25 Temmuz 2011

Şüphelinin hiç mi hakkı yok!

Dönüp dolaşıp olaylara ve gelişmelere baktıkça, tartışma programlarını izledikçe ilk soruşturmanın gizli olmasının önemini bir kez daha anlıyorum.
Gazeteci arkadaş televizyonda gerine gerine “halkın haber alma özgürlüğü var. Onun için ben gizlilik kuralını çiğnerim” diyebiliyor .
Mahkum olduğunda hapis cezalarının paraya çevrileceğini bildiği için de kahramanlık taslıyor; “hakkımda açılmış şu kadar yıllık davaya aldırmam. Haberimi yaparım. Halka haber veririm”.
Karşısında da sonradan şöhret olan avukat arkadaş sesini yükselterek “ gazeteciliğini tebrik ederim ama sen daha iddianamesi hazırlanmamış bir soruşturmada şüpheliyi hem yargıladın, hem de mahkum ettin. Buna hakkın var mı?”diye soruyor.
O hala halkın haber alma özgürlüğünden bahsediyor.
Son yıllarda medyanın sığındığı bir liman oldu bu halkın haber alma özgürlüğü.
Ne özgürlüğü kardeşim. Her özgürlüğün bir başka özgürlükle sınırlı olduğunu bilmiyor musun?
İş, dönüp dolaşıp hep söylediğim ve söylemekten de bıkmadığım kurala gelip takılıyor.
“İlk soruşturmanın gizliliği”.
Gazeteciye göre hava hoş. O ilk soruşturmadaki delil toplama bilgilerini haber yaparak popüler olmuş. Hatta bu gizliliğe karşıyım diye efeleniyor. Kime gam.
Serde halkın haber alma özgürlüğü var ya.
Avukat şunu soramıyor gazeteci arkadaşa; “kardeşim halkın haber alma özgürlüğü nerede başlar?
Daha doğrusu haber nedir? Bir bilgi ne zaman haber olur ve tüm toplumu ilgilendirir?
Haberini yaptığın kişi de halktan biri değil midir? Onun bu konuda hiç mi hakkı yoktur. Masumiyet karinesi neden konmuştur?.
Bazı ülkelerde duruşma salonundan fotoğraf bile çektirilmez. Neden çektirilmez.
Halkın haber alma özgürlüğü kisvesi altında istediğini yapabilmek etik midir? Gazetecilik midir?
Tüm dünyada ve bizde kural olarak ilk soruşturma gizlidir. Bu gizliliğin nedeni soruşturma yapılan kişinin kişilik haklarını, onurunu ve kariyerini korumaktır.
Otuz beş yıllık meslek hayatımda, yazı işleri müdürü olarak çalıştığım dönemlerde ilk soruşturma bilgilerinden üretilen haberleri gazeteye koymamaya özen gösterdim.
Muhabir haberi yapar, önemli olan o haberi medya organlarında yayımlamaya karar verecek yazı işleridir.
Gizlilik kuralına herkesten önce“yayıma karar verenler” uymalıdır.
Bırak birileri gizliği ihlal etsin, suç işlesin. Sen henüz haber haline gelmemiş bilgileri atla ama kimsenin kişilik haklarına dokunma, onuru ile oynama.
Bu durum senin başına geldiğinde de diğer medya kuruluşlarını arayıp “ne olur benim hakkımda açılan soruşturmayı haber yapmayın” diye sağa sola yalvarma.
Bu yalvarışları çok gördük.
İşte kısaca bu pencereden bakıldığında medyanın geldiği nokta çok açık görünüyor ve gazeteciyim demeye dilim varmıyor.
İyi ki bu dönemde bu mesleği yapmıyorum. Yoksa her gün genel yayın müdürü ile kavga ederdim ve kovulurdum.

Hiç yorum yok: