Zaman zaman çok iyi işler yapmış gibi
anlatılan Turgut Özal sadece daha kısa boylu idi. Mehmet Barlas gene aileye
yakındı. Zaman zaman o tarihe yön veren yazılarında sadece şöyle bir şikâyeti
görürdünüz! “Ben çağrılmadım sanmıştım. Meğer Turgut bey beni de yemeğe davet
etmiş. Meğer benim davet edildiğim yemek Ankara da değil İstanbul’daymış.”
Mehmet Barlas yönetenlerden fazlaca ayrı kalamaz. O dönem yanak sıkma huyu
yoktu. Siz ne şekersiniz gibi mesleği acıtacak cümleleri keşfetmemişti! Ama
görüntü değişmemişti. Turgut Özal’ın acımasızlığını, kindarlığını ve de
gaddarlığını Bulvar Gazetesi Genel Yayın Müdürü iken yaşadım. Bilirim değil,
iyi bilirim.. Olayları duymadım. Bizzat yaşadım. Bugün mesleği yaptım sananlar
siyasetin saptığı yanlışa saplanıyorlar. YALAN ONLARA DA KOLAY GELİYOR!
Bir gazete sahibi ne kadar gazetesine sahiptir? Bir gazeteci
ne kadar kahramandır?
Dünden bugüne gelişi anlamaya yardım
edebilmek için anlatmam gereken şeyler var!
Aydın Doğan ile tanışacaktım. Bulvar
gazetesi kapatılmıştı. Yani ben gene işsiz kalmıştım. TAKSİM’ e çıkarken sol
kolda bir apartmana ve elimde bir küçük bir çanta gelmiştim. Tanışırken önce
söylenen iltifat cümleleri nasıl biter o dönem ezberlemiştim.
-Yalçın kime sorsam senin gazeteciliğin
hakkında çok müspet şeyler söylüyor. Ama ben sana gazeteci olarak gel bizde bir
yere otur diyemem. Biliyorsun sen de Turgut beyin kara listesindesin. Ama sen
bize promosyonlarda yardım et.
- Ama Aydın bey... Savunduğumuz basın özgürlüğü,
ifade özgürlüğü bu listelere itibar edilip uygulandıkça nasıl korunacak? Beni
dinlemediğini fark ettim. O getirdiğim çantayı açmış içindeki kitaplara, yani
promosyon malzemelerine bakıyordu. Kitabı incelerken konuştu.
-Sonuçta burası da ticari bir müessese...
İş bulma sevinci yaşamadığımı hatırlıyorum.
Eşim benden çok heyecanla bekliyordu. “Ne oldu? sorusuna ne mi demiştim. Eski Hürriyet asla geri gelmeyecek. Eski
gazete patronları da!
Zaten Aydın Doğan katıldığımız hemen her
toplantıda beni eski Hürriyetçi olarak ayırma nezaketi göstermişti. Bugün Aydın
Doğan’a siyasetin yaptığı haksızlığı kabullenmek mümkün değildir. Laik
demokratik hukukun üstün olduğu bir rejimi savunurken “seçim bitecek her şey
geçecek” masalına bel bağlayamayız. Gerçek veya yarı gerçek kahramanlara da...
Keşke Aydın Doğan’ın gazete patronluğu kimliği, iş adamlığı kimliğinden daha
fazla olsa. Direnebilirdi. Patrondur. Ve sonuçta ağır basan PARA olur... Diyeceğim
gerçeği arama görevi kâr etme yerine zararı göze alabilecek gerçek gazetecilere
kalıyor. Havuzdan çıkmalarla, hayallerle gerçekleri
karıştıran, Dolmabahçe kalemşörlerine gelecek kavgasında ihtiyaç yok!
Aydın Doğan meselesini açmamın temel sebebi
küçümsemek değil.
Ben zor doğa şartlarına rağmen Texas’da OY kullandım. Elçiliğe ulaşmak için
araba ile 4 saat yol aldık. Yağmur ve sel burada da felaketlere yol açmıştı.
Zaman zaman ana yol tıkandı. Pek çok tali yol ise kırılıp düşen ağaç ve taşan
sel yüzünden kapanmıştı. Kamacıoğlu ailesi olarak kararımız mutlaka OY KULLANMAKTI!
Kullandık... Bir anlamı ile görevimizi tamamladık... İzin verirseniz konuşma
hakkımız var!
Şimdi uyarma hakkını da kullanmalıyım...
Seçim gelip geçecek. Ama mücadele bitmeyecek. 8 Haziran’dan sonra daha da
sertleşecek. Gerçeği bulamayan göremeyenleri kim tedavi ediyor dersiniz?. Yalan
Doktoru AKP... Ona göre.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder