20 Ocak 2014

Yargı, Yasama bulanık, Yürütme aşikar!

Benim cambazım, benim telim, benim meydanım, benim sandığım, benim polisim, benim operasyonum, benim seçmenim, benim komisyonum, benim Cumhurbaşkanım, benim demokrasim ve sonunda ne denirse densin tümü benim başarım... Ergler de benimdir... Çarklar da benimdir... Uğraşmayın benim dedimse benimdir... DEDİĞİM DEDİKTİR!
Devamı gelse...Hızını almış iken, benim yolsuzluğum,benim rüşvetim de diyebilecek mi?. Tartışmanın bini bir para... Ne oldu şu yolsuzluk işi diyen yok! Gündemin kaçıncı sırasında soruşturma? Hemen her gün başka başka patlaklar var... En aktüeli El Kaide operayonu! Operasyon oluyor, yapan polis yolcu... Merak edilen operayonda neler ortaya çıktı   ne oldu değil artık... Yapan yerinde mi, gitti mi? Balığın koku yayan başı komisyon ise, tam istim üzerinde. Sille tokat çalışıyor! Geçirmeye çalışıyor. Ha geçtirdi ha geçirecek! Heyecan dorukta... Dosyalar, cep telefonları, tekmeler o an ele ne geçerse havada... Savaşı gene cambazlar kazanıyor... Ne kadar heyecan o kadar taraftar! Kim boşuna bağırıp duruyor anlamak öyle zor ki... Ey milletin vekilleri. Soruşturmayı tamamlasak, iftira töhmet dönemi bitse... Ergler çalışsa... Menfaat çarkları dursa... Hırsızlar, yalancılar ayıklansa... Heyecan mı kalmaz!
İmkanı var mı? Bugün siyaset sahnesinde boy gösterenler ile demokrasimizin gerçeğe en yakın kurtuluş tarifi Bülent Ersoy’un tesettüre bürünmesi ve acilen okuduğu dua kıvamında. AYKIRI sorunların ergleri bitmiş çarkları devrede kalmıştır. Öylesine heyecan içindeyiz ki, ha düştü ha düşecek görüntüsü veren canbaz nefesimizi kesmiş... Zaman zaman elindeki upuzun denge sopasını kafamıza vursa da, etrafı göremez haldeyiz. Çevreye bakan yok... Cüzdanından ne gitmiş, ne çekilmiş... Henüz bu kargaşada ben ne kaybettim sorusunu soracak soluğu da alamadık. Yani meydanı dolduranların gürültüsü NORMAL mi? ANAYASAYA aykırı olduğunu bildiği halde milletin vekili neden yasa çıkarma yolunu seçer? Zor soru değil mi? Milletin dediğimiz vekiller neden kısa sürede emir kulu olurlar? İşin doğrusu bu deyip kafa sallar, görev yaptım deyip kendini kandırır? Bu işin bir de yarını var denmiyor mu? Milletvekili olabilmek gerçeği görmek doğruyu bilmekle ilgili değil ki!  Daha da önemli bir başka şeyi bilmekle ilgili. Siyasetteki gerçek! Milletvekilinin geleceği Başbakanın iki dudağı arasında... Yap dedi mi yapmayacak mısın?. Yoksa bu Anayasa ve siyasi etiğe aykırı deyip itiraz mı edeceksin? De bakalım! Yapılana bakınca ASLA!. Diyemeyeceksin... Kovulursan, adaletsizlikler, hileler, kumpaslar aklına gelir. Haksızlığı hatırlarsın!
