5 Mart 2008

Beyinler… Beyinsizler!

İrem Barutçu dün bana bir not geçmiş… ILICAK’ lar hakkında yazarken BULVAR gazetesini, Tercüman-Bulvar çekişmesini soruyordu…
Ona Tercüman terbiyesini anlatırken beyin yapısının öne çıktığını, basit fikirleri aşamadığımız noktalarda sıkıntı çekip haksızlığa uğradığımızı yazmıştım.
PUNTO’ da okuduğunuz baskı ustası olayı, başka meyvelerin içinden çıkan başka resimleri de görmezden geldiğimizi hatırlıyorum… Gene de bırakın kadına benzer meyveleri Kuran Fasikülleri dağıtırken bile, peşin hükümlerin yarattığı adaletsizliği yazmıştım…
İnsanları aynı kalıba dökme gayreti sadece çıplak kadın resmine bağlanamaz… Bakış açısını ve
bize verilen peşin öğretiyi görmezden gelmek tehlikeli oluyor… El zinası nedir?
Kadın elini uzatıyor, karşı taraf sıkmıyor.. Gözlerini çok ayıp olmuş gibi kaçırıyor.. Hele göz zinası? Kadına bakamıyor? Bakınca neden fena oluyor acaba? Zihni neyi canlandırıyor? Kim bana çıkıp anlatabilecek ne kadar doğru ve ulvi olduğunu bu düşüncenin, böyle davranmanın?…
……….
Beyinlerde yerleştirilen ön yargı “BUNLAR DİNE SAYGI DUYMUYOR” imam fetvası gazete kağıdına bastığımız Türkçe açıklamalı Kuran Fasikülleri yüzünden protesto edilmemize yol açmıştı… Kadına benzer bitkiler veya sadece kadın resmi ile sınırlı değil bu baskı… İç içe iki şey var iyice irdelenmeyen… Cinsel öğreti üzerindeki karanlık… Karanlık içindeki cinsel dürtüler!
Kemal Ilıcak böyle bir tepkiyi düşünemiyor ve beklemiyordu!.. Öyle ya, Tercüman ve grubu tescilli dindardı… Dine saygılarında kusur aramak olmazdı!. “Nasıl oluyor diye araştırmıştı.. Bana gelen cevap şöyleydi..
Gazeteler paketleniyor, kamyonlara konurken yerlere atılıyordu… (Kamyon kasasına konuyor ya!…) Gazete dağıtımı sırasında da dağıtıcı ekleri ve gazeteyi yerlere koyup yeniden paketliyordu… Reaksiyonun anlatımı “Kuran'ı yerlerde sürüklüyorlar” şekline döndü..
Zihnimde kalan bir konuşma idi. Çünkü bu promosyona karşı çıkmıştım… Ne gazetelerin, ne de siyasetçilerin bu tür promosyonlara girmemeleri fikrini hâlâ koruyorum… Ama beni kendi konumumda koruyacak kimse kalmadı!
Hemen her kesimin, dini rahat bırakmaları, kul ile Allah arasına girmemelerini istedim. Ama hep tersi yapıla geldi… Bu da her zaman beni korkuttu… Kim dindar kim değil, kim cennetlik kim cehenneme gider. BİLEN OLABİLİR Mİ? Kime ne, soran olabilir mi?
Benin canım sütlü baklava yemek ve günah işlemek istiyor diyebilir miyim?
Onlar bunu kesin biliyorlar gibi davranmıyorlar mı? Cennetlik cehennemlik denmiyor mu? Siz alışkın mısınız? Ben hep ürktüm… Gazete yaparken her zaman korkuyordum!
Hâlâ zihinlerin yıkanması ve öğreti gözden kaçıyor… Türban olayında da bu yok mu?
Kimse 18 yaşını geçmişlerin (kızların) giyim özgürlüğünü tartışmıyor… Onların ısrarla karşı taraf söylemi de gözden kaçar hale geldi… Hele her zaman biraz dikkatli bakılırsa grubun etrafında var olan bir grup destekçi koruyucu erkek kalabalığı için ne demelisiniz?
Din üzerinden gerçekleşen zihin işgali, özgür düşünebilen bireylerin daraltılan ufuklarından bahseden yok!
18 yaş, yaş bir varsayım!… Daha 5 yaşında eğitilen bir beyin neye, nasıl özgürce karar verecek! 18 yaşındakinin kıyafet özgürlüğüdür bu diyenler samimi mi?
Dini kul ile Allah arasında… İnanç kulun sahip olduğu en kutsal duygudur… Bunu etrafa yaymamalısınız. O zaman başkalarının inancı ile karşı karşıya kalmıyor musunuz? Beyinler üzerine konuşanların bana göre bazı gerçekleri görmezden gelen beyinsizlikleri konuşulmağa başlanmalı…

4 yorum:

Muharrem Kaptan dedi ki...

Yalçın abi bu bana babanın anlattığı akıl ile fikir hikayesini hatırlattı.Amaç insanların fikir yürütme idrak ve muhakeme yetilerini köreltip kolayca yönetilecek hale gelmeleri.Dün akşam bir yakınımıza hocası evlerden televizyonları hemen atacaksınız yoksa haliniz feci demiş. Nerelere geldik.Bizler sustukça daha cesaretlenip hız arttırıyorlar.Türban işine gelince kadını saçını görünce şehevi duyguları kabaran sapık erkek sayısının o kadar çok olduğunu sanmıyorum ama Gözlerine,burnuna,ağzına bakarak daha çok kişinin tahrik olabileceğini düşünüyorum.O zaman çözüm Burka mı? Atatürk kurduğu Cumhuriyetteki kadınlara bumu reva görülüyor?

Berceste dedi ki...

Sizin sütlü baklava örneği benim aklıma başka birşeyi getirdi.

Oldum olası baklava ile aramın çok iyi olduğunu söyleyemeyeceğim. Çok tatlı, şuruplu şeylerle pek iyi geçinemem. Yanında peynir yersem ya da ayran içersem belki! 40 sene görmesem aramam derdim.

Gel gelelim bu ada ülkesine geleli beri, baklava dediler mi beynim baklava baklava diye başlıyor mideye sinyal yollamaya!

Ulaşılamayınca değerleniyor yani!

nurullahzafer dedi ki...

Sevgili yazar birde şöyle düşün;
Henüz beş yaşında karşısına oturmuş olduğu tv tarafından, bilinç altına bir yaşam tarzı ve giyim tarzı zerkedilen körpe bir zihin için, gelecekte kendi tercihini yaptı denilebilirmi? Misal gelişim çağınızda Sizi etkileyen ne idi de bugün burada bunları yazıyorsunuz? Siz zihninizin ve yargılarınızın kendi kontrolunuzde geliştiğinize eminmisiniz?

Punto dedi ki...

Sevgili Nurullah Zafer; Çocukluğumuzdan beri hepimiz bir şeylerin etkisi altında büyüdük. Bugün geriye baktığımda doğru sandığım bir çok şeyin doğru olmadığını gördüm. Sanırım önemli olan aileden alınan terbiyedir. Bu terbiye her ailede farklı farklı olabilir. Ama ben ailemden aldığım dürüstlük, yardımseverlik, ülkeni sev, çıkarlarını ön plana çıkarma ilkelerini halen muhafaza ediyorum ve bu ilkelerimle de gurur duyuyorum.
Sizin yazınızdan çıkan sonuç da sizin de bir şeylerden etkilendiğiniz yolunda. İşte önemli olan o etkilenilen ilkelerin özellikleri.