GazanferAğa Medresesi (solda); Pantokrator Kilisesine (Zeyrek Camii) çıkan sokak(sağda)
Oya Kamacıoğlu
Bahar güneşinin
aydınlattığı bir Pazar günü, Antonina Turizm’in tertiplediği
Süleymaniye-Zeyrek-Vefa turuna katıldım. Tarihçi Mehmet Ekinci rehberliğinde
Zeyrek turuna “Fatih Kadınlar Pazarı” ile başladık. Burası Fatih parkına ve
Bozdoğan kemerlerine çok yakın bir meydanlık. Üç tarafı evler, özellikle
Güneydoğu yöresel yiyecekleri, otları, tütünleri, balları satan dükkanlar, kasaplar
ve ünlü büryan kebabı lokantaları ile çevrili. Görülmeye değer, ilginç bir yer.
Oradan Zeyrek yokuşlarını
tırmanmaya başladık. Zaten Zeyrek, İstanbul’un dördüncü tepesinde bulunuyormuş,
Adını da Fatih Sultan Mehmet’in hocası Molla Zeyrek’ten almış. Bizans
döneminden günümüze kadar canlılığını kaybetmeyen önemli bir semt. Fetihe kadar
Bizans İmparatoru I. Konstantin’in 4.yy.da yaptırdığı Havarıyun kilisesi ve
civarındaki irili ufaklı kiliseler ve manastırlarla tam bir dini alan imiş.
Fetihten sonra, kiliselerin camiye çevrilmesiyle hamamların, çeşmelerin ve
mescitlerin ilavesiyle tam bir Türk-Müslüman semti haline gelmiş.
Restore edilmiş bir eski ev.
Bizans’ta da
var olan sıra evler, Türklerin yerleşmesiyle cumbalı tipik ahşap evlere ve
küçük konaklara dönüşmüş. Ama ne yazık ki güzel Zeyrek evleri, İstanbul’un
geçirdiği meşhur yangınlardan ve 1970’li yıllardan sonra başlayan“İstanbul’a
göç”ten nasibini almış. Gezerken, o yıllarda yapıldığı belli çok katlı çirkin
apartmanlar gördüm. Bu apartmanlar, restore edilmiş ve edilmese de güzelliği
belli o evlerin arasında semtin tarihi dokusunu bozuyor. Yanmaktan ve
yıkılmaktan arta kalan birçok ev ve konak, çeşitli kuruluşlar ve kişiler tarafından
iyi ki restore edilmiş de semtin özelliği böylelikle bir ölçüde korunmuş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder