Kalp boşaldıkça kese dolar. - Victor Hugo
Ayırmak, öteki yapmak, parçalamak,
bizdendir deyip birilerini kollamak, yakın geçmişe bakınca kimin FITRAT’ında
var dersiniz. Bizde işçiyi ölüme götüren kazalar maliyet attırıcı unsurlar
olarak görülüyor. Ama hiç kimse bunu aslına uygun olarak söyleyemez! Kader
der... Alın yazısı der... Olay biter! Cinayet demez! Oysa bu tür insan
kayıplarının dünyanın yarı demokratik ülkelerinde bile adı önlenebilir kazalar ve ölümlerdir. Buralarda fıtrat mıtrat yoktur. Fıtrat yaşama şansı bulamaz. Ölmüş veya
öldürülmüştür. İş sağlığı kanunu ile değil işçi
sağlığı kanunu ile. Önce iş değil işçi
mantığı ile. Bugün ilerledik yeni gökdelenlere kavuştuk! Yeşili yok edip
asfaltı baş tacı yapacak bir tercihe ulaştık diye sevinecek miyiz! Ülkede
yaşayanların bugün yüreğini, vicdanını sevgi saygı, kardeşlik yerine ne
dolduruyor? Neyi marifet sayıyoruz.
Oğullara Torunlar’a AKP neyi miras
bıracak?. Günün AKP zengini çok mu “milletin
anası” ile ilgili! Sadece geçen ayından örnek verirsek ayıp mı olur!
*Talat Sam Ankara’lı sabuncu. Kadın
saçlarını şampuanları ile besliyor. Dostlarını da Suudi Arabistan şeyhinden
gelen yenilebilen altınlarla.(para yedi lafı da Yeni Türkiye’de çöpe
gider. Hesap değişiyor. Para yediler deniyor ya inanma. Altın da yediler mi?
Marifetler hesaplanırken kaç para yedi demek artık yerli yerine oturmuyor,
paralel uydurması olarak kalıyor. İlerledik.! Kaç altın yedi demek dönemine geldik) Her pastaya 1 altın. Her
misafire kaç pasta?. Hesabı yok!
*Adana ’lı
okula yalın ayak gelen küçük kızın çocuğun annesi Zeliha “Eşim çalışamıyor.
Perişan olduk. Ayakkabı almak şöyle dursun karnımızı zor doyuruyoruz. Küçük
kızım Kudret 6 yaşında ablasının yırtık çantası ile okula başladı. Ayakkabısı
yok. Yalın ayak yürüyor. Okula da öyle geldi.” Çaresizlik mi? Çare
yok mu? Dünya bu kadar vurdum duymaz mı?
*İstanbul
Halkalı'daki inşaat işçisi malumu ilan etti.
“Bu şartlarda çalışmak istemiyoruz.” Kurtlu yemek yediklerini ve enfeksiyon
nedeniyle arkadaşlarının hastanelik olduğunu anlatıyor. Bu da çaresiz bir tablo. Soma'daki
facianın ardından madencilere, esnaftan öğretmene, taşeron işçiden emekliye
kadar yaklaşık 20 milyon kişiyi ilgilendiren düzenlemeleri içeren tasarı,
derhal ele alınacak dendi ancak 99 günde Genel Kurul'da kabul edildi. İşçinin fıtratında hep haksızlığa uğramak mı
var? Ya milletin fıtratında “aldatılır”
mı yazılı!
IŞID olayına TERÖR diyebilsek, neden bu kadar suskun
kaldığımızı öğrenebilsek! AKP ile
geleceğe yolculukta rotanın ne olduğunu, ne denli tuzaklarla döşendiğini
görebiliriz!. 49 devlet görevlisine
sahip çıkamayan bir otorite olayı yayın
yasağına sabitlediyse... Bu tavrı ile nasıl devlet olacak? Görünen köy
belli değil mi? Konuşmasına yasak konan bir medya ile nasıl demokrasi gelecek?
Eski Başbakan Erdoğan ülkeyi
laiklikten ha kopardı ha koparacak!.
Fikrini özgürce çekinmeden açıklayanları istemiyor. Biat edeceksin diyor. Şeriat rejimini tartışmaya açmak flört gibi
günah sayılıyor. İllaki önce imam nikahı sonra resmi imza! AKP (Adaleti Kandırma Partisi) Yemyeşil bir
rüyanın tam da ortasına gelmişler. İçerde
ve dışarda şeriata yolculuğu fark edebilenler görmek ile yetinmiyor, feryat
ediyor:(Ve hergün azalıyorlar. İnanılıyor
ki sessizlik bir şey anlatamaz. Sessizlik her şey yolunda demektir! Medya uzun
zamandır zor görüyor, dili dolaşıyor, anlatım zorluğu çekiyordu. Bugün tek gözü
de kapatılmış, adı var, işlevi yok hale gelmiştir. Hala
gerçeği arayan üç beş kişi ya işlerinden oluyor ya da itibarsızlaştırılıyor!) Eski döneme büyük
oranda laik elitlerin egemen olduğunu hatırlatan Financial Times'ın Türkiye
muhabiri Daniel Dombey"Erdoğan
Türkiye'yi laik geçmişinden uzaklaştırıyor. Bu kopuşa yönelik en sembolik adım
ise Erdoğan'ın Çankaya Köşkü'nde çalışmayacağını açıklaması”. Modern
Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ten bu yana tüm Cumhurbaşkanlarının
Çankaya Köşkü'nde yaşadıklarını ekliyor. Profesör Soli Özel'e göre, ise Erdoğan
ile onun AKP si ülkenin laik mirasını büyük oranda reddediyor. Özel, “Onlar,
Batılılaşma yolu ile gerçekleştirilen Türk modernleşme projesinin üzerinde çok
fazla düşünülmeden oluşturulmuş bir fikir olduğu düşünüyorlar”.
Biz unutuvermişiz. Onlar hatırlatıyor “Erdoğan geçmişte
dini bir nesil yetiştirme” hedefini ortaya koymuş ve 2012'de yapılan bir yasa
değişikliği ile çocukların 10 yaşında İmam Hatip okullarına gitmelerine olanak
sağlanmıştı. Ve Sabancı Üniversitesi Eğitim Reformu Girişimi'nin açıkladığı Raporda,
2010-2011 eğitim yılından bu yana İmam Hatip ve Anadolu İmam Hatip liselilerin
sayısının %73 arttığı belirlendi. Dini söylemlerin hız kazanması ile sınırda
sanılan IŞİD gerçeği evin salonuna yerleşmesi bizi düşündürmüyor mu! CHP Konya Milletvekili Atilla
Kart, IŞİD’in 2012 yılından bu yana Suriye’deki çatışmalarda hayatını kaybeden
IŞİD savaşçısı 90 Türk gencin takma isimlerini ve
IŞİD in faal olduğu bölgeleri açıkladı. İçiçeyiz dedi.
Düşüş! Bir
gökdelenin asansöründen düşüş gibi. Hızlı ve sarsıcı!. Yüreklerimiz
sımsıkı... Beynimiz durmuş. Kaskatı kesilmişiz. Seyrediyoruz muyuz? Seyredersek
görmemiz gerek! Galiba sadece bakıyoruz. Gerçekleri algılamamız dondurulmuş.
Biliyoruz ki düşüyoruz! Hızla düşüyoruz. Taş gibi. Öfkem FITRAT’A. İçimden
Fıtrat’ı öldürmek geliyor. Soruyu yutkunamıyorum.
Cinayet ne zaman suç değildir? Ya da Fıtrat’ı öldürmek cinayet midir?
------------------------------------------------------------------------------
*Fıtrat, a. esk.
Yaradılış, hilkat.(Türk Dil Kurumu)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder