefleriö mimarisiyle Türkiye’nin önemli kültürel miraslarından.

Çavuştepe Kalesi:

Çavuştepe  Kalesi. Mehmet Kuşman anlatıyor.

Geziye bir gün geç katıldığımız için Çavuştepe Kalesi gezisine katılamadık. Bu konuda çok bilgim yok. Ama, arkadaşlarımdan edindiğim bilgilere göre; 22 yıl boyunca azmiyle Urartu dilini çözen Mehmet Kuşman’la tanışmak için Çavuştepe’ye gitmek isterdim. Dünyada Urartu dilini bilen çok az kişiden biri olan Mehmet Kuşman, gelenlere Urartu dilini, alfabesini anlatmaktan büyük keyif alıyor. Mehmet Kuşman’ı anlatan Enver Şengül imzalı Kayıp Zamanın Bekçisi adlı bir kitap bulunuyor. Mehmet Kuşman uzun yıllar kalenin bekçiliğini yapmış ve halen bunu gönüllü olarak sürdürüyor.

Van Müzesi:


Rehberimizin anlattığına göre dünyanın en büyük Urartu Müzesi olan Van Müzesi, Van’ın binlerce yıllık görkemli medeniyetine ışık tutuyor.  Paleolitik dönemden başlayarak ziyaretçileri zaman yolculuğuna çıkaran müzede; Urartu sanatı, sosyal yaşamı, kültürü hakkında bilgi edinmek mümkün. Roma, Bizans, Selçuklu, Akkoyunlu, Karakoyunlu, Osmanlı dönemine ait eserleri de müze de görebilirsiniz. Müzeyi pazartesi hariç, her gün 08.00-17.00 arası ziyaret edebilirsiniz.

Küçük bir not:  ‘Edremit Van’a bakar, içinden Samran akar’ türküsündeki Şamran’ın ne olduğunu müzede öğreniyoruz. Shamran, Urartular döneminde yapılan ve dünya su mühendisliği harikası olarak kabul edilen 51 km uzunluğundaki su kanalı. Hala bu kanalların bir kısmıyla sulama yapılıyormuş.

Muradiye Şelalesi ve inci kefallerinin göçü:


 
Muradiye Şelalesi...İnci kefal göçü...

Gezimizin en keyif aldığımız yerlerinden biri Muradiye Şelalesi. Şelaleye gitmeden önce küçük  bir mola verip inci kefallerinin göçünü, izledik. Van Gölü’nün tuzlu-sodalı suyu balıkların üremesine imkan vermediği için balıklar derelere göç ediyor. Akarsuların sıcaklığı 13 dereceyi bulduğu zaman balık derelere giriyor ve yumurtasını bıraktıktan sonra tekrar göle dönüyor. Bu mücadele nisanda başlayıp temmuza kadar devam ediyor. İnci kefalleri uçarak şelaleri aşıyor ve bu nedenle uçan balık da deniyor. Bu muhteşem göçü izlemek harika.

Muradiye Şelalesi de doğa harikalarından biri. 18 metre yüksekten dökülen suların sesi, görüntüsü, serinliği çok keyifli. Kenarında çay ve kahve içerek dinlenmek,  üzerindeki asma köprüden yürüyerek adrenalin seviyenizi artırmak, fotoğraf çekerek eşsiz güzelliği belgelemek isterseniz, Muradiye Şelalesi’ne gitmeden dönmeyin. Merkeze 70 km ama yol boyunca size eşlik edecek manzaradan da keyif alacaksınız.

Van’da ne yenir?


Van Meceli. Yöresel yemekler...

Sokaklarda Işkın tezgahları...

Biz Van’a sabah indiğimiz için güne, Van Kahvaltısı ile başladık. Van otlu peyniri, Van Balı, cacık, murtuğa, kavut. Kahvaltının olmazsa olmazlarıymış. Murtuğa, kavrulmuş unun içine yumurta karıştırılarak yapılıyor. Kavut; dövülmüş ve kavrulmuş unun balla karıştırılmasıyla elde ediliyor. Göl kenarındaki restoranlarda yaptığımız Van Kahvaltısı’nın özellikle benim ve birkaç arkadaşımın damak tadına uymadığını söyleyebilirim.

Akşam ve öğle yemekleri için iki yerden çok memnun kaldık. Van Menceli ve Kuşhane. Van Menceli, küçük ve samimi bir restoran. Yer bulamayıp sıra bekleyebilirsiniz ama beklediğinize değecek. Biz Van’ın yöresel yemeklerinin hepsinin tadına bakmak için Mencel sofrası istedik. İki ya da üç kişilik hazırlanan Mencel sofrası; Keledoş (keşkek üzerine et parçaları), köz et, kuzu sırt, çömlek güveç ve iç pilavlı kuzu tandırdan oluşuyor. Ana yemekten önce sıcak ayran aşı çorbası geliyor ki o da çok leziz. Otantik mekanda, çalışanlar da güler yüzlü olunca memnun ayrılmamak elde değil. Şef, Adem Usta’nın yanımıza gelip memnuniyetimizi sorması da büyük incelikti.

Kuşhane’de de Keledoş, Köz et, Helise, karışık dolma yedik ve hepsi çok lezzetliydi. Kuşhane’nin tatlıları da çok leziz. Kaymaklı vişneli ekmek kadayıfının tadı hala damağımızda.

Otlu peynir....

Van’da sokaklarda çok sık rastladığımız bir yiyecek de Uckun ya da Işkın’dı. Mayıs ve Haziran aylarında yetişen Işkın, Vanlılar’ın çok sevdiği bir yiyecek. Sabah, akşam yiyebiliyorlar. Tadını beğenmeyene de şaşırıyorlar. Yüksek rakımda yetiştiği için dağ muzu da denilen ışkının ekşi bir tadı var ve birçok hastalığa iyi geldiği söyleniyor.

Otlu peynir, yufka peynir, tuzlanmış inci kefali, Van’da tadabileceğiniz farklı lezzetlerden. Peynir için, Tarihi Peynirciler Çarşısı’nı ziyaret etmenizi öneririm. Turistik mağazalarda fiyatlar buradaki fiyatları neredeyse ikiye katlıyor.

Van’dan ne alınır?

Van’dan yukarıda saydığım farklı peynir çeşitlerinden alabilirsiniz. Mayıs ayı taze peynirlerin çıktığı ay. Eski peynirler biraz kokulu. Van Balı alabilirsiniz.

Tarihte Urartular’a ev sahipliği yapan Van’daki takı kültürü, Urartular’a kadar uzanıyor. Üç çeşit teknikle yapılıyor hepsi birbirinden güzel takılar. Farklı takılardan beğendiklerinizi alabilirsiniz. Yine burada da turistik mağazaların yanı sıra daha uygun fiyatlı seçeneklerin bulunduğu Rus Pazarı ve Avrupa Pazarı öne çıkıyor.

Takıların yapım yöntemleri şöyle; 

Savat: Gümüş, bakır, kurşun ve kükürtten elde edilen alaşımla takının üzerine küçük çentiklerle motif yapılıyor. Yaklaşık 450 derece sıcaklıkta yapılan işlemden sonra üzerine tümüyle savat yapılıyor. Fazlalıklar, zımparayla alındıktan sonra motifler ortaya çıkıyor. Üzerine cila yapılıyor ve dış nakış yapılıyor. Urartu idollerinden Savat tekniği ile takılar üretiliyor. Van’ın en değerli takısının Savat olduğu söyleniyor. Van’dan takı alacaksanız, “Savat alın” diyorlar.

Granüle: Urartular’da tanrının ve tanrı eşlerinin kullandığı takı üretim yöntemiymiş. Meşe odununun üzerinde gümüş eritilerek mikron boyutunda küçük, misket gibi topçuklar elde ediliyor. Sonra bu topçuklar; güneş, ay, bereket, tapınak gibi Urartu sembollerinin üzerine monte ediliyor ve takılar ortaya çıkıyor. Bu da en zor işçiliklerden biri olarak biliniyor.

Halk Sanatı: Urartular’da halkın kullandığı takılardan esinlenerek yapılan takılar.

Van kilimleri de renkleriyle büyülüyor.