Suzan Peker yazdı
Çivi Yazılı Tablet...
Kültepe’de bilgilendirme...
Kültepe Buluntuları...
Kayseri’de üçüncü günümüz. Bugünkü gezimiz daha fazla heyecan barındırıyor.
2014 yılından beri Unesco Dünya Mirası
Geçici Listesi’nde yer alan Kaniş Karum’daki kazıları göreceğiz. Erciyes’e
yaklaşıp hayran kalacağız. Kayseri’ye veda edip Kapadokya’ya doğru yol
alacağız. Daha fazla spoiler’a gerek yok. Başlayalım.
Kültepe ya da eski adıyla Kaniş’de keşfedilen yaklaşık 23 bin 500 tabletten
oluşan eski Asur tüccar arşivleri, dünya tarihinde eşsiz bir yazı koleksiyonu
oluşturuyor. Yaklaşık 4 bin yıl önce günümüz Irak’ının Assur kentinden gelen
yaklaşık 900 tüccar ve aileleri, Kayseri’nin 20 km yakınındaki Kültepe’ye
yerleşmiş. Burada yaklaşık 70 yıldır sürdürülen arkeolojik kazılar, büyük bir
yangınla yok olan kent merkezinin kalıntılarını ortaya çıkarmış. Tüccar
arşivleri hem ticaret hem de ailelerin günlük yaşamlarıyla ilgili bilgilere
ulaşılmasını sağlamış. Bu arşivler, antik dünyada benzeri bulunmayan sosyal ve
ticari bir tarih yazılmasını sağlamış.
Kaniş Yerleşim...
Kalıntıları ziyaret edenlerin görkemli sarayları, rengarenk kumaşları
taşıyan kervanları binlerce kişiden oluşan kalabalığı ve capcanlı pazar
yerlerini gözlerinde canlandırmaları zor olabilir. Ama ortaya çıkarılan
tabletler, Kaniş ve çevresindeki ticaret merkezi Karum’un sakinlerinin
bıraktığı izler, günümüzün yaşam tarzlarıyla şaşırtıcı benzerlikler ortaya
koyuyor.
Asurlu Evleri
Canlanıyor...
Kültepe’deki kazılar, Kültür Bakanlığı izinleri ve Kayseri Büyükşehir
Belediyesi’nin desteğiyle Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikri
Kulakoğlu başkanlığında uluslararası bir ekip tarafından yürütülüyor. Kazılarda
Kültepe ve Anadolu kadar Mezopotamya ve Suriye tarihini de aydınlatacak
verilere ulaşılması hedefleniyor. Dünya
müzelerindeki tabletlerin büyük bir kısmının Kaniş Karum’dan gittiği biliniyor.
Kazılarda ortaya çıkarılan eserler şimdilik, Kayseri Arkeoloji Müzesi ve Ankara
Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergileniyor. Birkaç yıl içinde yeraltında 2
bin dönümlük bir alanda Kaniş-Karum Müzesi kurulması için çalışmalar yapılıyor.
Eşsiz bir zenginlik…
Mimar Sinan Evi...
Mimar Sinan Evi-yeraltı...
Erciyes Dağı...
Erciyes
Bir yücelikten, bir başka yüceliğe doğru yol aldık. Erciyes’in karlarına
ulaştık. Bir başka deyişle tarihteki adıyla Aşkaşipa’ya selam çaktık. Kısacık
bir mola verip, temiz havayı ciğerlerimize çektik. Bulutlardan başına taç
yapmış Erciyes’i arkamıza alıp, çifter çifter poz verdik. Evren’in deyişiyle
vistamıza hayran kaldık.
Karnımız acıkınca Develi’de mola verdik. Önceden verdiğimiz ‘Develi
Cıvıklısı’ siparişlerimiz hazırdı. Yemyeşil bir parkta ayranla kuşbaşılı pideye
benzeyen ‘Develi Cıvıklısı’nı tattık.
Erdemli Vadisi...
Kaya Kilisesi...
Keşlik Manastırı Duvar Resimleri...
Keşlik Manastırı Duvar Resimleri...
Gün batmadan Keşlik Manastırı’nı gündüz gözüyle görmek için Erdemli
Vadisi’nden ayrılıyoruz. Ürgüp’e yakın Cemil Köyü’ndeyiz, gün batımı
yaklaşıyor. Roma İmparatorluğu’nda Hristiyanlığın yayılmasıyla rahat ibadet
yeri arayan keşişler, kayalara oyulmuş bu manastırlara yerleşmişler. Burada iki
ayrı kilise var. Biri baş melek Mikail’e, diğeri Aziz Stefanos’a adanmış.
Manastırların sahibi orada yaşayan bir vatandaş, Cabir Coşkuner. Ziyaretçilere
bilgi veriyor, kiliselerin bakım ve korunmasını üstlenmiş. Kültür mirasının bir
kişiye emanet edilmesini yadırgadım doğrusu. Cabir Bey bize, biraz da karanlık
olduğu için kilise duvarlarına ışık tutarak resimlerle ilgili bilgi veriyor.
Gece otelimize varıyoruz. Yarın Kapadokya turumuz var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder