Bu blogu açtığım zaman anılarımı sizlere anlatacağımı yazmıştım. Öyle de yaptım. İçinde bir çok mesajı barındıran anılarımı sizlerle paylaştım. Anılarım bitti sanıyordum ama son güncel olaylar ve gelişmeler bana bir anımı daha hatırlattı. Şimdi o anımı sizlerle paylaşıyorum:
80’li yılların başı, askeri darbeden sonraki yıllardı. Hatırlayacaksınız, beyaz sinek konulu bir anımı yazmış, Hürriyet’in ilavesini çıkarmak için Adana’ya gittiğimi anlatmıştım. (BAK:Aralık 2006 . BEYAZ SİNEK YAZISI)
İşte o günlerin birinde Çukurova Üniversitesi’nde yedek subay okulundan bir arkadaşımın öğretim görevlisi olarak çalıştığını öğrendim.
Arkadaşımın ismini vermiyorum. Ne olur ne olmaz.
Yedek subay okulunda ranza arkadaşımdı. İkimizde üst ranzada yatıyorduk ve akşamları koyu sohbetlerle zamanımızı öldürüyorduk.
Arkadaşım fizik profesörü idi. NASA’da uzun yıllar çalışmıştı. Arkadaşım ülkesine bir şeyler verebilmesi için Amerikalıların vatandaşlık teklifini elinin tersiyle itmiş, O’nun deyimi ile Amerika’daki benzin parasına, Orta Doğu Üniversitesi’nde güneş enerjisi konusunda ders vermeğe başlamıştı. Arkadaşım daha sonra güneş enerjisi konusundaki çalışmalarını geliştirmek için Çukurova Üniversitesi’ni benimsemişti.
Üniversite kampüsünde buluştuk. Hasret giderdik. Hatta kanosu ile baraj gölünde gezdik.
Laf lafı açtı, sonunda bana eşiyle birlikte yaşadıkları dramı anlattı.
Eşi de profesördü ama ne yazık ki Adana cezaevinde tutuklu idi.
Bir derneğe üye olduğu için önce göz altına alınmış, daha sonra da tutuklanmıştı.
Arkadaşımla buluştuğumuz günlerde eşi tutukluydu ve henüz mahkemeye çıkmamıştı. Sanırım bu tutukluluk süresi bir yılı geçmişti. Bu bir yıl içinde eşi de cezaevinde boş durmamış, oradaki tutuklulara İngilizce dersleri vermişti.
Teselli ettim arkadaşımı. “İlk duruşmada çıkacaktır merak etme” dedim. Ayrıldık.
Üç dört ay sonra –tarihi tam hatırlamıyorum- Türkiye’de günün konusu UFOlardı. Birileri UFO gördüğünü iddia ediyordu.
Hürriyet fizikçileri topladı ve bu UFO olayını araştırdı. Bu heyet arasında arkadaşım da vardı. Yüzü gülüyordu, eşi ilk celsede beraat etmişti.
Bu heyete Arnavutköy’de bir lokantada yemek verdik. Arkadaşımın eşini o yemekte gördüm. Dal gibi zayıflamış, ürkek bakışları ile bizleri süzüyordu. Lokantanın kapısı açıldıkça ürperiyor, endişeli gözlerle girenlere bakıyordu. O ürkek gözleri hiç unutamıyorum.
Vedalaştıktan sonra arkadaşımdan bir daha haber alamadım ama karı koca profesörlerin tekrar sanırım Amerika’ya döndüklerini öğrendim.
Ülke sevgisi ile geleceğini bir kalemde silen bir bilim adamımız, ülkenin tokadını öyle bir yemişti ki soluğu kaçmakta bulmuştu.
Bu dramı çok basit cümlelerle anlatmaya çalıştım.
Bilmem bir şeyler hatırlatabildim mi sizlere!...
29 Temmuz 2008
9 Temmuz 2008
Yazlıktaki sürpriz ve teknoloji gerçeği!...
Yazlıkta bu yıl bizi bir sürpriz bekliyordu. İSKİ’nin yeni uygulaması. Yazlığımızın İSKİ saati değişmişti.
Ne var bunda sürpriz olarak diye sorabilirsiniz.
Eski bildiğimiz saat değişmiş, yerine kartla doldurulan bir saat takılmıştı. Aynen AKBİL gibi.
İSKİ’ye git. Kartı peşin para ile doldur. Kartı saate tak sok ve suyu kullan.
Pratik gibi geliyor insana il önceleri.
Bu uygulama geçen yıl Kumburgaz’da başlamıştı. Demek ki işe yaramış. Şimdi Silivri ve sonra diğer bölgeler. Tüm İstanbul’a bu sistemi yaymazlarsa şaşarım.
Vatandaşa bir faydası var mı? Bana göre yok. Üstelik kullanmadığımız suyun parasını peşin alıyorlar.
Tüketici dernekleri sanırım bu işin de peşini bırakmazlar.
Peki kime faydası var bu sistemin. Tabii ki İSKİ’ye.
Bir kere parayı peşin alıyorlar. İkincisi okumaya gelen elemanlardan tasarruf edilmiş.
Elemanlardan tasarruf deyince aklıma bizim sektör geldi. Yani Medya. Bu aralar çok tartışılır haldeler ya. Neyse.
Medyaya teknoloji girdikçe eleman sayısı azalmıştı. Bu da patronların işine gelmişti. Şimdi ne durumdalar bilemiyorum ama işsiz gazete çalışanlarındaki artışın bir nedeni de bu teknoloji gelişmeleri olsa gerek.
Ne dersiniz?
Tam bir yumurta mı tavuktan çıktı? Yoksa tavuk mu yumurtadan çıktı ikilemi gibi.
Ama şu bir gerçek; teknoloji patronların işine yarıyor, olan çalışanlara oluyor.
Ne var bunda sürpriz olarak diye sorabilirsiniz.
Eski bildiğimiz saat değişmiş, yerine kartla doldurulan bir saat takılmıştı. Aynen AKBİL gibi.
İSKİ’ye git. Kartı peşin para ile doldur. Kartı saate tak sok ve suyu kullan.
Pratik gibi geliyor insana il önceleri.
Bu uygulama geçen yıl Kumburgaz’da başlamıştı. Demek ki işe yaramış. Şimdi Silivri ve sonra diğer bölgeler. Tüm İstanbul’a bu sistemi yaymazlarsa şaşarım.
Vatandaşa bir faydası var mı? Bana göre yok. Üstelik kullanmadığımız suyun parasını peşin alıyorlar.
Tüketici dernekleri sanırım bu işin de peşini bırakmazlar.
Peki kime faydası var bu sistemin. Tabii ki İSKİ’ye.
Bir kere parayı peşin alıyorlar. İkincisi okumaya gelen elemanlardan tasarruf edilmiş.
Elemanlardan tasarruf deyince aklıma bizim sektör geldi. Yani Medya. Bu aralar çok tartışılır haldeler ya. Neyse.
Medyaya teknoloji girdikçe eleman sayısı azalmıştı. Bu da patronların işine gelmişti. Şimdi ne durumdalar bilemiyorum ama işsiz gazete çalışanlarındaki artışın bir nedeni de bu teknoloji gelişmeleri olsa gerek.
Ne dersiniz?
Tam bir yumurta mı tavuktan çıktı? Yoksa tavuk mu yumurtadan çıktı ikilemi gibi.
Ama şu bir gerçek; teknoloji patronların işine yarıyor, olan çalışanlara oluyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)