14 Ocak 2024

Kayseri’de 3. Gün: Anadolu'da yazılı tarihin başlangıcı, Kültepe

 Suzan Peker yazdı

Çivi Yazılı Tablet...

Kültepe’de bilgilendirme...

Kültepe Buluntuları...

Kayseri’de üçüncü günümüz. Bugünkü gezimiz daha fazla heyecan barındırıyor.  2014 yılından beri Unesco Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Kaniş Karum’daki kazıları göreceğiz. Erciyes’e yaklaşıp hayran kalacağız. Kayseri’ye veda edip Kapadokya’ya doğru yol alacağız. Daha fazla spoiler’a gerek yok. Başlayalım.

Kültepe ya da eski adıyla Kaniş’de keşfedilen yaklaşık 23 bin 500 tabletten oluşan eski Asur tüccar arşivleri, dünya tarihinde eşsiz bir yazı koleksiyonu oluşturuyor. Yaklaşık 4 bin yıl önce günümüz Irak’ının Assur kentinden gelen yaklaşık 900 tüccar ve aileleri, Kayseri’nin 20 km yakınındaki Kültepe’ye yerleşmiş. Burada yaklaşık 70 yıldır sürdürülen arkeolojik kazılar, büyük bir yangınla yok olan kent merkezinin kalıntılarını ortaya çıkarmış. Tüccar arşivleri hem ticaret hem de ailelerin günlük yaşamlarıyla ilgili bilgilere ulaşılmasını sağlamış. Bu arşivler, antik dünyada benzeri bulunmayan sosyal ve ticari bir tarih yazılmasını sağlamış.

 
Kültepe Ziyaret Merkezi...

Kaniş Yerleşim...

 İşte böyle heyecan verici bir yer, bugünkü ilk durağımız. Bu muhteşem tarihi anlatmak için çok yakın bir zamanda Kültepe Ziyaretçi Merkezi açılmış. Burada kazı çalışmalarını yürüten yetkililerden bilgiler aldık.  Arkeologların el yazılı, çizimli çalışma kağıtlarından tutun da kazılarda çıkan hayvan kemiklerine, çivi yazılı tabletlerin içeriklerine kadar birçok paha biçilmez değer sergileniyor, merkezde. Ancak tabii ki bunların, edineceğiniz derya gibi bilgilerin sadece ipuçları olduğunu unutmayalım.

Kalıntıları ziyaret edenlerin görkemli sarayları, rengarenk kumaşları taşıyan kervanları binlerce kişiden oluşan kalabalığı ve capcanlı pazar yerlerini gözlerinde canlandırmaları zor olabilir. Ama ortaya çıkarılan tabletler, Kaniş ve çevresindeki ticaret merkezi Karum’un sakinlerinin bıraktığı izler, günümüzün yaşam tarzlarıyla şaşırtıcı benzerlikler ortaya koyuyor.

 

Asurlu Evleri Canlanıyor...

 Geniş bir alana yayılan kazı çalışmalarının yanısıra Asurlu tüccarların evlerini ve ticaret merkezlerinin benzerleri yapılıyor, topraktan. Harıl, harıl bir çalışma vardı biz gittiğimizde.

Kültepe’deki kazılar, Kültür Bakanlığı izinleri ve Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu başkanlığında uluslararası bir ekip tarafından yürütülüyor. Kazılarda Kültepe ve Anadolu kadar Mezopotamya ve Suriye tarihini de aydınlatacak verilere ulaşılması hedefleniyor.  Dünya müzelerindeki tabletlerin büyük bir kısmının Kaniş Karum’dan gittiği biliniyor. Kazılarda ortaya çıkarılan eserler şimdilik, Kayseri Arkeoloji Müzesi ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergileniyor. Birkaç yıl içinde yeraltında 2 bin dönümlük bir alanda Kaniş-Karum Müzesi kurulması için çalışmalar yapılıyor. Eşsiz bir zenginlik…


Mimar Sinan Evi...

Mimar Sinan Evi-yeraltı...

 Mimar Sinan Evi

 Mimar Sinan’ın doğduğu eve gidiyoruz şimdi Ağırnas’a. Osmanlı’nın baş mimarının devşirilmeden önce yaşadığı bu ev, 1950’li yıllarda Prof. Afet İnan tarafından bulunmuş. Bugün iki katlı kesme taşlardan yapılmış bir bina. Ama Ağırnas da Kapadokya gibi yeraltı şehirleri ile ünlü. Evin alt katı, birkaç kattan oluşan bir yeraltı şehri. Mimar Sinan’ın asıl yaşadığı yerin burası olduğu kesin. Eve sonradan eklemeler yapılmış ama yeraltındaki kısım, büyük oranda korunmuş. Mimar Sinan’ın bastığı taşlara basmanın, geçtiği yerlerden geçmenin heyecanını yaşattı bize burası.

 

Erciyes Dağı...

Erciyes

Bir yücelikten, bir başka yüceliğe doğru yol aldık. Erciyes’in karlarına ulaştık. Bir başka deyişle tarihteki adıyla Aşkaşipa’ya selam çaktık. Kısacık bir mola verip, temiz havayı ciğerlerimize çektik. Bulutlardan başına taç yapmış Erciyes’i arkamıza alıp, çifter çifter poz verdik. Evren’in deyişiyle vistamıza hayran kaldık.

Karnımız acıkınca Develi’de mola verdik. Önceden verdiğimiz ‘Develi Cıvıklısı’ siparişlerimiz hazırdı. Yemyeşil bir parkta ayranla kuşbaşılı pideye benzeyen ‘Develi Cıvıklısı’nı tattık.

 

Erdemli Vadisi...

Kaya Kilisesi...

 Sultan Sazlığı’nı solumuza alıp Kapadokya’ya doğru yol alıyoruz. Kaya kiliselerinin bulunduğu Erdemli Vadisi’ndeyiz şimdi. Yaklaşık 10 km’lik kanyon boyunca, 11 kilise yer alıyormuş. Duvar resimleri, kaya kiliselerinin 10-13. Yüzyıla tarihlendiğine işaret ediyormuş. Erdemli Vadisi Muhtarı Ahmet Çavuş, bize kiliselerle ilgili rivayetleri anlatıyor.

Keşlik Manastırı’nda biz...

Keşlik Manastırı Duvar Resimleri...

Keşlik Manastırı Duvar Resimleri...

 Keşlik Manastırı

Gün batmadan Keşlik Manastırı’nı gündüz gözüyle görmek için Erdemli Vadisi’nden ayrılıyoruz. Ürgüp’e yakın Cemil Köyü’ndeyiz, gün batımı yaklaşıyor. Roma İmparatorluğu’nda Hristiyanlığın yayılmasıyla rahat ibadet yeri arayan keşişler, kayalara oyulmuş bu manastırlara yerleşmişler. Burada iki ayrı kilise var. Biri baş melek Mikail’e, diğeri Aziz Stefanos’a adanmış. Manastırların sahibi orada yaşayan bir vatandaş, Cabir Coşkuner. Ziyaretçilere bilgi veriyor, kiliselerin bakım ve korunmasını üstlenmiş. Kültür mirasının bir kişiye emanet edilmesini yadırgadım doğrusu. Cabir Bey bize, biraz da karanlık olduğu için kilise duvarlarına ışık tutarak resimlerle ilgili bilgi veriyor.

Gece otelimize varıyoruz. Yarın Kapadokya turumuz var.

 

Hiç yorum yok: