Suzan Peker yazdı:
Hani dokuz ay boyunca hazırlarız ya bebeğimizin
çamaşırlarını. Gelsin diye dört gözle bekler anneler. Zıbınlar hazır edilir,
yüzünü çizmesin diye küçücük eldivenler mermerşahiden, kundak da çamaşırdır
öyle ya saracak sımsıkı can paremizi. Yüz örtüsü vardır bir de uyuyamazsa
ışıktan incecik örteriz yüzünü. El kadar pijamalar, tulumlar. Bu çamaşırların
hepsi mis gibi kokuludur, bir bavulun içinde bekler birkaçı..Çünkü hastanede
karşılayacak sahibini.. En şanslısı onlardır. Dünyayla ilk tanışanı onlar
sarar, bavuldakiler. Bir de çekmecedekiler vardır, sanki biraz daha uzak akraba
gibi. Üç-dört gün sonra onlar da can-ciğer oluverirler bebekle. Biri gider, biri gelir bebekle buluşmaya.
Gidenler doğru çamaşır makinesine. Tertemiz olalım yine kavuşalım diye o
güzelliğe. Yıkananlar çamaşır ipine asılır püfür püfür kururken rüzgarda,
komşulara da 'bu evde artık bir de minik var' der adeta. Canlanmıştır işte
çamaşırlar, kişilik kazanmıştır. İpteki çamaşırlara bakınca bir hoş olur
insanın yüreği. Sanki ayakları birden suya değer, içini bir sevinç doldurur ve
"Allahım bu minik bizim" der...
Ömürleri kısadır o ilk çamaşırların büyüdükçe bebek,
küçülüverirler. Kimi saklanır sandıkta. Atmaya kıyamaz anneler. Hatırası vardır o küçük çorapların, sevgi
doludur içleri ağzına kadar. Kimisi ve de şanslı olanları yine başka bir bebeğe
verilir. Onlar avutur kendini yeni bebekle. Kimisinin sonunu, söylemeye dilim
varmaz.
Yıllar geçer, bebek, çocuk olur eve yeni çamaşırlar
gelir. Çamaşırların boyları büyürken,
anne babalar anlamaz hayatın nasıl geçtiğini. Bir koşturmacadır ki bitmek,
tükenmek bilmez. İş, ev, trafik, stres, okul, ders say say bitmez. Bir
bakmışsın bir karış daha büyümüş çamaşırlar. Modelleri de değişmiş tarzları da.
Kot pantolonlar gelmiş mesela bu arada, okul t-shirtleri, hırkaları, eşofman
takımları..Bunların kendine has bir okul kokusu vardır. Yıkasan da çıkmaz.
Sanki hep ders çalışır bu çamaşırlar geceleri gizli gizli. Eskiden sıra
örtülerimiz vardı bizim. her hafta birimize verirdi öğretmen. Onlar da okul
kokardı. Silgi kokardı, kalem kokardı, 2+3=5 kokardı.
Çocuk büyür genç olur. Çamaşırları yan yana assan
hangisi çocuğunun anlayamazsın. Zaten
O'nun boyu artık seni geçmiştir.
Zıbından ne ara buraya kadar geldiğini anlamakta zorlanırsın. "Anne siyah
t-shirt'ü mü yıkamadın mı" der. O
yıllar en çok siyahın giyildiği yıllardır. Siyahı koruyucu çamaşır deterjanları
kullanırsın. Siyah çamaşırlar biraz daha üstten bakar diğerlerine. Havasından
geçilmez, kırmızının esamesi bile okunmaz. Kurutma makineleri girince
hayatımıza ipler boş kalır, rüzgar işsiz. Çamaşırlar elele verip kuruyamaz.
Kurutma makinesinin tamburunda karmankarış oluverirler. Kimin eli, kimin cebinde
belli değil misali. Dışarıdan bakan evde kaç kişi yaşadığını anlayamaz.
Geldik üniversite yıllarına. Ne çabuk büyüdü bu çocuk
ve çamaşırları. Üniversite ayrılık demektir çoğu kez. Evden giden bavul bavul
çamaşır demektir. Artık o çamaşırlar başka bir makinede yıkanmaktadır.
Çamaşırlar şaşırır, alışık olmadıkları bir makinede yalnız yalnız yıkanınca.
Biraz da burulurlar mı bilmem. Ama geride kalan anne-baba çamaşırları hasretle
yıkanır her seferinde. Kısa tatillerde kısacık bir sevindirik olurlar o kadar.
Dört, beş, altı
yıl geçer çocuk ve çamaşırları eve döner. Temelli mi döner 'evet' temelli
döner. Yine makine tek. Hoşgeldin der evdekiler. Eski dostlarına kavuşmanın
sevinciyle içleri pır pır. Masa örtüleri birlikte yenen yemeklerden mutludur.
Lekeler bile gülücük şeklinde oluşur nedense. Çarşaflar mis kokar, perdeler
neşelenir. Siyahlar daha siyah, beyazlar daha beyazdır sanki. Herkes çalışsa da
akşamları kavuşulur. Evin her yeri evlat
kokar. Birkaç yıl böyle geçer.
Tüm çamaşırlar yine tam alışmışken birbirine yine gitme
vakti gelir. Artık ayrı bir evde yaşamak ister çocuk da çamaşırlar da. Pantolon
kendi ayaklarının üzerinde durmak ister, t-shirt "Rengim tam siyah
olmayacak belki ama özgür olacağım" der. Çarşafların kokusu değişecektir.
Çoraplar bir arada olmaktan sıkılmışlardır belki. tek tek daha mı mutlu
hissedeceklerdir acaba. Ya sandıkta saklanan en küçük içi ağzına kadar sevgi
dolu olan çoraplar... Onlar da gitse mi arkalarından..Yoksa bana mı kalsa evlat
kokusu...
2 yorum:
çok duygu dolu bir yazı :(((( bizi buldum bu yazıda. kaleminize sağlık Suzan Peker <3
Çenebaz
Biz birbirimizi anlarız:) Çok teşekkür ederim
Yorum Gönder