Evet evet... AKP de devam etmek istiyorsanız Başbakandan gelen her emri yerine getirmek zorundasınız... Önümüzde seçim var, yeniden milletvekili olmak uğruna bu şart!. Yapılan şey AKP nin sıkca dile getirdiği çılgın projenin en şahanesi... En pervasızı... Başbakanın oğlu da dahil belli kişilere sağlanan milyon dolarlık yolsuzluk dosyaları... Yolsuzluğun görünen kısmı ayakkabı kutularına sığışmış ama geride kalmış henüz ortaya çıkmayanlar, çıkarılmayanlar yok mu? Soruşturmayı önlemek, yolsuzluğu kapatmak için uğraşılanlar yok mu? Ucunu görüp sonunu merak ettiğimiz binlerce şüphe, zihnimize yer etmedi mi? AKP çoğunluğu olarak “yolsuzlukları soruşturmayı önleyecek” bir yasayı soruşturma sürerken, yangından mal kaçırma telaşı ile meclisten geçirme isteği ne? (Hakimler Savcılarla ilgili hemen her yetkiyi Adalet Bakanına devret... Sonra ver direktifi senin bakanına sorun çözülsün. Yolsuzluklar YOK OLSUN!) Sayısal çokluk, demokrasiyi hançerleyen kaba kuvveti,içselliği yok eden sopalaştıran dikta değil mi?
Yolsuzlukları öğrenme yolunu açan öküzün ölüm tarihi söylendiğinden de eski!.. Bu tarih 17 Aralık 2013 den de ötelere gider... Hakan Fidan’ın Başbakana sımsıkı bağlılığı ile MİT in hem alt yapısı gelişti, hem de görevi dış operasyona uygun hale getirildi... Suriye batağına bu tamamlama ile daldık! İsrail “One minute” fırçasından sonra yüksek sesle Fidan’a karşı çıkmıştı. “Müşterek istihbaratı İran’a aktarıyor. Bizim için çalışan 10 İranlı’nın adını verdi”.Ülkenin içterideki hataları yetmemiş olacak ki yakın çoğrafyada da “benim dediğim olur” tezi sıfır hata ile uygulanmıştı! Yani gösterişli şişirmelerden sonra balon sönmüş, ülkenin saygınlığı sıfırlanmıştı. Henüz fiyatı etiketlenmemiş bizdeki Medya’da balık hafızalı ya da emir kumanda bağlantılı olduğu için gerçekler dillenmedi. Başbakan bir süreliğine de olsa Ortadoğu kahramanı görüldü...
Rüşvet ve yolsuzluk soruşturuluyordu ama olayın kahramanı Başbakan oğluna kadar uzayınca tedbir geçikmedi. Günlerce medya safca sordu: “OĞUL BİLAL nerede? Nerede olacaktı!.. Babasının yanında... Nedense, AKP de cevaplar, olaylar, çıkışlar hep cuma günü oluyor? Ben mi şüpheciyim! En azından fesat olabilim! Ne var bunda? Alt atarafı Cumhuriyetin Savcısı arıyor... Oğul ortalıkta yok. Arayan savcı çetenin savcısı olabilir mi?. Çağırıya uymamak ondan mı?. Bir cuma günü Bilal’i gördük. Bilali... Camii yapımını kontrole gelmiş... Babasıyla... Daha sonra baba oğul namaza durdular... Benim de endişelerim durdu. İşte burdayız deyişin, meydan okuyuşun din takviyeli sunumu! Din sömürüsü burada yakıştı mı? Arama sebebi “Cuma namazına gelmeme” suçu mu? Başbakana soramam tabii. Kendi kendime konuşuyorum!.
AKP-Cemaat çatışması yani ÖKÜZÜN ÖLÜMÜ Fidan’ın MİT müşteşarlığı ile oldu. Cemaat Fidan uygulamasından şikayetçi idi. Başbakan o zaman yeni elemanına arka çıktı... Yedirmem dedi... Şimdi sorsam ayıp mı olur?. Bugün paralel devlet ve bu örgüt içinde güçlü bir ÇETE oluşurken, Fidan’ın MİT elemanları ne yapıyordu? Olup biteni Başbakana sunmadılar mı? Yoksa... Paralel devlet veya çete o tarihte AKP çemberinin tam merkezini oluşturan nokta değil miydi?
Ülkemde devlet işlemezliğine dayanan güncel sıkıntı yolsuzluğu, rüşveti konuşulamaz kılıyor!. Cambazın ustalık dönemi bu!. Alacak karanlıkta, kavgalar, yumruklar, tekmeler ile gelen zorbalık yarınımızı mı sergiliyor?. Cumhuriyeti ve demokrasiyi taşıyan erglerin bugün içine düştüğü durum acı verici!. Yasama, Yargı bulanık... Yürütme aşikar!

Hiç yorum yok: