Suzan Peker yazdı
Sana hiç mektup yazmadım değil mi anneanne. Hiç ihtiyaç duymadım ki, çünkü hep yanımızdaydın. Gerçekten anne annemizdin, iki kat annemizdin. Şimdi çok uzaklardasın. O yüzden yazıyorum bu mektubu. Başka nasıl anlatabilirim, doğduğun topraklara gidişimizi, hissettiklerimizi.
Henüz çocukken ayrılmak zorunda bırakıldığın topraklara ayak bastık bu yaz,Cırnık’la. Cırnık büyüdü, iki çocuğu var, biri kız, biri erkek. Benim bir oğlum var,evlendi geçen yıl. Eşlerimiz, bir de kızımızla beş kişi geldik Midilli’ye. Senin kimbilir hangi zorluklarla ayrıldığın 1924’in acı günlerinin üzerinden neredeyse bir asır geçmişken. Annen, baban ve iki küçük erkek kardeşinle kimbilir kaç gün sizi üzerinde taşıyan kara, dalgalı deniz; şimdi masmavi. Acıları derinlere gömmüş, tıpkı bizim gibi.
Senin köyünün adı, Katirtos’tu değil mi?. Kato Tritos yapmışlar adını. Altınoluk’tan görülen adanın en yüksek tepesinin altındaymış, gidince anladık. Altınoluk’a benzetirmişsin Katirtos’u. Biz de benzettik. Bir tepeden denize bakıyor evler. Gera Körfezi’ne. Bir iç deniz. Biraz ileride bir iç deniz daha var Kalloni Körfezi. Belki sen gitmemişsindir bile, yan körfeze. Balıkçılık yaparlarmış Katirtos’un iskelesinde. Skala diyor Midilliler, iskelelere. Denize bakan her köyün skalası var, tıpkı mübadeleden sonra geldiğin Altınoluk ve iskelesi gibi.
Köyün içi acı, biraz da hayıt kokusu. Kapıların önünde senin çok sevdiğin mercan çiçeklerinden var. Hala biz de ‘anneannemin çiçeği’ diyoruz mercana. İncir ağaçları çıkmış eski evlerin duvarlarının arasından. Belki senin çok sevdiğin bir teyzenindir o ev.
Annem anlattı: İki katlı, iki pencereli, merdivenli bahçeli, arkadan da kapısı olan,çeşmeye yakın bir evmiş sizinki. Cırnık’la gezdik köyü. Dar sokaklarında o ev mi,bu ev mi diye aradık. Her iki katlı, iki pencereli evde heyecanlandık. Senin her gün bastığın, son kez bastığın Arnavut kaldırımlarındaki ayak izlerini takip ettik.
Biz evini bulduk anneanne. Tam senin anneme, annemin de bize anlattığı gibiydi.Camlarında senin 14 yaşındaki halini gördük. Genceciktin. Biz senin gençliğini hiç görmemiştik anneanne. Ne güzelmişsin. Annenin, ‘Nedimeee’ diye seslendiğini duyduk. Arkası gelmedi seslenişin. Hasan ve Mehmet Dayı koşturuyordu bahçede.
Mehmet Dayı’nın boynundaki ipe asılı ekmeği gördük, yıpranmış bahçe kapısının arasından. Hani alelacele giderken kilitlemenize bile izin verilmemişti ya, artık kilitli bahçe kapısı. Kilitlerin üzerinde ipler bağlı. Kapıda 5 yazıyor. Numara mı, yoksa ‘100 yıl önce; anne, baba ve üç kardeş mi yaşadı bu evde diyor’ kapı,bilemedik.
Cırnık’la ben evin önünden, arkasından dolaştık. Cırnık gitti, dönmedi. Sen renkli televizyonun ilk dönemlerini gördün. Hani her seferinde anlatırdık da yine de aklın ermezdi, öbür dünyaya göç eden İsmet İnönü’nün nasıl televizyonda göründüğüne.
Şimdi telefon, sinema, televizyon herşey cebimizde. Küçücük bir cep telefonuyla köyün, evin fotoğraflarını ve filmini çekebiliyor, onları anında istediğimiz kişiye gönderebiliyoruz. Cırnık gitti, dönmedi dedim ya,çekim yapıyormuş evin arkasında. Sonradan paylaştı bizimle, hıçkırıkları duyuluyordu.
Köyün küçücük meydanında küçük bir cafe var. Sahibi Stratula ve Vasili. Siz,Altınoluk’a geçerken, Stratula’nın dedesi de Ayvalık’tan Katirtos’a gelmiş.Size Altınoluk’ta Rumlar’ın evleri verilirken, Rumlar’a da sizin evlerinizi vermişler. Din esasına göre değiş-tokuş..Evlerden, yaşanmışlıklardan, sevdiklerinden zorla ayrılmak, mübadele… . Stratula ile karşılıklı yaşanan acılardan ve halkların kardeşliğinden konuştuk.
Ne acılar yaşamışsınız anneannem. Biz bir asır sonra bile Kato Tritos’un sokaklarında gözü yaşlı dolaşıyorsak, sizin acılarınızın tarifi yoktur. Biz sormazdık,sen de hiç bahsetmezdin bu zor günlerden. Arasıra ‘Pantesera’ diye Rumca bir şarkı tuttururdun. Bazen de ‘agustos piyos’ derdin elini sallayarak. Stratula’ya sorduk ne demek bu diye. Uzun bir süre bulamadı. Sonra doğrusunu telaffuz etti. ‘Umurumda olmaz’ gibi bir deyimmiş. Umurunda olmaması mümkün mü, bu kadar acının.
Sevgi ve özlemle…
3 yorum:
Cok guzel anlatmışsın. Anneanne kesin duymuştur. Hatta sizinle gelmiştir..
Ne güzel yazmışsın Suzan Ablacım, annaneciğinle konuşur gibi. Ruhu şad olsun, sevgiyle..
Acını izleri silinmiyor göz yaşlarıma hakim olamadım okurken. Ne iyi yapmışsınız da gitmişsiniz ve ne iyi yapmışsınız da yazmışsınız. Çok teşekkürler. Hepsinin ruhu şad olsun
Yorum Gönder