Günümüzde hemen hemen herkes gebelik sırasında geçirilen bazı hastalıkların
ve uygulanan bazı tanı metotlarının ve tedavilerin hem anne hem de çocuk için
olumsuz etkilerinin olabileceğini biliyor. Ne yazık ki insanlık bu bilginin
bedelini çok ağır bir şekilde ödemiştir. Bu bedel, tarihteki en korkunç tıbbi
trajedinin adıdır.
www.stetuskop.com sitesinde okuduğum bir yazı dikkatimi
çekti. Bugün
ağız, burun kıvırarak anlatılan tek parti döneminin, ne değerli biliminsanları
yetiştirdiğini bir kez daha gördüm ve paylaşmak istedim. Ord. Prof. Dr. Süreyya
Tahsin Aygün'ü tanımak, O'nu gençlerimize tanıtmak zorundayız. Çünkü bu ülkenin
hayallerinin peşinden giden genç nesillere ihtiyacı var, kafa sallayıp ezber
yapanlara değil.
Aşağıdaki yazının çoğu ve fotoğraflar belirttiğim siteden alıntıdır.
Almanya'da 1954 yılında tesadüfen bulunan ve hayvanlar üzerinde yapılan
testlerden sonra 1957 yılından itibaren 1960'a kadar kullanılan Thalidomide
etken maddeli ilaç, yüzyılın tıp faciasına neden olmuş. Özellikle hamile
kadınların kullandığı ve 46 ülkede mucize ilaç olarak tanıtılan ilaç, 'yüzgeçli
bebekler'in doğmasına yol açtı. Çeşitli ülkelerde 10 binin üzerinde bebek bu
ilaç nedeniyle sakat doğdu ve kısa bir ömür sürdü.
O tarihlerde doktorlar sık sık, bulantı ve kusmaya uykusuzluğun eşlik ettiği ” sabah bulantısı” sorunuyla gelen gebe hastaları için thalidomide’in ticari bir formu olan Contergan’a reçetelerinde yer vermeye başladılar. Giderek dünya genelinde yaygınlaşan thalidomide; Distaval, Asmaval, Distaval Forte, Tensival, Valgis, Valgraine.. gibi pek çok marka adı altında piyasaya sürüldü.
Zamanla ilacı almaya başlayan hamileler; uykuya eğilim, halsizlik, kabızlık, deride kızarıklıklar, ciddi kafa ve mide ağrıları, ellerde ve ayaklarda uyuşma, baş dönmesi, sinirlilik, titreme, kulak çınlaması, depresyon gibi yan etkilerden söz etmeye başladılar.
Diğer doğumsal bozukluklar ise; gelişimini tamamlayamamış parmaklar, sağırlık,
körlük, yarık damak ve kalpte, sinirlerde, cinsel organlarda, böbreklerde,
sindirim sisteminde malformasyonlar şeklinde açığa çıkmaktaydı. Bazı vakalarda
anneler sadece bir tablet thalidomide almıştı. Özellikle gebeliğin en kritik
noktası olan ilk üç ayda alınan tek dozun bile fetüs üzerinde feci yan
etkilerinin olabileceği daha sonra anlaşılacaktı. Çünkü bu ilaç, anne ile fetus
arasında yer alan plasental bariyeri geçip konjenital deformitelere yol açabilen
bir teratojendi.
İlaç firmaları başlangıçta, giderek artan thalidomide ile ilişkili doğumsal bozuklukları ve yeni doğan ölümlerini inkâr etse de bu ciddi yan etkiler medya yoluyla dünya çapında duyulmaya başlamış, saygın tıp dergileri bu ilacın çok sayıda yan etkisini detaylarıyla yayımlamıştı.
Sonuçta thalidomide tüm dünyada piyasadan çekildi. Fakat bu tıp felaketinden etkilenen aileler ve thalidomide kurbanları için çok geç alınmış bir karardı. Dünya üzerinde 46 ülkeden 10 binin üzerinde bebek ilacın yan etkisi nedeniyle sakat olarak dünyaya geldi ve bunların yaklaşık yarısı da thalidomide’in yüksek ölüm oranı sebebiyle erişkin bir birey olamadan yaşama veda etti.
Tüm dünyada halen bu ilaçtan dolayı mağdur durumda bulunan binlerce insan yaşamını devam ettirmekte ve birçok ülkede devlete karşı açtıkları tazminat davaları devam etmekte.
İlaç firmaları başlangıçta, giderek artan thalidomide ile ilişkili doğumsal bozuklukları ve yeni doğan ölümlerini inkâr etse de bu ciddi yan etkiler medya yoluyla dünya çapında duyulmaya başlamış, saygın tıp dergileri bu ilacın çok sayıda yan etkisini detaylarıyla yayımlamıştı.
Sonuçta thalidomide tüm dünyada piyasadan çekildi. Fakat bu tıp felaketinden etkilenen aileler ve thalidomide kurbanları için çok geç alınmış bir karardı. Dünya üzerinde 46 ülkeden 10 binin üzerinde bebek ilacın yan etkisi nedeniyle sakat olarak dünyaya geldi ve bunların yaklaşık yarısı da thalidomide’in yüksek ölüm oranı sebebiyle erişkin bir birey olamadan yaşama veda etti.
Tüm dünyada halen bu ilaçtan dolayı mağdur durumda bulunan binlerce insan yaşamını devam ettirmekte ve birçok ülkede devlete karşı açtıkları tazminat davaları devam etmekte.
Kök Hücre'nin babası Prof. Aygün
Türkiye'yi bu faciadan Ord. Prof. Dr. Süreyya Tahsin Aygün kurtardı. Dünyada
kök hücre'den ilk söz eden bilim insanı olan Ord. Prof. Dr. Aygün, ilacı
Türkiye’de onay aşamasındayken mercek altına aldı ve sakıncalarını tespit
etti.. Sağlık Bakanlığı’nı uyaran Prof. Dr. Aygün ilacın Türkiye’de kullanımını
engelledi. Bu sayede Türkiye’de sakat doğumlar yaşanmadı.
1960 yılında adına Almanya'da kurulan “Aygün Institut” de Alman mongol çocukları tedavi etme başarısı gösterdi. Kök hücre adını yazdığı kitaplarla dünyaya ilk duyuran da o oldu. Almanya ve ABD'de kök hücre çalışmaları yaptı.
1960 yılında adına Almanya'da kurulan “Aygün Institut” de Alman mongol çocukları tedavi etme başarısı gösterdi. Kök hücre adını yazdığı kitaplarla dünyaya ilk duyuran da o oldu. Almanya ve ABD'de kök hücre çalışmaları yaptı.
Prof. Aygün'ü saygıyla anıyorum..
2 yorum:
Ne değerlerimiz var, bilmiyoruz. Böyle mükemmel bir insanı tanıttığınız için teşekkürler
Çenebaz
Başka bir ülkede olsa idi bütün dünya duymuş olurdu :(
Yorum Gönder