Texsas
(Forth Worth) -Yıl 2014… Ve ben gene
Texsas’dan yazıyorum… Uzunca bir süre yazmak
ya da yazmamak arasında gidip geldim…
Bunca yıl sonra Medya’da tablo değişmemiş… Daha da kötüleşmiş .Şahmış şahbaz
olmuş! Meslekten gelen Gazete Patronlarının nesli tükenmiş… Tüccar gazeteciler
yeşermiş… Teknoloji ilerlemiş, Medya’nın alo’Fatih
li emirli, uzaktan kumandalı dönemi moda
olmuş! Bugün sahnede doğruyu yazma azmini sürdürenler, meslek etiğini elden
bırakamayanlar yok olmuş değil mi? Onların yerini, etiği hiç hatırlamayanlar,
başını yukarı çevirip acaba o ne der
diyenler yok mu? Bugün hatırlayan da onlardan bahseden de çıkmıyor…
ÇALIŞTIRILMAYAN GAZETECİLER gene söz
konusu olmuyor mu? 2007 yılında bir parça umudum varmış ve safça sormuşum… Silinirler... Unutulurlar... Giderler
mi dersiniz? demişim… EVET… Silinmişler…. Ve de gitmişlerse
de meslek yüreklerinden silinmez! Kör aşık gibi kala kalırlar... Torbalar
dolusu yeni kanun onları da yok sayar! Yüzlerce hırsızlığı, yolsuzluğu örtmek
için, binlerce tayini gözü kapalı gerçekleştiren “becermenin hazzını ile coşabilir ve bu duygu ile bastırıp yasaklamakla yetinmeyenler, tüm
hırsızlıkları sandığa sokup aklarız mantığına sığınırlar. Vatan evlatları
yüceliği bakan evlatları cüceliğine kurban edilmedi mi? Armutlarla elmalar
toplanıp iki misli ayva hesabı yapılmıyor mu? Özgürlüğe giden yolda ilerledik
mi? Yoksa yolda mı kaldık? Yalan baş tacı olunca GERÇEĞİN ne kıymeti
kalabilir ki. Bugün “Kim ölmüş yalandan?” diyebiliyor musunuz? Fırtına sürüyor.
Sandık irade belirleme yeri değil aklama makinesi oluyor. Yalanla Ölenler
ölüyor… Bir dönemi Punto arşivinden hatırlayalım…(10 Ocak 2007)
Bu
sütunlarda gelişen fikirleri takip etmeğe çalışıyorum... İçinden geldiğim ve
içine dönemeyeceğim Babıali hakkında
söylenenler ise beni Saddam’ın idam sahnesi kadar ilgilendiriyor… Zira oradaki
idam mahkeme kurulmadan gerçekleşti.
Benim
mesleğe başladığım yıl 1958... Yarı amatör ve spor yazarı olarak… Yani 1961’i
yaşamış biriyim.... Uzunca bir zaman gazete, gazeteci tartışmasına katılmak
istemedim... Gazeteciler Cemiyeti
dini bayramlarda bir miktar maddi desteğe kavuşabilmek için bana göre uygun bir
iş yapıyordu... Değişik gazetelerde çalışanlar toplanır ve Bayram gazetesini
çıkarmayı üstlenirlerdi... O ekipte uzun yıllar ben de bulundum. Bu imkan
gazetecilerin yılda bir kere veya iki kere de olsa halka sıkıntısını doğrudan
aktarma imkanı veriyordu… Diğer gazeteler çıkmadığı için gazeteci ile halk
karşı karşıya gelebiliyordu... Gazetelerde
çalışan yazı kademesindeki arkadaşları bir araya getirelim... Bunu düzgün bir
planlama ile yapalım… Asla belli bir gündemi olmasın. Sadece bir arada yemek
yesinler kendi havalarında tanışıp konuşsunlar arzunu besledim... Hala
sebebini anlamadığım bir şeydir ama olmadı! Beraber olma ve birlikte hareket
edebilme şansı çok gerilerde kaldı!
..............................
Kenan
Evren’in daveti ile gazete patronları ve genel yayın müdürleri Kalender’de bir
araya geldi. O toplantıda Evren “Anayasa’ya ben kefilim” dedi ama görünmeyen
bölümde belli gazete yazarlarından da başka bir görev istedi....
Biz
yaparsak asker gazetecilere de emir veriyor olacak ama siz bir konsey
kurarsanız ve belli kuralları kendiniz getirseniz daha iyi olur....dendi.
Ben
“Cemiyet’in içinde Etik Kurulu var. Gerekiyorsa görev kapsamı genişletilir. Cemiyet’e
üye alırken dahi titiz davranılıyor... Yeni dernek kim ne derse desin Cemiyet
etrafında sergilenen bütünlüğü bozacaktır” düşüncesinde olanlardandım. Ne
oldu... Basın Konseyi doğdu. Daha mı bütünleştik?.
.................................
Gazetecilik
etiğini koruyabilecek, sadece doğruyu arayacak kişilerin yaşatılması
gerektiğini anlatamadık... Hemen herkes bana sıra gelmez yanılgısını sürdürdü.
Dün gazete kökenli insanların sahip olduğu gazeteler vardı. Bunlar iyiydi
kötüydü hesabı yapmadan resmi tam olarak ortaya koymak için söylemek gerek... Bazı
hakları onlar da gerek görebiliyordu... Meslekten geldikleri için… Kısaca bugün
sanayici gazete sahibi patrondan meslek kurallarını gazetecinin hakkını
korumasını bekleyemeyiz... Artık.gazeteci değil sanayicidirler... İşletmenin
gelirine kendi hesaplarının tutmasına bakarlar. En üstte irtibatı sağlayacak
biri bir de tetikçi varsa diğerlerine
o denli ihtiyaç da kalmaz!
Gazeteci
mesleğinin etiğini kendisi korur... Korumasını sağlayacak şartları da mensup
olduğu derneklerle sağlar... Biz değer ve itibar kaybından başka ne sağladık
dersiniz?
............................
Benim
mesleğimde yüz kızartıcı suçtan hüküm giymişler hiç bir sarsıntıya uğramadan
bugün de en önde bu işi yapabiliyorsa, sadece tetikçiler patronlar arası tercih
listesinin ilk sırasını dolduruyorsa onlardan bir şey beklemenin mantığı var
mı?
Gazetecilerin
yapması gereken şeyler var... Başkasından bir şey beklemek şikayet etme
lüksünden ileri gitmiyor! Bu mesleğin
tamamı göz önündekiler değil... Bu mesleğin kahramanları geriye düştü... Öne
çıkmak uğruna yalancı olmayı meslek etiğine ihanet etmeyi yürekleri kaldırmaz.
Ve bu ülkede sadece gerçeğe boyun eğerim diyenler sessizce idam edildi...
Farkına varan oldu mu? Bu yüzden çalışamayan
ve çalıştırılmayan gazeteciler hanesine yazılır adları... Silinirler... Unutulurlar...
Giderler mi dersiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder