23 Ağustos 2022

Midilli’de ilk gün...

Suzan Peker yazdı

Bir önceki ‘Anneanneme mektup’ yazısında, Midilli’nin bizim için öneminden bahsetmiştim. Bu  sefer gezdiğimiz yerleri, gördüklerimizi, yediklerimizi anlatacağım.

Bizim Midilli dediğimiz adanın asıl adı Lesvos. Merkezi ise Mitilini. Pandemiden önce uygulanan günübirlik kapı vizesi, artık yok. Konsolosluğun anlaştığı şirket Kosmos aracılığıyla Schengen vizesi alıyorsunuz. Küçükkuyu’dan adaya ulaşımı da kaldırmışlar.

Ayvalık’tan Midilli’ye Turyol ve JalemTur feribotlarıyla geçiliyor. Biz Turyol’u tercih ettik. Kişi başı 30 Euro ve aracımızla geçtiğimiz için araca da 80 Euro ödedik. Araç için ayrıca sigorta şirketi aracılığıyla 50 Euro’ya Green Kart çıkartmak gerekiyor. Kendi aracınızla geçmek yerine adada günlüğü 30-40 Euro’ya araç da kiralayabilirsiniz.

Saat 9.00’da kalkacak feribot için 7.30’da Avvalık’taydık. Biletlerimizi on-line aldığımız için Turyol’un ofisinden bileti bastırmak gerekiyormuş. Biraz kuyruk oluştu ama hızlı hallettik. 150 TL’lik yurtdışı çıkış harcını, limanda ödeyebiliyorsunuz. Gümrük ve pasaport işlemlerinden sonra aracımızla feribota bindik. Yaklaşık yarım saatlik gecikmeyle kalkan feribot, 11.00 gibi Mitilini’deydi. Aracımızı park edip, pasaport kontrolünden geçtik. Artık Sapho’nun, Aristo’nun, Elitis’in ve bizim için en önemlisi anneannemizin adasını keşfetmeye hazırdık.

Petra...

Midilli’ye birkaç kez giden komşularımızın; yardımıyla dersimizi çalışmış, gün gün gezilecek yerleri belirlemiştik. Mitilini, adanın güneydoğusunda. İlk gün buradan otelimizin bulunduğu kuzeydeki Petra’ya doğru, kıyı kıyı gidecektik. Ama öncelikle adaya özgü yiyeceklerin de  satıldığı alışveriş caddesi Ermou’yu görecektik. Aracımızı park edip Ermou’yu keşfe çıktık. Sırası gelmişken, Midilli’de araba park sorunu yok. Sokak aralarına ya da önerilen park yerlerine rahatça ücretsiz park edebiliyorsunuz.

Ermou...

Ermou, küçük bir cadde. Zeytinyağı, peynir, tuzlu balık gibi ürünlerin satıldığı küçük şarküteri tarzı dükkanlar, kasaplar, balıkçılar, kahve dükkanları, hediyelik eşya ve giysi mağazaları yan yana sıralanmış. Küçük bir Ege kasabasındaki eski dükkanların kokusu gelebilir burnunuza gezerken. Caddenin başında etkileyici kubbesiyle Agios Therapon Kilisesi, sonunda Yeni Cami bulunuyor. Midilli Kalesi, Özgürlük Anıtı, Sapho Heykeli; şehrin simgelerinden. Caddeye de şehre de sakinlik hakim.

Ermou küçük bir cadde...

Ermou’yu bitirip yola koyulduk. Kuzeye doğru giderken, mistik balıkçı kasabası Panagiouda’ya, kaplıcalarıyla ünlü Thermi’ye uğrayarak ilerliyoruz . Girip çıktığımız küçük yerleşim yerlerinde denizle buluşup Ege’nin karşı kıyısına selam veriyoruz.

Mandamados yol üzerindeki önemli bir durağımız. Türkçedeki Manda kelimesinden adını alan Mandamados, süt ürünleriyle ünlü. Girişte ‘koyun yoğurdu’ yazısını görünce şaşırmayın sakın. Birçok yerde Türkçe yazılar görebilirsiniz Midilli’de.

Baş meleğe adanmış Taksiarhis Manastırı şehrin birkaç km dışında. 140 ibadethanenin merkezi olarak bilinen manastırın bahçesinde sütlaç, lokma tatlısı, koyun yoğurdu gibi bildik lezzetlerin ‘komşu’ elinden çıkmışlarını tadabilirsiniz. Biz, manastırı ziyaret edip, bu lezzetleri yiyerek soluklandık. Taksiarhis Manastırı, 1870’li yıllarda bugünkü halini almış. Paskalya’da binlerce ziyaretçi çektiği söyleniyor.


Mandamados’tan ayrıldıktan sonra kuzeye doğru ilerliyoruz. Sikaminia ve Molivos’u keyifle gezmeye bırakıp Petra’ya ilerliyoruz. Petra, Yunanca taş ve kaya anlamına geliyor. Kasaba adını köyün tam ortasındaki 35 metre yüksekliğindeki kayadan alıyor.

Kayanın üzerinde 114 basamakla çıkılan bir kilise var: Panagia Glikofilusa. Kilisenin 1600’lü yılların başında inşa edildiği tahmin ediliyor.

Otelimiz Clara Hotel, Petra’yı yaklaşık 2 km geçtikten sonra. Bodrum evlerine benzeyen otel, Türkiye ana karasının en batı ucu, Babakale’ye bakıyor. Bir gün önce küçük kahvesinde oturup baktığımız karşı kıyıya, bu kez karşı kıyıdan selam gönderiyoruz. Aramızda kuş uçuşu 11 km var.İlk gece akşam yemeğini Petra’da yemeyi planlamıştık. Güneş, denize batarken, biz de kendimize yan yana dizili restoranlardan birini seçiyoruz. ‘Yediğin senin olsun, gezdiğin, gördüğün yerleri anlat’ derler ama, yediklerimizi de anlatmadan geçemeyeceğim. Ahtapot ızgara ki alıştığımız kıvama göre biraz sertti, kalamar ızgara, Greek salata, deniz ürünlü makarna, hatırlayamadığım birkaç meze daha ve 20’lik Uzo’dan oluşan yemeğimize, Türkiye’deki gibi hatta biraz daha az bir hesap geliyor. Midilli’de porsiyonlar büyük, fiyatlar her yerde üç aşağı, beş yukarı aynı, yemek üstüne tatlı ikram.

Gece Petra’nın çarşısında geziyoruz. Hediyelik eşyaların satıldığı birkaç dükkan, sohbetin bol olduğu cafeler, sokak aralarında canlı müzik, baklava, dondurma, pasta satan pastaneler. Bugün çok yorulduk. Yarın keşif için dinlenmek gerekiyor. Midilli’de ilk gün sona eriyor.

Hiç yorum yok: