20 Şubat 2014

Arpa boyu yola, can kurban!

Texsas (Forth Worth) -Yıl 2014… Ve ben gene Texsas’dan yazıyorum… Uzunca bir süre yazmak ya da yazmamak arasında gidip geldim… Bunca yıl sonra Medya’da tablo değişmemiş… Daha da kötüleşmiş .Şahmış şahbaz olmuş! Meslekten gelen Gazete Patronlarının nesli tükenmiş… Tüccar gazeteciler yeşermiş… Teknoloji ilerlemiş, Medya’nın alo’Fatih li emirli, uzaktan kumandalı dönemi moda olmuş! Bugün sahnede doğruyu yazma azmini sürdürenler, meslek etiğini elden bırakamayanlar yok olmuş değil mi? Onların yerini, etiği hiç hatırlamayanlar, başını yukarı çevirip acaba o ne der diyenler yok mu? Bugün hatırlayan da onlardan bahseden de çıkmıyor… ÇALIŞTIRILMAYAN  GAZETECİLER gene söz konusu olmuyor mu? 2007 yılında bir parça umudum varmış ve safça sormuşum… Silinirler... Unutulurlar... Giderler mi dersiniz? demişim… EVET… Silinmişler…. Ve de gitmişlerse de meslek yüreklerinden silinmez! Kör aşık gibi kala kalırlar... Torbalar dolusu yeni kanun onları da yok sayar! Yüzlerce hırsızlığı, yolsuzluğu örtmek için, binlerce tayini gözü kapalı gerçekleştiren “becermenin hazzını ile coşabilir ve bu duygu ile bastırıp yasaklamakla yetinmeyenler, tüm hırsızlıkları sandığa sokup aklarız mantığına sığınırlar. Vatan evlatları yüceliği bakan evlatları cüceliğine kurban edilmedi mi? Armutlarla elmalar toplanıp iki misli ayva hesabı yapılmıyor mu? Özgürlüğe giden yolda ilerledik mi? Yoksa yolda mı kaldık? Yalan baş tacı olunca GERÇEĞİN ne kıymeti kalabilir ki. Bugün “Kim ölmüş yalandan?” diyebiliyor musunuz? Fırtına sürüyor. Sandık irade belirleme yeri değil aklama makinesi oluyor. Yalanla Ölenler ölüyor… Bir dönemi Punto arşivinden hatırlayalım…(10 Ocak 2007)

Bu sütunlarda gelişen fikirleri takip etmeğe çalışıyorum... İçinden geldiğim ve içine dönemeyeceğim Babıali hakkında söylenenler ise beni Saddam’ın idam sahnesi kadar ilgilendiriyor… Zira oradaki idam mahkeme kurulmadan gerçekleşti.
Benim mesleğe başladığım yıl 1958... Yarı amatör ve spor yazarı olarak… Yani 1961’i yaşamış biriyim.... Uzunca bir zaman gazete, gazeteci tartışmasına katılmak istemedim... Gazeteciler Cemiyeti dini bayramlarda bir miktar maddi desteğe kavuşabilmek için bana göre uygun bir iş yapıyordu... Değişik gazetelerde çalışanlar toplanır ve Bayram gazetesini çıkarmayı üstlenirlerdi... O ekipte uzun yıllar ben de bulundum. Bu imkan gazetecilerin yılda bir kere veya iki kere de olsa halka sıkıntısını doğrudan aktarma imkanı veriyordu… Diğer gazeteler çıkmadığı için gazeteci ile halk karşı karşıya gelebiliyordu... Gazetelerde çalışan yazı kademesindeki arkadaşları bir araya getirelim... Bunu düzgün bir planlama ile yapalım… Asla belli bir gündemi olmasın. Sadece bir arada yemek yesinler kendi havalarında tanışıp konuşsunlar arzunu besledim... Hala sebebini anlamadığım bir şeydir ama olmadı! Beraber olma ve birlikte hareket edebilme şansı çok gerilerde kaldı!
..............................
Kenan Evren’in daveti ile gazete patronları ve genel yayın müdürleri Kalender’de bir araya geldi. O toplantıda Evren “Anayasa’ya ben kefilim” dedi ama görünmeyen bölümde belli gazete yazarlarından da başka bir görev istedi....
Biz yaparsak asker gazetecilere de emir veriyor olacak ama siz bir konsey kurarsanız ve belli kuralları kendiniz getirseniz daha iyi olur....dendi.
Ben “Cemiyet’in içinde Etik Kurulu var. Gerekiyorsa görev kapsamı genişletilir. Cemiyet’e üye alırken dahi titiz davranılıyor... Yeni dernek kim ne derse desin Cemiyet etrafında sergilenen bütünlüğü bozacaktır” düşüncesinde olanlardandım. Ne oldu... Basın Konseyi doğdu. Daha mı bütünleştik?.
.................................
Gazetecilik etiğini koruyabilecek, sadece doğruyu arayacak kişilerin yaşatılması gerektiğini anlatamadık... Hemen herkes bana sıra gelmez yanılgısını sürdürdü. Dün gazete kökenli insanların sahip olduğu gazeteler vardı. Bunlar iyiydi kötüydü hesabı yapmadan resmi tam olarak ortaya koymak için söylemek gerek... Bazı hakları onlar da gerek görebiliyordu... Meslekten geldikleri için… Kısaca bugün sanayici gazete sahibi patrondan meslek kurallarını gazetecinin hakkını korumasını bekleyemeyiz... Artık.gazeteci değil sanayicidirler... İşletmenin gelirine kendi hesaplarının tutmasına bakarlar. En üstte irtibatı sağlayacak biri bir de tetikçi varsa diğerlerine o denli ihtiyaç da kalmaz!
Gazeteci mesleğinin etiğini kendisi korur... Korumasını sağlayacak şartları da mensup olduğu derneklerle sağlar... Biz değer ve itibar kaybından başka ne sağladık dersiniz?
............................
Benim mesleğimde yüz kızartıcı suçtan hüküm giymişler hiç bir sarsıntıya uğramadan bugün de en önde bu işi yapabiliyorsa, sadece tetikçiler patronlar arası tercih listesinin ilk sırasını dolduruyorsa onlardan bir şey beklemenin mantığı var mı?
Gazetecilerin yapması gereken şeyler var... Başkasından bir şey beklemek şikayet etme lüksünden ileri gitmiyor! Bu mesleğin tamamı göz önündekiler değil... Bu mesleğin kahramanları geriye düştü... Öne çıkmak uğruna yalancı olmayı meslek etiğine ihanet etmeyi yürekleri kaldırmaz. Ve bu ülkede sadece gerçeğe boyun eğerim diyenler sessizce idam edildi... Farkına varan oldu mu? Bu yüzden çalışamayan ve çalıştırılmayan gazeteciler hanesine yazılır adları... Silinirler... Unutulurlar... Giderler mi dersiniz?

Hiç yorum yok: