Suzan Peker
Mart geldi mi
aklımıza düşer mimoza ve adalar. Yine öyle oldu. Hem narinliği hem güçlülüğü
bir arada taşıyan ve bu yönüyle Dünya Kadınlar Günü'nün de simgesi olan baygın
kokulu sapsarı mimozaların peşine düştük. Baharı koklayıp denizin iyot kokusunu
içimize çekip biraz da yeme-içme keyfi yapıp dönecektik. Bu keyfi yaşayacak
dört kişiydik; en azından benim tanıdığım..
Martıların gözü de yollarda(solda); Kilise meydanı (sağda).
Çocukların okula
gönderilmesi, İstanbul'un trafiği derken Burgazada vapurunu kaçırdık. "O
zaman Heybeli'ye gider sonra Burgaz'a geçeriz" dedik. Saat 10.30 gibi
Heybeli'deydik karnımız acıkmıştı. Güzel bir kahvaltı istiyorduk ve şansımız
yaver gitti. Adanın en güzel kahvaltısını yaptık bizce. Güneş içimizi ısıtırken,
sıcacık ekmeklerimizi martılar ve kedilerle de paylaşıp mutlu olduk. Adaya iner
inmez Burgazada vapurunun kaçta olduğunu öğrenmiştik. 12.50'ye yetişmek için
kısa bir tur yaptık. Bir sokakta pazara bile rastladık. Gözlerimiz sarı mimoza
ağaçlarını aradı ama nafile. Vapurun kalkmasına 5-10 dakika kala "ada
ponçiği yemeden olmaz" dedik. İki ponçik, iki elmalı kurabiyeyi alelacele
kahveyle bitirip vapura yetiştik. Elmalıların, ponçikten daha güzel olduğunu
söylemeden geçemeyeceğim.
Can dostlardan biri bizi yolculuğumuz boyunca yalnız bırakmadı.
İki ada arası zaten 15 dakikalık mesafe. Burgaz'ı ayrı bir seviyorum nedense, küçük olduğundan mı, Sait Faik'ten mi, sokaklarından mı bilemedim. Her türlü ağacın çiçeğe durduğu sokaklardan yürüyerek Aya Yani Kilisesi'nin küçük meydanına vardık. 1899'da yapılan bugünkü kilisenin Yahya Peygamber Kilisesi'nin bulunduğu yere inşa edildiğine inanılıyormuş.
Sait Faik'ten anılar ve biz..(Üstte ve altta)İki ada arası zaten 15 dakikalık mesafe. Burgaz'ı ayrı bir seviyorum nedense, küçük olduğundan mı, Sait Faik'ten mi, sokaklarından mı bilemedim. Her türlü ağacın çiçeğe durduğu sokaklardan yürüyerek Aya Yani Kilisesi'nin küçük meydanına vardık. 1899'da yapılan bugünkü kilisenin Yahya Peygamber Kilisesi'nin bulunduğu yere inşa edildiğine inanılıyormuş.
Sait Faik Abasıyanık Müzesi
Yine bir mart ayında
gelip, kapısından döndüğümüz Sait Faik Abasıyanık Müzesi'ni bu sefer ziyaret
etmeden olmazdı. Müze, kilisenin bir
sokak üstünde.. Aklınızda bulunsun; çarşamba, perşembe, cuma ve cumartesi
günleri 10.30-17.30 arası açık. Ada ruhunu yansıtan bu beyaz ev, anı ve hüzün
yüklü. Babasının ölümünden sonra bir süre annesiyle bu evde yaşayan Sait Faik,
48 yaşında siroz nedeniyle yaşama veda etmiş. Annesi Makbule Hanım ise oğlunu
kaybettikten sonra çok sarsılmış ve yalnız sayılabilecek yılların ardından
1963'te vefat etmiş. Makbule Hanım'ın olayları farklı açılardan
değerlendirebilme kabiliyetinin Sait Faik'in yaşamında belirleyici olduğu
anlatılıyor müzedeki yazılarda. Makbule Hanım'ın vefatının ardından ev, müze
haline getirilmiş.Eserleri vasiyeti gereğince Darüşşafaka Cemiyeti'ne
bırakılmış. Annesinin çabalarıyla
başlanan hikaye ödülü ise bugün "Sait Faik Hikaye Armağanı" olarak
devam ediyor.
Sait Faik, Özdemir Asaf ve Sabahattin Kömürcüoğlu bir sohbette.
Sait Faik faytoncularla...
Sait Faik işçilerle, elinde kağıt kalem not alıyor.
Müze, ücretsiz gezilebiliyor. Müzeden alacağınız küçük hediyelik eşyalarla da hem Sait Faik'i hissediyor hem de Darüşşafakalı çocukların eğitimine katkıda bulunuyorsunuz.
Müze, ücretsiz gezilebiliyor. Müzeden alacağınız küçük hediyelik eşyalarla da hem Sait Faik'i hissediyor hem de Darüşşafakalı çocukların eğitimine katkıda bulunuyorsunuz.
Müzeyi birlikte
gezelim isterseniz;
Mimozalar ve biz...Yatak odası ve Sait Faik'in okul çantası...
Çatı katındaki oda ve yemek odası...
İlk katta ailenin yemek ve misafir odası... Kim bilir kimlerle ne sohbetler yapıldı bu salonda.
İlk katta ailenin yemek ve misafir odası... Kim bilir kimlerle ne sohbetler yapıldı bu salonda.
Köşede bir camekanın içinde Sait Faik'in okul
çantası... O zaman da yazmaya meraklı mıydı acaba?
Sait Faik ve
annesinin sanki gerçek boyutlu fotoğrafları... Anne ve oğlun kısa süren
birlikteliği birbirlerine doyamamışlar besbelli...
İkinci katta Sait
Faik'in karyolası üzerinde pijamaları, ellerini yıkadığı maşrapa.. . 'Şehri
Unutan Adam'dan alıntıyla
"Ters yüzüne
evime dönüp odama kavuştum. Dört duvar, bir pencere, bir valiz içinde birkaç
kitap ve bir demir karyola.. Hasılı mukaddes bir hapishane olan odamda,
düşünmeden, hatta okumadan gezindim, durdum."
Diğer odalarda,
arkadaşlarla sohbet ederken Sait
Faik, elinden kağıt kalemin eksik
olmadığı Sait Faik..Belki ulaşır bilinmez
O'na yazılan ziyaretçi mektupları..Merdiven başında Sait Faik Hikaye
Armağanı'na değer bulunan yazarlar ve
eserleri...
Son olarak bir çatı
katı, denize açılan iki küçük pencere, bir kolçaklı sandalye, bir
koltuk...Kimbilir hangi hikayeler yola çıkmış buradan..
Müze evden ayrılırken
dördümüze de 4 'elma' düşüyor gökyüzünden Sait Faik'ten bize hediye ve şöyle
diyor hepimizin gönlüne göre
- "İçim ona
nehirlerin denize aktığı gibi akıyordu" Havada Bulut/ Ay Işığı
-"Seyahatler
çekiyor içim"- Son Kuşlar
- " Şu uyku
insanın sevgilisi gibi bir şey gelmeyince sinirlendiriyor"- Mahalle
Kahvesi
- "Sevmek, bir
insanı sevmekle başlar herşey" Alemdağ'da
var bir yılan..
Müzeyi geride bırakıp
Kalpazankaya'ya doğru yürümeye başladık. Çiçekli ağaç dalları arasından mavi
sular ne kadar da güzel görünüyordu. Yokuş yukarı çıktıkça ağırlaştı
adımlarımız. Tenha yollarda bir korumamız da vardı. Adaya geldiğimizden beri
bize eşlik eden, insanların can yoldaşı. Yolun yarısını geçmiştik ki aklımıza
geldi. Kalpazankaya'daki restaurant kapalı olabilir miydi. Evet, henüz sezonu
açmamışlardı. Yürüyüş yapıp, fotoğraf çekip tekrar iskeleye döndük. Yollarda
gözlerimiz yine mimozaları aradı. Bazı ağaçların tohumlarını elimize alıp
inceledik ama bulamadık. Denizin kıyısındaki restaurantlardan birinde öğle
keyfi yaptıktan sonra bir tezgahta tanesi 10 liraya satılan mimoza
demetlerinden hepimiz birer tane aldık. Ellerimizde mimozalarla anılarımıza not
düşerken, mimozaları neden ağaçlarda göremediğimizi de anladık...
Saat 17.00 gibi şehrin karmaşasına dönmüştük.
3 yorum:
Muhteşem,
Her ada , o adayı yaşayanların, sevgileriyle, hayalleriyle, sevgilileriyle süsleyip güzelleştirenlerindir.. Burgazada, Sait Faik'in olduğu kadar , sizin de adanız olmuş...
Çok teşekkürler😊 Yaşadıklarımızı hissettirebildiysek ne mutlu bize. Sevgiler
sait faik'in ayak izlerini takip etmeyi çok isterim. en sevdiğim yazarlardan...
Yorum Gönder