Sivas davası... Zamanaşımı kararı ile adaletin tecellisi ufkunu karartmadı mı! 35 kişi cayır cayır yanarak öldürüldü. İnsanların otele tıkılıp yandığını dava sürerken, haber metni okunurken, her zaman gördük... Otel alev alev... Duman kapkara... Unutmak mümkün olur mu? Kanun mu sakat, karar mı bilemem!.. Dava sonunda söylenen şu: “Bu suçu işleyenler kamu görevlisi olmadığı için insanlık suçu sayılamaz! Siyasetten de çok mantıklı bir cevap çıkmıyor... “O davadan unutulmasın ki tüm sanıklar için zamanaşımı çıkmadı. Sadece 5 kişi için karar verildi.” Sayı mı önemli, olaya bakış mı, olaydan kaçış mı? Yananlar insan ise işlenen suç insanlık suçu değil mi? Kaç kişi olması neyi değiştiriyor ki! İnsanlık suçu sayılması için kaç kişinin yakılması gerekiyor?
Adana'da yoksulluk nedeniyle kendini asarak yaşamına son veren Emine Akçay henüz 26 yaşındaydı! Geride bıraktığı 2 çocuktan biri 6 yaşında diğeri 6 aylıktı. Komşuları eşinden şiddet gördüğünde hem fikirler. Ama ortaya konan şey uzunca ve hiç değişmeyen kelime “Vah vahhhhh”...
Mobese kamerası bir başka değişmeyen gerçeği yansıttı... Öfkeli kocadan sonra kızgın baba! Küçük bir kız çocuğu bir adamdan dayak yiyordu! Hem de ne dayak... Adam vuruyor... Kız çocuğu yerlere yuvarlanıyor. Adamın öfkesi dinmiyor... Alıp çocuğu top gibi yerlere çalıyordu... Sonuç Trabzonlu öfkeli baba buluşma yerine geç kalan kızını dövüyordu... Dizleri sapsağlam! Kızını dövmeyen dizini döver diye bize ait atasözümüz yok mu?
Geriye bakıp düşündükçe düş kırıklığım artıyor! Arap baharı! Uzun kışın kaybolmayan ayazı var! Bahar geldi deyip Nevruz çatışması yaşanmıyor mu? Çevremizde ölüm ve ateş var... Ama bizim umutsuzluğumuz donup kalmış... Taş gibi yerinde durmuyor mu? Ben de Temel gibi düşünüyorum...
Temel ile Cemal oturmuş konuşurken Temel dönmüş ve- Biliyor musun Cemal ne düşünüyorum
- Ne düşünüyorsun?
- Sen bir gün gelecek ve öleceksin, gömecekler seni ve toprak olacaksın, rüzgâr seni oradan oraya savuracak ve üzerine yağmur yağacak sen de filiz olarak topraktan yeşerecek ve büyüyeceksin, bir inek gelecek ve seni yiyecek, sindirim sistemine karışacaksın ve daha sonra seni dışkı olarak dışarı atacak ve o zaman ben gelicem, senin karşına geçicem ve ne diyecem biliyor musun?
- Ne diyecen?
- Ulan Cemal neydin ne oldun diyecem
Bu kez Cemal başlamış koınuşmaya;
- Biliyor musun Temel ne düşünüyorum? Sen de bir gün gelecek öleceksin, seni gömücekler ve toprak olacaksın, rüzgâr seni savuracak ve üzerine yağmur yağacak, bir filiz olarak topraktan yeşerecek ve büyüyeceksin, bir inek gelip seni yiyecek ve sindirim sistemine karıştıracak ve daha sonra seni sindirim sistemi dışarı atacak ve o zaman ben gelicem, karşına geçicem ve ne diyecem biliyor musun? Ulan Temel hiç değişmemişsin, LÖK idin gene lök gibisin!
Ben ne düşünebilirim ki Temel ile Cemal için! Ülkem aynı klişeleri bıkmadan usanmadan dinliyor... İlerlemeden... Yerinde sayarak! MİŞ GİBİ yaparak! Kadın denince dün ne idiysek bugün de öyle kalmışız. Umuda giden tek yol “KİNİ DÜŞMAN KILMAK değil mi?
*Gereksiz bir not: Sevgili dostlarım... 53 yılını medya da harcamış yorgun bir dostunuzum... Bilgisizlerin dostluğu yerine bilgelerin düşmanlığı daha sağlıklı oluyor... Kısaca artık yayın hayatına girdiği ilk günden düne kadar kesintisiz yazdığım TGC’nin Bizim Gazetesinde bugünden sonra yazmayacağım... BİLMİYORSUNUZ NE DÜŞÜNÜYORUM!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder