Canı yanan eşek
beygiri geçer! (Atasözü)
Bunca zaman bu kadar çok sapığı nasıl yetiştirmiş nerede saklamışız? Hangi iklim
onların art arda fışkırmasına yol açıyor?
“Benim esnafım gerektiğinde
polistir. Benim polisim toplumsal olaylarda destan yazmıştır. İşçinin madende
ölümü bu işin fıtratında vardır. Kadın erkek eşit değildir... Ben yüzde elliyi evlerinde zor tutuyorum...
KİNDAR VE DİNDAR BİR NESİL İSTİYORUZ”
Yalandan kimin öldüğünü gördük ama
yok olup gitmesine engel olamadık! Yok olup kaybolan SEVGİ değil miydi! Yolsuzlukları yol edinip ahlaksızlığı ahlak
kılmadık mı? Sopadan, dayaktan, gazdan, yumruktan kaçıp şiddet duvarına
dayanmadık mı? Kadına şiddet, ara sokakları, dar gelirli mahalleleri, yarı
döşeli gecekonduları aşıp özgürlük için kutsal saydığımız Meclis kürsüsüne
dayanmadı mı? Yıllar içinde sevgiden söz edenler bu ülkede hayat hakkı buldular
mı? Sevgisizlik neleri öteki yaptı,
hangi yaşam nedenlerini öldürdü!. Hesaplayan oldu mu?. Ülkenin birliği dirliği
Doğuda kapkara bulut olurken, eli silahlı teröristlerin,
ellerinde en az 40 bin vatandaşın kanı olanlar, bugün barışın özgürlüğün canı
olmadılar mı? Şiddeti büyüttükçe daha koyu bir nefrete ulaşmadık mı?
Özgecan Aslan
cinayeti vahşi bir kadın cinayeti idi. Yıllardır fıtrat takıntısına takılıp
kalan toplum vicdanı, kadınların eliyle nihayet ayağa mı kalktı? Türkiye’deki
kadınlar ilk kez sokakları doldurdu. Özgecan Aslan tecavüzcüsüne direndi.
Yüzüne tırnaklarını geçirdi. Karşı koydu! Çırpındı... Çaresiz kaldı... Ve sonunda
canından oldu. Tüm kadınlara DİRENİN mesajı göndermedi mi? Yeldeğirmeni’nde kartopu
oynayan gazeteci Nuh Köklü bir esnafın keskin bıçağını göğsüne yedi. Sokakta
bir tecavüze hayır demişti. Esnafın
polis görevini yapacağını düşünemedi. O esnaf Erdoğan’ın esnafı mıydı? Yoksa
onun Polisi mi olmuştu?. Arkadaşını korumak isterken can veren NUH bir nefret cinayetine kurban gitti.
Yüreğinde bir gram nefret yok iken... Tüm insanlar için sevgi dolu
damarlarındaki tüm kan o sokağı suladı? Esnaf ise kendince ona biçilen görevini
mi yapmıştı!. Ötekileştirme yolunda vahşi bir katil olmuştu. Pişman mı
olmuştu!. “Benim raporum var. Bana bir
şey olmaz... Yarın çıkarım” diyebiliyordu.
Özgecan’ın
ölümündeki çaresizlik binlerce
kadının yüreğine kolay kolay dinmeyecek bir acı ve korku saldı. Binlerce kadın,
laik kimliğini koruyan demokrasiye inanan erkekler kadar kendilerinin de aynı
haklara sahip olduğunu bilen binlerce kadın sokaklara döküldü. Önce cenazede siz geri çekinin diyen imamı geri
çektiler. Yollara döküldüler... Ülke çapında pek çok gösteri düzenlendi 16
Şubat günü "Kara Pazartesi"
olarak anıldı ve kadınların yaşadıkları taciz olaylarına sessiz kalmayarak
anlatmaları istendi. Diktatörlüğün İN’inde bir ışık yandı...
12 yıllık AKP döneminde hiç bir
şekilde mukavemet etmediği halde polisin öldürdüğü masum vatandaş sayısı 183’e yükseldi. AKP siyasi bir parti
değil “bizdensin ortaklığı”dır.
Sandıktan çıkınca her istediğini yapabilirsin... Dövüşürsün... Bölüşürsün...
Gelir müşterek.. Suç müşterek. Biz ne dersek o olmalı... Çünkü sandıktan biz
çıktık. İşin aslı nerede ise unutuldu. Demokrasi varsa Anayasal haklar,
insanların sahip olduğu protesto hakkı yok olamaz ki... Ters olan Kara ve ham
bir zihniyeti Ak kelimesi ile ifade
etmek değil mi? Anayasa delik deşik! Bunlar laf da dinlemiyor. Sır küpü Fidan
sarsılmasın diye önce yasa değişti... Bir süre sonra yeterli değildi. Evdeki
hesaplar uymuyordu. Suriye için ince planlar TIR’ ların yollarda çevrilmesi...
Silahların görülmesi... MİT başarısını( !) sokağa döktü! Sokak hareketlendi.
Zaptı rapt gerekli oldu. İŞİD ile al ver ilişkisi... Şeriat aşkı... Ya gizli
aşkların ifşası gerçekleşirse. Tedbir gerekmez mi? Gelsin BABAYASA! İÇ Güvenlik
olmaz ise olmayacak.. .Meclis kavgası itişme kakışma... Bunlar daha iyi
günlerimiz!
Demokrasinin TAM olduğu ülkelerde
polis “ANAYASA da yazan protesto etme
ve fikrini söyleme hakkını sokakta kullanan HALKI dışardan gelebilecek bir
saldırıya karşı korur. Bizde polis kindar dindar kuralı ile yetiştiği için
sokaktaki çoluk çocuğun bile hak aramasına kızar. Rejime düşman olarak görür.
Ve bu azimle yollara inerek, kahramanlık sınırlarına ulaşır. Anayasal bir hakkı
engellemek için çırpınır, darp eder, gaz sıkar, kapsül atar, öldürür, kör eder
ve yaralar... Çok kere iktidarın kahramanlık
perdesini böyle aralar.
12 yılda devletin tüm organları
istisnasız HAK’landı, yani AK
Partili oldu! Vali ve kaymakamlar düne kadar devletin, bugün AKP’nin değil mi?
Tek tek her teşkilat, her bucak, her köşe işgal edilmedi mi? Şimdi iktidar
neden savcıdan aldığı hakları vali ve kaymakama veriyor. Yargıyı dışlamıyor mu?
Neredeyse hemen her şey CUMBAŞBAKANInın
emrine girdi. Böyle geldi böyle mi gidecek? Laik demokratik bir ülkede adaletin
kaleleri pek çok şey gibi tay tay marşı
ile gitmedi mi? Yargı-tay, Danış-tay... Tay tay AKP emrine girmedi mi? Cumbaşbakan ettiği yemini tutmadı!
Millet hala onu tutuyor mu? Anayasayı çiğnedi!. Bağımsızdır denen ne varsa karşısına geçip “ben de bağımsızım” demedi mi?. Nereye geldik?. Ne kadar
ilerledik?. 12 yılda ORTAÇAĞ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder