Devamı gelse...Hızını
almış iken, benim yolsuzluğum,benim
rüşvetim de diyebilecek mi?. Tartışmanın bini bir para... Ne oldu şu yolsuzluk
işi diyen yok! Gündemin kaçıncı sırasında soruşturma? Hemen her gün başka başka
patlaklar var... En aktüeli El Kaide
operayonu! Operasyon oluyor, yapan polis yolcu... Merak edilen operayonda neler
ortaya çıktı ne oldu değil artık... Yapan yerinde mi, gitti
mi? Balığın koku yayan başı komisyon ise, tam istim üzerinde. Sille tokat
çalışıyor! Geçirmeye çalışıyor. Ha geçtirdi ha geçirecek! Heyecan dorukta... Dosyalar,
cep telefonları, tekmeler o an ele ne geçerse havada... Savaşı gene cambazlar
kazanıyor... Ne kadar heyecan o kadar taraftar! Kim boşuna bağırıp duruyor
anlamak öyle zor ki... Ey milletin vekilleri. Soruşturmayı tamamlasak, iftira
töhmet dönemi bitse... Ergler çalışsa... Menfaat çarkları dursa... Hırsızlar, yalancılar
ayıklansa... Heyecan mı kalmaz!
İmkanı var mı? Bugün siyaset
sahnesinde boy gösterenler ile demokrasimizin gerçeğe en yakın kurtuluş tarifi Bülent Ersoy’un
tesettüre bürünmesi ve acilen okuduğu dua kıvamında. AYKIRI sorunların ergleri
bitmiş çarkları devrede kalmıştır. Öylesine heyecan içindeyiz ki, ha düştü ha
düşecek görüntüsü veren canbaz nefesimizi kesmiş... Zaman zaman elindeki upuzun
denge sopasını kafamıza vursa da, etrafı göremez haldeyiz. Çevreye bakan yok...
Cüzdanından ne gitmiş, ne çekilmiş... Henüz bu kargaşada ben ne kaybettim sorusunu soracak soluğu da alamadık. Yani meydanı
dolduranların gürültüsü NORMAL mi? ANAYASAYA aykırı olduğunu bildiği halde
milletin vekili neden yasa çıkarma yolunu seçer? Zor soru değil mi? Milletin
dediğimiz vekiller neden kısa sürede emir kulu olurlar? İşin doğrusu bu deyip kafa sallar, görev yaptım deyip kendini
kandırır? Bu işin bir de yarını var
denmiyor mu? Milletvekili olabilmek gerçeği görmek doğruyu bilmekle ilgili
değil ki! Daha da önemli bir başka şeyi
bilmekle ilgili. Siyasetteki gerçek!
Milletvekilinin geleceği Başbakanın iki dudağı arasında... Yap dedi mi yapmayacak
mısın?. Yoksa bu Anayasa ve siyasi etiğe aykırı deyip itiraz mı edeceksin? De
bakalım! Yapılana bakınca ASLA!. Diyemeyeceksin...
Kovulursan, adaletsizlikler, hileler, kumpaslar aklına gelir. Haksızlığı
hatırlarsın!
Evet evet... AKP de devam etmek istiyorsanız Başbakandan gelen her emri
yerine getirmek zorundasınız... Önümüzde seçim var, yeniden milletvekili olmak
uğruna bu şart!. Yapılan şey AKP nin sıkca dile getirdiği çılgın projenin en şahanesi... En pervasızı... Başbakanın oğlu da
dahil belli kişilere sağlanan milyon dolarlık yolsuzluk dosyaları... Yolsuzluğun
görünen kısmı ayakkabı kutularına sığışmış ama geride kalmış henüz ortaya
çıkmayanlar, çıkarılmayanlar yok mu? Soruşturmayı önlemek, yolsuzluğu kapatmak
için uğraşılanlar yok mu? Ucunu görüp sonunu merak ettiğimiz binlerce şüphe,
zihnimize yer etmedi mi? AKP çoğunluğu olarak “yolsuzlukları soruşturmayı önleyecek” bir yasayı soruşturma
sürerken, yangından mal kaçırma telaşı ile meclisten geçirme isteği ne? (Hakimler
Savcılarla ilgili hemen her yetkiyi Adalet Bakanına devret... Sonra ver
direktifi senin bakanına sorun çözülsün. Yolsuzluklar YOK OLSUN!) Sayısal
çokluk, demokrasiyi hançerleyen kaba kuvveti,içselliği yok eden sopalaştıran
dikta değil mi?
Yolsuzlukları öğrenme yolunu açan öküzün
ölüm tarihi söylendiğinden de eski!..
Bu tarih 17 Aralık 2013 den de ötelere gider... Hakan Fidan’ın Başbakana
sımsıkı bağlılığı ile MİT in hem alt yapısı gelişti, hem de görevi dış
operasyona uygun hale getirildi... Suriye batağına bu tamamlama ile daldık! İsrail
“One minute” fırçasından sonra
yüksek sesle Fidan’a karşı çıkmıştı. “Müşterek
istihbaratı İran’a aktarıyor. Bizim için çalışan 10 İranlı’nın adını verdi”.Ülkenin
içterideki hataları yetmemiş olacak ki yakın çoğrafyada da “benim dediğim olur” tezi sıfır hata ile uygulanmıştı! Yani gösterişli
şişirmelerden sonra balon sönmüş, ülkenin
saygınlığı sıfırlanmıştı. Henüz fiyatı etiketlenmemiş bizdeki Medya’da
balık hafızalı ya da emir kumanda bağlantılı olduğu için gerçekler dillenmedi.
Başbakan bir süreliğine de olsa Ortadoğu kahramanı görüldü...
Rüşvet ve yolsuzluk soruşturuluyordu ama olayın kahramanı Başbakan oğluna
kadar uzayınca tedbir geçikmedi. Günlerce medya safca sordu: “OĞUL BİLAL
nerede? Nerede olacaktı!.. Babasının yanında... Nedense, AKP de cevaplar,
olaylar, çıkışlar hep cuma günü oluyor? Ben mi şüpheciyim! En azından fesat
olabilim! Ne var bunda? Alt atarafı Cumhuriyetin Savcısı arıyor... Oğul
ortalıkta yok. Arayan savcı çetenin savcısı olabilir mi?. Çağırıya uymamak ondan
mı?. Bir cuma günü Bilal’i gördük. Bilali... Camii yapımını kontrole gelmiş... Babasıyla...
Daha sonra baba oğul namaza durdular... Benim de endişelerim durdu. İşte burdayız deyişin, meydan okuyuşun din
takviyeli sunumu! Din sömürüsü burada yakıştı mı? Arama sebebi “Cuma namazına
gelmeme” suçu mu? Başbakana soramam tabii. Kendi kendime konuşuyorum!.
AKP-Cemaat çatışması yani ÖKÜZÜN ÖLÜMÜ
Fidan’ın MİT müşteşarlığı ile oldu. Cemaat Fidan uygulamasından şikayetçi idi. Başbakan
o zaman yeni elemanına arka çıktı... Yedirmem dedi... Şimdi sorsam ayıp mı
olur?. Bugün paralel devlet ve bu örgüt içinde güçlü bir ÇETE oluşurken, Fidan’ın
MİT elemanları ne yapıyordu? Olup biteni Başbakana sunmadılar mı? Yoksa... Paralel
devlet veya çete o tarihte AKP çemberinin tam merkezini oluşturan nokta değil
miydi?
Ülkemde devlet işlemezliğine dayanan
güncel sıkıntı yolsuzluğu, rüşveti konuşulamaz kılıyor!. Cambazın ustalık
dönemi bu!. Alacak karanlıkta, kavgalar, yumruklar, tekmeler ile gelen zorbalık
yarınımızı mı sergiliyor?. Cumhuriyeti ve demokrasiyi taşıyan erglerin bugün içine düştüğü durum acı
verici!. Yasama, Yargı bulanık... Yürütme
aşikar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder