10 Kasım 2022

Karadeniz’de ilk gün:”Kara Orman” Şavşat…

 Suzan Peker yazdı

Bir büyük sözü der ki, senede bir defa daha önce hiç görmediğin bir yere git. Bizim bu seferki rotamız;  Şavşat, Macahel, Batum ve Mestia…Daha önce hiç görmediğimiz yerler.

Bavulumuzu hazırlarken keşfetmenin heyecanını da koyduk içine ve gezip, görmeye meraklı 13 kişilik ekibimizle koyulduk yola. İstanbul’dan kalkan uçağımız Kars Harakani Havaalanı’na indiğinde, güneş de inişe geçmişti. Çıkışta bizi rehberimiz Fatih Bey karşıladı. Kars heyecanını bir başka sefere bırakıp, güneşin yıkadığı Çıldır Gölü’ne komşuluk yaparak ilerliyoruz. Ara sıra büyükbaş hayvan sürüleri çıkıyor yolumuza. Hava kararmadan Artvin il sınırına girdiğimizde aracımızdan inip horon vurmadan geçemiyoruz. Meğer horon tepilmez, vurulurmuş. Bu bilgiyi de ekledik dağarcığımıza.. .


Şavşat, Gürcü dilinde ‘kara orman’ demekmiş. Otelimizin adı da buradan esinlenerek olsa gerek Black Forest.  Çevremiz çok güzel belli, havayı koklayarak bile bunu hissediyoruz ama gece olduğu için göremiyoruz. Yere kadar inen bulutları görmek için sabahı iple çekiyorum.

Karadeniz için en gezilesi zaman ekim ayıymış. Mis gibi bir havaya uyanıyoruz. Sonbahar sanat gerçekten.  Sarı, turuncu ve yeşilin onlarca tonu arasına yere inmeye hazırlanan bulutlar kondurulmuş. Uzaklardaki karlı dağları da ekleyince tablomuz tamam.  Kahvaltıdan sonra sıra yürüyüşte.  Kocabey Köyü’ne doğru çingene papatyalarının (adı böyleymiş), kara mürver çiçeklerinin, kuşburnuların, elma, erik ve armut ağaçlarının arasından yürüyoruz. Arada köylüler çıkıp, sıcacık bir  ‘hoşgeldiniz’ ile meyve ikram ediyorlar. 



Unutmadan söyleyeyim, Şavşat, 2015’te Cittaslow (sakin şehir)  ünvanını almış.  Yolumuz güzeldi ama daha da güzeli var. Aracımıza binip Karagöl’e gidiyoruz.  Yukarıdan bakınca bir kalbe benzeyen Karagöl’e kalbinizi bırakabilirsiniz. Ladin, köknar ve çam ağaçlarının arasından yürüyüş yapmadan önce göl kıyısındaki restoranda sütlaç ve çay molası veriyoruz. Heyelanla oluşmuş bir set gölü olan Karagöl’de küçük kayıklarla gezi de yapılabiliyor. Gölün çevresini, fotoğraflar çekerek15-20 dakikada yürüdük. Sütlaç kan şekerimizi yükseltti, karnımız iyice acıktı. Yemek için durağımız Pınarlı Köyü’ndeki Otantik Kır Lokantası.

Sahipleri Nazire Hanım ve Fevzi Bey, emekli olduktan sonra, 12 yıl önce  bu şirin lokantayı kurmuşlar.  Tattığımız her yemeğin tadına doyamadık. Ekşili erişteli peyniraltı suyu çorbası, siron, mıhlama, sarma, benekli alabalık, irmikli Hira tatlısı, eriksuyu, hepsi Nazire Hanım’ın elinden lezzetlenmiş. Güneşle başladığımız yemeğimiz doluyla bitince, keyfimiz daha da arttı. Ayrılırken, bahçe çıkışında yazan ‘Rabıtelli Get’e uyup, sakin sakin otelimize ulaştırdı bizi kaptanımız Ahmet Bey. Birazcık daha geç kalmasak sürpriz bir yere gidecektik. Sürprizin, Şavşat’ın Kapadokyası olduğunu öğrendiğimizde akşam olmuştu. Ormanlık alandaki heyelanla oluşan bu peri bacalarını görmeden dönmemek lazım.


Akşam otelimizde, Karadeniz müzik gecesi var. Karadeniz’in hareketli türküleri hepimizi coştururken, rehberimiz Fatih Bey’in duduk dinletisi, ruhumuzu dinlendirdi. İlk kez dinlediğim, duduk, daha çok Gürcistan ve  Doğu Karadeniz’de çalınan nefesli bir müzik aletiymiş. Dinlemeniz tavsiye olunur.

Yarın adı bile heyecan uyandıran Macahel’e gidiyoruz.

 

2 yorum:

dövüşürken hanımefendi değilim dedi ki...

O kadar merak ettiğim bir rota ki... Kalbimi bıraktım. ❤

Suzan Peker dedi ki...

En kısa zamanda görmenizi ve keyif almanızı dilerim. Teşekkürler