5 Haziran 2024

Tunceli’de 2. Gün: Bir doğa harikası, Munzur Vadisi Milli Parkı

  

MUNZUR VADİSİ MİLLİ PARKI

Suzan Peker yazdı

Tunceli’de ikinci günümüz, birazcık adrenalin barındırıyor.  Yeni bir yer görmenin heyecanına, Munzur üzerinde yapılacak zipline heyecanı da eklenecek. Ama önce yol üzerindeki Ana Fatma Ziyaretgahı’na uğrayacağız. Burası aslında bir su kaynağı. Halk arasında ‘ekşi su’ deniyor. Soda gibi bir su, akıyor çeşmeden. Böbrek taşlarına iyi geldiği söyleniyor. Ziyarete gelenler burada çıra yakıp, dilekler diliyor, dualar okuyor. Biz de öyle yapıp yola koyulduk yeniden.




MUNZUR ÇİÇEKLERİ...

Munzur Vadisi Milli Parkı’nın içinde yeşillikler arasında Ovacık’a doğru ilerliyoruz. Mahzuni Şerif eşlik ediyor gezimize. 1971’de milli park ilan bölge, 42 bin hektarlık bir alanı kapsıyor. Zengin doğal su kaynakları, endemik bitkiler, yaban hayvanları, krater gölleri yer alıyor milli parkın içinde. Tam ters lale zamanı ancak zirvelerde olduğu için göremiyoruz. Otelimizin kahvaltı salonunun duvarlarını süsleyen ters lale fotoğraflarıyla avunuyoruz. Çan Çiçeği, Erzincan Kirazı, Bindebirlik Otu, Munzur Kekiği (Zembul) gibi 43 çeşit endemik bitki varmış, Munzur Dağları’nda. Yol boyunca gözümüz yeşilin farklı tonlarını daha fazla seçer oldu. Munzur Çayı, sol yanımızdan akıyor. Yol bazı yerlerde tek aracın geçebileceği kadar daralıyor. Kaptanımızın söylediğine göre en zorlu, 11. Karayoluymuş burası.

 

MUNZUR ÜZERİNDE ZİPLİNE...

Munzur yolu üzerinde rafting ve zipline yapılan yerler var. Rafting biraz zor ama, “zipline yapabiliriz” diyor kızlar. Çelik tel üzerinde, güvenli kancalara bağlanıp, bir kulenin üzerinden salıverilerek Munzur’un karşı kıyısına geçiyoruz sırayla. Farklı bir deneyim. Sanırım bizim yaşımızda yapmak daha keyifli.

HALVORİ (HALBORİ) GÖZELERİ...

HALVORİ GÖZELERİ’NDE SALINCAK KEYFİ...

Halvori Gözeleri’ne sapıyoruz. Yoldan biraz aşağıda cennetten bir köşe. Suyun rengi turkuaz yeşil, mavi karışımı. Bu doğal güzelliğe tezat bir iş makinesi çalışıyor.  Suyun hemen yanına bir tesis inşa ediliyor. Göze, küçük su kaynağı anlamına geliyor.  Birçok küçük gözeden gelen doğal kaynak suyu, burada suya dökülüyor. Burası aynı zamanda bir rafting parkuru.

 

İKSOR VADİSİ...

Bundan sonraki bir fotoğraf çekimlik küçük durağımız İksor Vadisi. Vadi, trekking tutkunlarının sevdiği bir rotaymış.

 MUNZUR ÇAYI, TAHTA KÖPRÜ VE BİZ...

 Yavaş, yavaş Ovacık Ovası’na yaklaşıyoruz. Karşımızda zirveleri karlı Munzur Dağları. Yolun kenarındaki tahta köprüde koşturmasak olmaz. Bir de bacaklarımızı Munzur’a doğru sallayıp fotoğraf çektirmesek.

MUNZUR BABA’YA YAKILAN ÇIRALAR

 Yola koyulduk. Solumuzda koruma altına alınan Huş ağaçları, biraz ilerde meşhur Ovacık nohut ve fasülyelerinin yetiştirildiği ovayı geçip Munzur Gözeleri’ne geliyoruz. Burası Aleviler’in kutsal mekanı Munzur Baba’nın dergahı. Girişte satılan çıralardan alıp ‘Sırlanma Mekanı’na geliyoruz. Bütün tutkulardan, aşırı isteklerden, hırsa bağlı geçici dileklerden, eğilmelerden kurtulmayı, özüne dönmeyi benimseyip ikrar almak için yakılıyor çıralar. Çerağı Uyandırma Alanı tabelasında  “Munzur’da yakılan çerağ, karanlıkları aydınlatmak için Munzur Baba’dan yardım istenmesini temsil eder” deniyor.

 
MUNZUR GÖZELERİ

MUNZUR VE BENDENİZ...

 Efsaneye göre Munzur isimli çobanın bakracındaki sütün yere dökülmesiyle oluşan Munzur Gözeleri, muhteşem bir doğa harikası. Rakımı 1500 metre civarında olan Munzur Gözeleri’nin suyu da 4 derece civarındaymış. Gözelerin muhteşem sesini dinlerken çayımızı yudumlayıp soluklanıyoruz. Hava çok sıcak ama biz, arkadaşım Semra’nın deyimiyle Avatar diyarındayız. Ağaçlar ve suyun verdiği serinlik konforu hiçbirşeye benzemiyor. Hele bir de halkın ‘tüküren ağaç’ dediği söğütün altındaysanız. Aldığı fazla suyu, kendini korumak için yapraklarından boşaltan bu ağaç, bizi hem irkiltiyor hem de güldürüyor.

Dönerken ilginç bir dondurma tadacağız. Yüksek rakımlı yerlerde yetişen kuzukulağıgillerden Işgın otunun, Ovacık’taki Erdoğanlar Pastanesi’nde dondurmasını yapmışlar. Limon ve erikli dondurmaya benzeyen bu tadı ben sevdim.

 

MUNZUR-ANAHİTA RESTORAN KIYISI...

Munzur’un yanı başında yemek yemeden olmaz. Anahita, hem bungalovlardan oluşan bir konaklama yeri, hem de çok keyifli bir restoran. Munzur yanınızda akarken, bir akşamüstü serinliğinde yemek ve sohbet bize çok iyi geldi. Tunceli’de geniş otlak alanları ve endemik bitkilerin çokluğu nedeniyle sanırım, etler çok lezzetli. Benim gibi et sevmeyen biri bile bunu diyorsa gerisini siz düşünün.

YOLU KAPATAN KEÇİ SÜRÜSÜ...

Yavaş, yavaş otelimize dönüş vakti. Yolda bize sürpriz yapan keçi sürüsünü aracımızın camından fotoğraflayabiliyorum. Tunceli merkeze döndüğümüzde dün akşam yiyemediğimiz Zembul Kadın Kooperatifi’nin Dut Gömbesi ve ev baklavasının tadına bakıp, Munzur Çayı’na karşı çayımızı yudumlamak çok keyifli. Akşam A Milli Kadın Voleybol Takımı’nın Güney Kore ile maçını seyretmek üzere odalarımıza çekiliyoruz.

Yarınki tur, Rabat Şelalesi ve Bağın Kaplıcaları…

 

Hiç yorum yok: