Sayfalar

15 Nisan 2008

“HEPİMİZ TAYYİBİZ”!… Neye talibiz?

Ülkemin bazı gerçeklerle yüz yüze gelmesini beklemek uzunca bir süremi aldığı halde umudumu asla kaybetmedim… Sabırlı olursam, biliyordum ki menfaatin nerede ise yok etme noktasına getirdiği görme duygusu canlanacaktır… Birden bire ne oldu dersiniz?
Mucize gibi bir şey oldu… Manzara değişti… Ve ben neden göremiyor muşum anladım!…
Yüzümü nereye çevirmem gerektiğini gördüm… Neyim eksik ve ben bunu ne zamandır nasıl düşünmedim diye hayıflandım… Ne çok şeyi ŞEY edememişim… Ve sonunda değişime uymak istedim… Ama onlar bana, sen ne zamandır bizdensin dediler ve asla YÜZ VERMEDİLER… Zihnimde hâlâ o eski alışkanlığın yarattığı zararlı fikirler var. Onları silip süpürmem gerek diye düşündüm… O nedenle sıralıyorum..
……
AKP Cumhurbaşkanının yetkilerinden şikayet ederek bugüne gelmedi mi? Bu yetkilerin azalmasını istemedi mi? Şimdi ne yapıyor? 301’inci madde taslağı şöyle: “Türk ulusuna, Türkiye Cumhuriyetine, TBMM’ye, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine, devletin yargı organlarına, askeri ve emniyet teşkilatına” alenen hakaret edenler hakkında dava açılabilmesi, Cumhurbaşkanının izin vermesi koşuluna bağlıdır… Yani Cumhurbaşkanına bir yetki daha veriyor… Azalmıyor ki artıyor!… Ayrıca bunun da hukuki olup olmayacağı yeni bir tartışma konusu... Ne değişti anlamak zor! Bakınca AKP gibi görmeyi istiyorum ya! Bakıyorum bakıyorum, göremiyorum demek artık hoşuma gitmiyor…
……………..
AB genel valilerinin Türkiye’ye kadar gelip yargıyı hiçe saymaları ve “AKP’nin kapatılmasının, üyeliğin askıya alınmasına yol açabileceğini” söylemi kimsenin ağırına gitmiyor.. AKP nin bu söyleme sevindiğini görmek ise beni şaşırtmıyor!… Ama midem kalkıyor… Ne yedim ben diye durup düşünüyorum… Gırtlağımdan AB menşeli ne geçti diye hafızamı sorguluyorum!.. Hemen hemen hiçbir şey!… Hazımsızlığımın sadece AB ile sınırlı olmadığını görmem için meslektaşlarımın büyük bir çoğunluğunun gelişmiş zekalarına ve daralmış ileriyi görme meziyetlerine de kusur bulamıyorum… Onlar bildikleri halde, günün koşulları elvermediği için söylememiş olabilirler..! Ne yapabilirler ki… İşsiz mi kalsınlar!
…………..
Anlama ve hazmetme kapasitemin sonlara indiği sıralar ata sözleri bana yardım ediyor.!. “Paran kadar konuş” Ne yani paran yoksa konuşma hakkında mı yok!
“Çoğunluğun dediği olur”… Mantık yürütürsen bir başka mantıksızlığa çıkmıyor musun?.. Çoğunluk ne derse doğru mudur? Kimdir bu çoğunluk… AKP ye oy veren İNANMIŞLAR
% 47… Bunlar Milli iradedir.. Geri kalanlar?… AKP ye inanamayanlar? Yolunu bulamayanlar mı?
……….
AB genel valiler heyetinin en başının, demokratik kadifeye sarıp sunduğu paketten de yalan çıkabiliyor… Anlamak için kavramak için değişmeliyim… Benim algılamam neden bu kadar yabancı… Yüz yüze gelemiyorum o gerçeklerle! DEMOKRATİK LAİKLİK…
Bu da son malımız… AB den ithal taze bir mal… Şimdi gel de ayıkla… AKP de bu sulandırılmış ve de çok kere kafa karıştırıcı formüle sarılmıyor mu?
Laiklik, demokrasinin olmazsa olmazı olan “özgür irade’nin en birinci teminatıdır; laiklik, özgür iradenin düzeni bozma, karışıklık, dinin istismarı, gibi pek çok tehlikeyi de önleyen temel şarttır. Bu kavramı demokratik bir ambalaja sarmaya çalışmak, bireyin özgür iradesinin dince kutsal olanlar ile etkilenmesine cevaz verir ki, sonuçta oluşacak irade artık özgür değil bağımlı bir iradedir ve o rejimin adı da "demokrasi" değildir.
Barroso’nun bu gerçeği bilmemesi doğru olabilir mi? Yoksa….. AİHM’kararlarını da mı okumadı… O kararlara bakan her dikkatli göz “demokratik laiklik” diye bir kavramın söz konusu olamayacağını görebilir…GÖRÜR...
………………
Onları TV de izlerken bütün karanlıklar aydınlığa döndü!… Mucize dediğin böyle olur dedim… Ankara’da AKP kadın kolları işi çözmüştü.Salondaki herkes birer maske takıp TAYYİP olmuştu..Bakıp göremeyenlere de yazı ile izah eklenmişti..Hepimiz Tayip’iz
Ve böylece ne karşı çıkan ne farklı düşünen ne de itiraz eden kalmıştı! Hemen telefona sarıldım… Ben de isterim dedim… Benim ihtiyacım sizlerden çok…AKP iktidara geldiği günden bu yana hasta gibiyim…Bana da verin BEN de gerçekleri görmeyeyim rahata ereyim dedim… Yüz vermediler… İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara dedim… Aldırmadılar… O maske onların malı olarak kaldı… Paylaşmadılar.. Sıkıldım bu karamsar tablodan… Bildiğim, gördüğüm gerçeklerden.diye haykırdım . Ama olmadı… Yüz vermediler… Kibarca bana maske kalmadı… Geç kaldınız dediler.. İçimden eyvah çıkmadı.. Maskeli demokrasiyi gördüm…Yıllardır seyrediyordum..Anlatamıyordum..Sadece Vah vah çıktı… Bir kez daha öteki olarak sordum…
“Hepiniz Tayyip’siniz”… Neye talipsiniz?

5 yorum:

  1. Yalçın abi yine her zamanki gibi harika bir yazı müthiş doğru saptamalar. Fener'in sitesinde daha önce yazdığım bir yazıda 1950 den sonra at gözlüğü takmış bir toplum yetiştirmek için sistem kurdular bunda da başarılı oldular ama baktılarki at etrafını görmesede bazen çifte atıyor o zaman at gözlüğü takmış koyun yetiştirelim dediler ve sistemi ona çevirdiler.Şimdiki bu tablo tamda istedikleri gibi olduğunu gösteriyor.Bunların hocaları kadınlar eve kapansın onlardan boşalan işlere erkekler girer işsizlik sorunuda biter demişti. Bu gidiş oraya doğru gidiş.Bu gidiş kadınların köleleşmesi ne gidiş.Ama o maskeleri takan kadınlara göre kadının evine hapsolması kadının özgürlüğü oluyor. İşte at gözlüğü takmış koyun sürüleri. İki yüzlü AB de buna çanak tutuyor biz hala uyuyoruz.Bu uykudan bir an önce uyanmamız dileğiyle.

    YanıtlaSil
  2. ÖNCELİKLE ''LAİK'' KELİMESİ FANSIZCADAN GELİR.
    ANCAK ONLAR ANAYASAL BİR TANIMLAMA YAPMAMIŞTIR.(AB)
    ALMANYA-AVRUPA 'DA LAİKLİK NEREDE?
    ONLARIN HEPSİ KISMEN LAİKTİR !
    ONLARIN LAİLİĞİ GLOBALDİR-SÖMÜRÜCÜDÜR-ANTİHÜMANİSTTİR !
    DİN+KİLİSE+SİYASET+TÜCCAR BİRLİKTE HAREKET EDER!
    ONLARIN Kİ KÜRESEL BİR LAİKLİKTİR.

    ''HERKES HIRİSTİYAN OLMALIDIR'' TEZİNDEN HAREKET EDER!
    BU BÜTÜN HIRİSTİYAN ALEMİ İÇİN GEÇERLİDİR...

    OYSA LAİKLİK ''HALKIN EGEMENLİĞİ OLMALIDIR!''

    Soyut birşeydir,illada devletle din işlerinin;ya da vijdan ile
    dünya işlerinin ayrı düşünülmesi anlamında kesinlik kazanmamalıdır.
    Sevgiler,
    Arzu

    YanıtlaSil
  3. Onların sorunu kendilerini devlet sanmaları. Aslında sadece fani bir hükümet, devlet organlarını yönetmekle sorumlu gerçek kişiler.
    Birgün bu şizofreni hali sona erecek.İnanıyorum.

    Ömer Hayyam güzel söylemiş:
    "Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?
    O gidenler de hep senin gibiydiler."

    YanıtlaSil
  4. Laikliği somuta indirgersek;
    Halklar,sınıflar,köylüle,işçiler, bütün bireyler örgütlenerek
    elde edebilir.Bunun için de partiler+siv.top.örgütleri+
    sendikalar da vardır.Olması gereken laiklik budur.
    Emperyalist Avrupa Birliği ve yerli işbirlikçilerinin
    Türkiye konusunda ki çalışmaları 14Mayıs 1950 tarihinde Demokrat Partinin
    seçimleri kazanarak iktidara gelmesi ile başlıyor.Kronolojik olarak baktığımızda
    27 Mayıs 1960-12 Mart 1971-12 Eylül 1980-28 Şubat 1997-22 Temmuz 2007-
    28 Ağustos 2007 olarak DİNCİ OLİGARŞİ İKTİDARInın pekiştiğini görürürüz.
    Ayrıca bütün kamusal ve özel kurumları da
    ele geçirdiğini görüyoruz.

    Yukarıda ki tarihler arasında kimi zaman karşıt,diyalektik,kimi zaman da
    doğrusal,güçlendirici bir ilişki vardır.
    Sevgi ve Dostlukla,
    Ali

    YanıtlaSil
  5. Karşı devrimcilerin isediği;Türkiye'nin AB ve ABD'nin
    menfaatlerine uyacak bir yapılanmanın içine girmesidir.
    Bu da ''ILIMLI İSLAM'' BOP yutturmacasıyla gerçekleşebilir.
    Maalesef bu zokayı belli kesim yutmuştur.Menderes döneminden
    beri sinsice uygulanan bu strateji/taktik oyunla iyice içimize
    girmişlerdir.İstediklerinin çoğunu elde etmişlerdir.

    Bir de tabi global sermaye sadece firma ile girmiyor.Yerelleşmeyi,
    rekabeti yaratır,belli bölgelerrde bilinçli işsizlik-yoksulluk-mutsuzluk-
    arttırır.
    Örgütlenmenin,sendikanın önüne geçer.Dini söylemlerle gelen bir
    parti çözüm gibi gösterilir.Sokakta eylem olmayacak,boykot-grev
    olmayacak,kurumsallşmayı önleyecek olayda dindir.
    Üstelik 1980 ihtilalinde
    hem İslamcılar,hem de Ordu kullanıldı.Şimdi de değişen bişi
    yok.,her ikisinide kullanıyor.Ancak Ordu ve Yargı'nın içine
    girmeleri olayın boyutunu çok daha tehlikeli kılmaktadır.

    ULUSLARARASI SERMAYE-KİLİSE-GLOBAL SERMAYE-
    TARİKATÇI SERMAYE KOL KOLA,ne güzel di mi?..

    1982 ANAYASASINI ABD İSTEMİŞTİR.ONLARIN TALİMATLARI
    DOĞRLTUSUNDA HAZIRLANMIŞTIR.
    SENDİKAL HAKLAR-ÖZGÜRLÜKÇÜ HAKLAR KISITLANMIŞTIR.

    ÖRNEĞİN İNGİLTERE'DE ANAYASA FALAN YOKTUR.AMA
    SENDİKALAR-SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ ÇATIR ÇATIR
    ÇALIŞIR.

    NEDEN????

    ÇÜNKÜ HÜKÜMET KENDİ TOPLUMUN MENFAATLERİNİN ÖNÜNÜ
    AÇMIŞTIR.KENDİ MİLLİ MENFAATLERİNDE ASLAN KESİLİRLER
    MAŞAALLAH...3.DÜNYA ÜLKELERİNE DE ÇİFTE STANDART...

    DÜNYA DA 2 TÜR İSLAMCI VARDIR:

    1)İŞBİRLİKÇİ HAİN İSLAMCILAR
    2)İŞBİRLİKÇİ OLMAYAN İSLAMCILAR
    Bunlar Irakt'a,İran'da,Afganistan'da,Türkiye'de de vardır.

    İŞBİRLİKÇİ İSLAMLAR,KANLI HAÇLI KİLİSE İLE DE KOL KOLA
    VATANLARINI SATMAKTADIR..

    Karşı devrime dur demek için Kemalist ilerici güçler birlikte
    hareket etmelidir.Örgütlü olarak...

    Devrimci duygularımla
    Aydınlık günler dilerim.

    Nur Aksoy

    YanıtlaSil