Suzan Peker
Pandemiden bunalınca yollara düşmek istedi canımız. Gitmek sadece gitmek bazen o kadar iyi geliyor ki.
İstanbul trafiğinden kurtulup Şile Otoyolu’na
girdiğimizde saat 10.30 civarıydı. Şile, Ağva derken, arkadaşlarımızdan
duyduğumuz Tahtalı Göleti’ne mi gitsek dedik. Bilmediğimiz yerler her zaman
daha çok ilgimizi çekiyor. Aslında Tahtalı Göleti, İstanbul’dan Kocaeli’ne
giderken Derince’nin kuzeyinde kalıyor. Yaklaşık 1.5 saatte gidilecek bir yerken
biz kuzeyden dolaşıp, güneye kıvrıldık. Ağva’dan güneye doğru bir çizgi
çekerseniz Tahtalı Göleti’ne ulaşırsınız. Tabii, Derince’ye daha yakın.
Neyse bizim
amacımız gezmek. Şile’yi geçtikten sonra yollar keyiflendi. Yolun iki yanı
ağaçlı. Kıvrım, kıvrım ilerliyoruz. İstanbul’da dört gözle beklediğimiz kar
yerden kalkalı bir hafta oldu ama buralarda hala en az 15 cm kar var. Küçük
küçük köylerden geçiyoruz. Bacalardan çıkan dumanın kokusu burnumuza geliyor.
Uçsuz bucaksız beyazlık görüyoruz bazen. Yolların üstünde yatan köpekler
çıkıyor önümüze çoğu yerde. Her yer kar olduğu için asfaltın görece
sıcaklığıyla idare etmeye çalışıyorlar.
Uçsuz
bucaksız yer bırakır mı insanoğlu. Bir süre sonra meskun mahallere yaklaştıkça
emlakçı furyası başlıyor. Adım başı emlakçı. Sağlı sollu en az 50 emlakçı
gördük desem abartmış olmam. Kuzey Marmara Otoyolu’yla birkaç kez kesişen
yollardan geçtik. Belli ki otoyolla birlikte rant iştahı kabarmış.
Tahtalı
Göleti tabelasını çok yakınlaşmadan göremediğimiz için bir süre GPS ile
ilerledik. Daha sonra tabelaları takip ettik. Sonra birden gölete ulaştık. Saati 1 yapmıştık ve kahvaltı için kendimizi buraya
saklamıştık. Çayımızı bardağa koyduk, simidimizden bir ısırık aldık… Temiz
havayı içimize çektik. Ohh be dünya vardı ve pandemi yoktu!
Bir saksağan
yaklaştı, ardından iki çoban köpeği… Uçup giden saksağana biraz simit verdik,
belki biz gittikten sonra yemiştir ama iki koca çobanı doyurmak zordu. Eğer
giderseniz köpek maması bulundurun yanınızda, göl çevresinde özellikle kışın aç
canlar çok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder