Site Başkanı’nın cep telefonu çaldı. Başkan “Alo” dedikten sonra on dakikaya kadar karşı tarafın konuşmasını dinledi tek kelime edemeden. Son cümlesi “Güvenlikçilere soralım. Öğrenir size döneriz” oldu.
Telefonu kapattıktan sonra şöyle bir derin nefes aldı, yönetim odasında oturan bizlere döndü; ………..Hanım arıyor. “Dün gece yarısı kapısına polis gelmiş. Gürültü yaptığınıza dair şikâyet var, deyip gitmişler. Hanım beni kim şikâyet etti” diye soruyor.
Bu olaydan bir kaç gün sonra. Yine yönetim odasında oturuyoruz. İçeriye orta yaşlı bir hanım girdi. Buyur ettik. “Üst komşumdan şikâyetçiyim” diye söze başladı. Üst kattaki anne kızın her gün ama her gün gece yarılarına kadar gürültü yaptığını, kızının sabah altı gibi işe gittiğini, uyuyamadığı için sinirlerinin bozulduğunu, en sonunda polise telefon ettiklerini anlattı. Böylece kimin gürültü yaptığını, kimin şikâyetçi olduğunu anlamış olduk.
Apartman yöneticisinin, kapıcının ilgilenmediğini, bunun için site yönetimine geldiğini belirtti. Tek çarenin daireyi satıp gitmek olduğunu söyledi.
Çok sıkça rastladığımız bir olayla karşı karşıyaydık. Hanımefendiye bu olayın komşuluk hukukunu ilgilendirdiğini, bina yönetimi ile site yönetiminin yasal hiçbir sorumluluğu olmadığını dilimiz döndüğünce anlattık.
Site avukatının telefonunu verdik. Uğurladık.
Komşuluk ilişkileri özellikle gürültü konusunu, Kat Mülkiyeti Yasası’nda değil Kabahatler Yasası’nda görüyoruz.
Yasanın 36. Maddesi şöyle diyor:
(1)Başkalarının huzur ve sükûnunu bozacak şekilde gürültüye neden olan kişiye, elli Türk Lirası idari para cezası verilir.
(2) Bu fiilin bir ticari işletmenin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde işletme sahibi gerçek veya tüzel kişiye bin Türk Lirasından beş bin Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir.
(3) Bu kabahat dolayısıyla idari para cezasına kolluk veya belediye zabıta görevlileri karar verir.
Görüyorsunuz gürültü konusunda kararı kolluk veya belediye zabıta görevlileri veriyor. Yine sonuç alamazsanız dava açmanız gerekiyor. Tabii dava açarken gürültü yapıldığının delilerini de sizin belirlemeniz şartıyla.
Onarım konusu da ayrı bir problem. Bu konuda açılmış çok dava var ve Yargıtay kararları mevcut.
Oğlumla aynı binada oturuyoruz. O da büyük onarım yapacaktı. Yaz aylarından birini seçmesini, yazın binanın boş olduğunu bu nedenle daha az komşuyu rahatsız edeceğini söyledim. O da, biz de yapılacak elzem onarımları yaz aylarında yapmaya çalışırız.
Beş yaşındaki torunum bize geldiğinde gürültü yapınca öğütlerim hep; “koşuyorsun. Koşma, alt kattaki komşular rahatsız olabilir” diye.
Tabii çocuk yine koşuyor evin içinde.
Birkaç gün önce babası akşam saatlerinde bir şey çakıyormuş. Torun hemen dikilmiş karşısına. “Baba” demiş. Gürültü yapma. Alt katta, üst katta ve yan katlarda oturanları rahatsız ediyorsun. Babasının cevabı da “Hoş geldin Akın bey!” Olmuş.
Çoğu aileler ben de dâhil köylerden müstakil evlerden geldik. Şehir hayatında bizleri ince duvarlarla ayrılı aynı binanın içine koydular.
Bir arada yaşamayı zor öğrendik. Zor öğrettik. Öğrenmeyenler de çoğunlukta.
Bu sorunun öyle yasalarla, cezalarla çözebileceğine inanmıyorum.
Yeni nesillere empati yapmayı, paylaşmayı bir arada yaşamanın kurallarını küçük yaşlardan itibaren öğretebilirsek çok mesafe almış oluruz diye düşünüyorum.
“Ev alma komşu al” atasözü de böylece tarihteki yerini alır.
Almaz mı yoksa?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder