10 Ocak 2010

Hep beraber denizleri kirlettik!

Daha önceki bir yazımda balıkçı tekneleriyle birlikte ağların da büyümesi, elektronik cihazların, sonarların devamlı gelişmesinin denizlerimizdeki balık nesillerinin azalmasına neden olduğunu yazmıştım. Bunlar daha çok göçmen balıkların azalmasına etki etmekteydi. ( Palamut, torik, lüfer, kalkan, uskumru) gibi.
Uskumrunun 1966 yılında, çok güçlü jeneratörlerle yakılan lambalar sonucunda, İstanbul Boğazı’ndan Çanakkale Boğazı’na kadar çok miktarda yakalayarak adeta neslini kuruttular.
1967 yılında son dip ağcılığını yaptık, o yıl çok az miktarda uskumru oldu ve bir daha da uskumru balığını göremedik. Şimdilerde Çanakkale Boğaz girişine kadar geliyor ve oradan geri dönüyor.
DENİZ KİRLİLİĞİ
Denizlerimizdeki balık neslinin bitmesine daha başka şeyler de etki etmektedir. Bunların başında deniz kirliliği geliyor.
Benim gençliğimde kirliliğe pek dikkat edilmezdi. Yazları tekneyi Balat’ taki çekek yerine çekerdik. Her sabah atların çektiği çöp arabaları peş peşe gelir, getirdikleri çöpleri Balat vapur iskelesinin yanındaki çöp iskelesinden Haliç’ e dökerlerdi.
Bu örnekte gördüğümüz gibi İstanbul’ un ve ülkenin her yerinde çöpler denize dökülüyordu.
Tüm yük gemileri tankerler dahil ambar ve tank temizliklerinden sonra bu çöp ve yağlı suları denize ( denizci deyimiyle büyük ambara) boşaltıyorlardı.
Bu atıklar dibe çöküyor ve oradaki balıkların beslenmesini sağlayan canlıların ve balıkların bıraktığı yumurtaların yok olasına neden oluyordu. Bunlara teknolojik gelişmeleri , Avrupa ülkelerinin ve Karadeniz’e sahili bulunan ülkelerin fabrika atıklarını da eklemek gerekiyor. Bu atıklar ve kimyasallar akarsulara karışarak Karadeniz’e ulaşıyor.
KUM GEMİLERİ
Bir başka etken de kum gemileridir. Bütün balıklar havyarlarını (yumurtalarını) dibe bırakır, kum gemileri yıllarca inşaatlarda kullanmak için denizden kum çekti ve kumlarla birlikte yumurtaları da aldılar. Balıkçılık yaptığım zamanlarda derinliği 5 metre olan yerler, kumlar çekildiği için şimdi 15 metreye çıktı.
Terkos Gölü’nün deniz tarafı, bu alınan kumlardan dolayı çökmeye başlayınca o kısma taş dökmek zorunda kalınmıştı.
KÖMÜR OCAKLARI
Bu arada Kilyos’un yanındaki Kısırkaya’dan Darboğaz’a kadar kilometrelerce sahil kesiminde açılan kömür ocakları da büyük oranda kirliliğe etki etti. O sahil harika bir kumsaldı.
Bu günkü şartlarda İstanbul’ un tüm plaj ihtiyacını karşılayacak uzunlukta ve güzellikteydi. Şimdi açık ocaklardan çıkarılan taşı toprağı denize döktüklerinden 1.5 kilometre denize girdiler.
Hatta 2. dünya savaşında sahilden 1.5 kilometre açıkta batan Alman denizaltısının enkazı bile karada kaldı.
Tabiî ki denize dökülen toprak çamur olarak dibe yattı ve oradaki tüm canlıların yok olmasına sebebiyet verdi.
TROL VE ALGARNALAR
Bir başka etken de trol ve algarnalardır. Her ne kadar kime sorsanız trol dese de büyük gırgırlar da en az trollar kadar zarar verip balık neslinin yok olmasına etki ediyor.
Sonuç olarak bütün etkenleri üst üste koyarsak bir iç deniz olan Akdeniz (Karadeniz, Ege, Marmara) de balık nesillerinin tükenmesi kaçınılmaz olacaktır. Balıkları detaylı gösteren bir ansiklopediye sahip olamazsak balıkların tipini bile unutacağız.

Hiç yorum yok: