17 Nisan 1940. Bu tarih belki size bir şey hatırlatmayabilir ama genç Cumhuriyetimizin en büyük projelerinden birinin yürürlüğe konduğu tarih. Köy Enstitülerinin kuruluş tarihi. Çok şey söylendi, çok şey yazıldı Köy Enstitüleri hakkında.
En son sözü Başbakan söyledi:”40’lı yıllarda Köy Enstitülerinde tek tip adam yetiştirildi. Tek insan yetiştirmenin ne olduğunu biliriz.” Ne maksatla söylemişti bunu başbakan? “Dindar gençlik yetiştireceğiz” söylemine gelen tepkiler üzerine. Allı şanlı medya Başbakanın bu sözlerini es geçti. Bu konuda ne tartışma yapıldı ne haber. Doğru muydu bu tespit? Yani tek tip adam mı yetiştirildi Köy Enstitülerinde? Bunun için Köy Enstitülerinin kuruluş amacına bir bakmamız gerekiyor. İlk amaç Köy öğretmeni yetiştirmekti. Bu konuda çeşitli modeller aranmıştır. Ta II. Meşrutiyet’ten beri. Cumhuriyetin ilk yıllarında da "köy öğretmeni yetiştirme" konusu gündeme gelmiş. Denemeler yapılmış ama sonuç alınamamış. Ne zamana kadar, 1940 yılında Köy Enstitüleri kurulana kadar.
1940’ lı yılların başında ülkemizde ilköğretim çağına gelmiş nüfusun % 78'i henüz okuma-yazma bilmiyordu. Hatta bu oran köylerde %90 a varıyordu. Nihayet, 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı Kanun ile tarım işlerine elverişli geniş arazisi bulunan köylerde veya onların hemen yakınlarında açılan Köy Enstitüleri öğretime başladı. Köy Enstitülerinde öğrenim süresi ilkokuldan sonra beş yıldı. Köy Enstitülerinin sayısı başlangıçta 14 iken sekiz yıl içinde bunların sayısı 21'e çıkarıldı.
“Tek tip adam yetiştirildi” iddiasına karşı köy enstitülerindeki uygulanan eğitim programlarına bir göz atalım:
Enstitü arazisinin ağaçlandırılması, bataklık yerlerin kurutulması, yol yapımı, işlenmemiş toprakların verimli hale getirilmesi, imar işlerine girişilmesi.
Öğrencilere hayvanların, bitkilerin, onlara zarar veren türlü hastalık ve etkenlerden korunması önlemlerinin öğretilmesi. Öğrencilere öğretilmesi ve kazandırılması gerekli görülen beceri ve alışkanlıklar: Bisiklet ve motorsiklet kullanma; yüzme, ata binme, dağa tırmanma, sandal, yelken, motorlu deniz araçları kullanma; mandolin, ağız armoniği, flüt gibi bir müzik aletini çalma; yerel oyunlardan başlayarak ulusal oyunları oynama; radyo ve gramofondan müzik parçaları dinleme.
Ayrıca enstitülerde köy hayatını ilgilendiren kitaplar başta olmak üzere öğrencilerin bilgilerini artırıcı nitelikte yayınları içeren bir kütüphane oluşturulması, her enstitünün bulunduğu coğrafi ve tarihi yerin özelliklerine göre etnografik, jeolojik ve tarımsal değer taşıyan eşya ile bir "yurt müzesi" kurulması, öğrencilerle öğretmenlerin birlikte görev aldığı eğlenti ve müsamereler düzenlenmesi ve bu gösterilerde halk oyunlarına yer verilmesi.
Okula bu eğitimle başlayan köy çocukları ileriki sınıflarda kendilerini geliştirecek ve öğrencilerine öğretecek bilgileri içeren programlarla donatılıyordu. Bunları tek tek yazmanın çok gerekli olduğuna inanmıyorum. Bilen biliyor, bilmeyen de “tek tip adam yetiştirildi” yakıştırmasını yapıyor.
Evet! Tek tip bir şey vardı. O da kız erkek bir arada okuyor ve aynı tip giysiler giyiyorlardı. Bunun da nedeni zengin çocuğu daha doğrusu ağa çocuğu - yoksul aile çocuğu farkını ortadan kaldırmaktı.
Oldum olası ülke insanının bir alışkanlığı var. İşine gelmeyen konularda kulaktan dolma bilgilerle “yakıştırma” yapmak. Huylu huyundan vazgeçmeyeceğine göre ne yazık ki bu “yakıştırmalar” hep olacak, ülke de bir arpa boyu yol almakta zorlanacaktır.
2 yorum:
Asıl şimdi tek tip adam yetiştiriliyor. Sadece test çözen bir nesil...Beden dersinden test için çalınan saatler..Kısır bir döngü..Ezberci tek tip nesil..Bu çarktan hoşnut olmasa da çarka çocuklarını kaptıran veliler...
Köy Enstitüleri her zaman örnek bir model olarak kalacak..
Haklısın Sevgili Suzan; Bugün her sisteme siyaset penceresinden bakılıyor.Çocuklarımızın geleceğini düşünen yok.
Yorum Gönder