Suzan
Peker yazdı
27.03.2019...Suriyeli
göçmenlerin anısına...
Yüzünün
yarısı kuma gömülmüştü. Ayaklarındaki
bir çift kırmızı potini okşuyordu deniz. Mavi şortu ve kırmızı t-shirtü
sırılsıklamdı. Bir eli annesinin elini tutmak ister gibi uzanmıştı. Dünkü
hırçın halinden eser kalmayan deniz, bir tutuyor, bir bırakıyordu o küçücük
eli.
Açti
gözlerini açıp Rubar diye mırıldandı, sonra bir daha, sonra bir daha Rubarrr...Ses vermiyordu Rubar, iki gözü,
canparesi neredeydi. Güçlükle doğruldu sağa sola bakındı. Uçsuz, bucaksız kum
yığınında Rubar'ı aradı gözleri. Allahım kıyıda yatan evladı mıydı. Koştu,
tökezledi. Düştü, kalkıp yeniden koştu.. Bağıra, bağıra ağlaya ağlaya vardı
Rubar'ın yanına. Küçücük beden bu kadar ağır değildi tekneye binerken..Sarstı
Rubar'ını, gülyüzünü öptü ağladı, öptü ağladı ve kapandı üzerine.
Bestun,
kurtarmak için çocuğunu ve karısını saatlerce savaşmıştı dalgalarla. Ama hırçın
ve soğuktu deniz. Rubar'a son nefesine kadar sarıldı babası...
İnşaat
işçisiydi Bestun. Vücudu çelimsizdi ama her işin üstünden gelirdi. Çekirge gibi
ataktı. Kara kıvırcık saçları, pos bıyıkları vardı. Aşti'yle sevdalanıp
evlenmişlerdi. Oğulları Ezman olunca, dünyalar onların olmuştu. Ezman
demişlerdi adına gökyüzüydü anlamı. Çünkü ayaklarını yerden kesmişti bu küçük
kara bebek. Sonra Rubar doğdu. O da kapkara kıvırcık saçlı yumuk
gözlü..Oğulları için herşeyi yapardı Bestun.
Rubar'ı,
yaşatmak istemişti Aşti ve Bestun. İyi yaşatmak değil sadece yaşatmak için.
Suriye'den savaştan kaçmak için varını yoğunu satıp 2 bin dolar biriktirdiler. Almanya'ya
gideceklerdi. Günlerce bu eski teknenin kamarasında gizlenerek umutla
ilerlediler. Rubar'ın ismini koyarken yaşamının bir akarsu gibi olmasını
istemişlerdi. O yüzden küçük akarsu anlamına gelen Rubar koymuşlardı adını. Ağabeyi
Ezman gibi O'nu da göklere göndermemek için kaçtılar Suriye'den.
Aşti,
kalkamadı Rubar'ın üzerinden.
Gözyaşları, akarsu olup aktı denize rubar gibi. 1974'ten beri terkedilmiş
Maraş'ın ıssızlığını; hayalet kasabayı ayıran tel örgülerin ardındaki bir
inşaat işçisinin söylediği Aşık Veysel türküsü
bozuyordu:
Selam saygı hepinize
Gelmez yola gidiyorum
Ne karaya ne denize
Gelmez yola gidiyorum
Gelmez yola gidiyorum
Ne karaya ne denize
Gelmez yola gidiyorum
Ne şehire ne de köye
Ne yıldıza ne de aya
Uçsuz bucaksız deryaya
Gelmez yola gidiyorum
Ne yıldıza ne de aya
Uçsuz bucaksız deryaya
Gelmez yola gidiyorum
Gemi bekliyor limanda
Tayfaları hazır ondan
Gözüm kalmadı cihanda
Gelmez yola gidiyorum
Tayfaları hazır ondan
Gözüm kalmadı cihanda
Gelmez yola gidiyorum
.....
Aşti,
kucağındaki Rubar'ı usulca denize bıraktı ve arkasından yürüdü.
3 yorum:
Allah herkese yardımcı olsun
Selamlar bloğunuzu yeni keşfettim takibe aldım, bana da beklerim. :)
selamlar bloğunuzu yeni keşfeettim takibe aldım bana da beklerim. :)
Yorum Gönder