Aktif gazeteciliğim döneminde tarafsızlıktan
yana taraf olan biri olarak
Süleyman Demirel’e muhalefet ettim... Pek çok uygulamasına karşı çıktım. Gene o
dönemde gazeteciliğin bir başka kuralı hala işliyordu. Bilgiyi kaynağından
soruşturma gereği... Parti başkanları ve ileri gelen siyasetçilerle, gazete
yönetenler, muhabirler seyahatlerin dışında da yöneticilerle uzun sohbetlerde
bulunur konuları, gelecek planlarını daha iyi anlama fırsatı elde ederdi. Bu
onlara daha geniş bir ufuk açar, gerçeği arama yolunda mesafe aldırır, yanlış
anlamaları da belli ölçüde önlerdi.
Bulvar Gazetesi ekibi olarak bu planlama içinde Süleyman Demirel
bizi pek çok kez Ankara’da evinde kabul etti. Pek çok soru sorduk ve cevap
aldık. Hemen her sohbette iz bırakacak fıkralar dinledik. Ankara’daki Demirel
ziyaretlerimizin ilkinde ben öteki
idim. Ötekiler Demirel’in evin
kızıdır dediği Nazlı Ilıcak,
babasını amcasını sorduğu hemşerisi Ispartalı Bulvar Ankara Temsilcisi
rahmetli Tayyar Şafak idi. O gün fark ettiğim şey “Demirel kucaklamayı biliyordu.” Ve o günlerde AK veya gri saraylar
yoktu! Gelecek için kara bulutlar da! Başbakanın ev adresini ilk kez
gidiyorsanız sormanız gerekirdi!. Her hangi bir vatandaşın evinden farksızdı.
Çalışma odası saray maray da değildi. En büyük gösteri duvarlardan ve
masasından taşan kitaplardı... İlk bakışta Demirel’i kitaplar arasında kalmış
zannederdiniz. Oysa o her zaman kitapların içinde oldu! Kendini bilgilerini
güncelledi. 9.Cumhurbaşkanı olarak partilere eşit mesafede durdu.
Tarafsızlığını korudu ve örnek devlet adamlığını perçinledi.
Bugün hala onu arayanlar “ne
olacak bu memleketin hali” diye
soruyor. İçinde Demirel sıcaklığı olan cevaplar alıyorlar. İşte onlardan
biri...
Osmanlı döneminde yolsuzlukları ile ünlü Karakuşi adında bir kadı
varmış. Bir gün Karakuşi Kadı, bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir
koku gelmiş.Vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış sahibini bekleyen nefis bir
ördek vardır.... Karakuşi Kadı, fırıncıya: '‘Ben bunu aldım' demiş. Kadıya
itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş. Az sonra ördeğin
asil sahibi gelmiş:
“Hani bizim ördek?”diye sormuş. Fırıncı boynunu büküp:
“'Uçtu”deyince iş kavgaya dönüşmüş. Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir
gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış... Gayrimüslim de
peşinde kovalıyor... Fırıncı, bir duvardan atlarken, bilmeden duvarın öteki
tarafındaki hamile bir kadının üstüne düşmüş. Kadın, çocuğunu düşürdüğü için,
kadının kocası da fırıncının peşine takılmış.. Can havliyle kaçan fırıncının
çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış... Sonunda
duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak Karakuşi Kadı'nın karşısına
çıkarmışlar. Kadı sırayla sormuş...
Ördeğin sahibi, “Bu adam ördeğimi hiç etti” diye şikáyet
etmiş.Karakuşi Kadı, fırıncıya sormuş: “Ne yaptın bu adamın ördeğini?” Fırıncı
“Uçtu”demiş.
Kadı, kara kaplı defterini açmış:“Ördeğin karşısında tayyar
yazılı. Tayyar “Uçar” anlamına gelir. O halde “ördeğin uçması suç değil”
diyerek, fırıncının ördek işinden beraatına karar vermiş. Gözü çıkan
gayrimüslim vatandaşa sormuş. Onun şikáyetine de kara kaplı defterden bir madde
bulmuş! “Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o müslimin tek gözü
çıkarıla... Davacı:
- “Benim tek gözüm çıktı. Şimdi ne olacak?” diye sorunca
Karakuşi Kadı
“Şimdi” demiş, “Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de
onun tek gözünü çıkaracağız”. Tabii gayrimüslim şikáyetinden hemen vazgeçmiş,
fırıncı bu davadan da beraat etmiş. Çocuğunu düşüren kadının kocasına da
Karakuşi Kadı:
- “Tamam”demiş, “Karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk
koyacak.” Böyle olunca adam da şikayetini anında geri almış, fırıncı bu davadan
da kurtulmuş. Kadı dönmüş Yahudi'ye:
- “Senin şikáyetin nedir bre?”Yahudi bir süre düşündükten sonra
ellerini açmış,
- “Ne diyeyim kadı efendi” demiş, “Adaletinle bin yaşa Sen, e mi
!” Demirel bu fıkrayı anlattıktan sonra kendisini dinleyen topluluğa
dönerek, “Ananı “öpen” kadı ise, kimi kime şikáyet edeceksin?”..
Bugün ülkedeki durum bu.
*Süleyman Demirel :Sami Süleyman Gündoğdu Demirel, Türk inşaat mühendisi ve
Siyasetçi. 1993-2000 yılları arasında Türkiye'nin 9. cumhurbaşkanı olup,
1965-1993 yılları arasında da 7 farklı hükümette toplam 10 yıl 5 aylık bir
süreyle başbakanlık yapmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder