Yalçın Kamacıoğlu yazıyor:
Beşikdüzü belleğimde silinmeyecek bir yere sahip... PUNTO'nun resimlerini dikkatle izledim. İlk gün açık renk kısa pantolonlu Akın, genel
konunun arasında kaynamıştı..
O tarihte Beşikdüzü sakinleri okuldan uzak bir alanda oturuyordu...
Okulun büyük binalarına (ki ben göz
alabildiğine boş doğal plaj halini de hatırlıyorum... Öğrenciler arılar gibi çalışıyordu)
sahile paralel ve çok yakın bir yolla gidiliyordu. Oturduğumuz kiralık ev okula
yakındı... Babam evden erken çıkar, okula kadar her gün yürürdü. Bana da ders
çalışmamı falan değil keman çalışacağım işaretli yerleri hatırlatırdı.
Bildiğim kadar fındık depolarının bulunduğu alanda bir
kiralık evde oturuyorduk... Diğer evlerin pek çoğunda da öğretmen aileleri
vardı. Akın bir akşamüstü annem sormadan, ben aramadan hangi sokak arasında
demeden eve geldi... Pantolonundan şikâyetçi olmuştu... Sahne çok canlı... Dün
gibi..
---Anne offf, olmuyor olmuyor!
--Nedir oğlum?
Akın bir eliyle kemerini tuttuğu pantolu gösteriyordu..
Annem “dar değil oğlum... Paçaları iyi... Hemen
büyüyorsun... Bir ay sonra içine zor girersin!”
Akın öfke içinde tarifini sürdürdü; “Anne paçalar değil cepler dar... Ceplere bir şey girmiyor ki?
Mesele anlaşılmıştı. Akın her sabah düzgün bir iş
yapardı... Diğer çocukları (bazen 6 bazen
daha az olurdu) talime tabi tutardı... Onlar da, ki çoğu ondan daha büyüktü
ses çıkarmazdı! Önce düzgün bir şekilde sıraya girerlerdi. Askercilik oyunu
oynarlardı... Akın mutlaka elinde bir çubuk ile mangasının yanında yürürdü.
Sağa dön sola dön İleri marş.. Hemen öğlene kadar mini sokak Akın’ın komutları
ile dolardı... Yapamayanlar, yürüyüşü aksatanların cezası kesilirdi. Sopa
derhal inerdi. Bu ceza bazen şikâyete de yol açardı... Önce çocukların dayak
yiyenleri bir kaç gün uğramazdı. Sonra yapacak başka şey yoktu ki... Gelir
sıraya girerlerdi. Akın onları sıranın en arkasına almayı da ihmal etmezdi...
Depo sahibi bütün gün Akın’ın komuta ettiği ekibi
seyrediyormuş... Oyun sonrasında Kumandan dediği Akın’a mutlaka fındık
verirdi... Okulun haberlerini takip eder, babama da her seferinde birşeyler
sorar onunla konuşurdu..
“Doldur ceplerini
kumandan... Bu günde iyi talim yaptırdın”.
Akın’ın sıkıntısı belli olmuştu... Pantolunun mini cebine
ya 5 veya 6 fındık anca sığıyordu... Eline de alsa alsa 5 fındık alırdı... O
gün annemin başından ayrılmadı... Annem benim eski pantolunlarımdan birini
kesti. Akın’a daha büyük bir cep yaptı... Sağ tarafı paça değil boydan boya cep
oldu! İyi de oldu... Ancak ondan sonra Akın fındıklardan bana da pay vermeye başladı.
2 yorum:
Kardeşlik ne güzel, ortak bir tarihin oluyor
Çenebaz
Sevgili Çenebaz. Bu hikayeyi ben hatırlamıyorum. 4 yaşındaydım ama çocukları dizip askercilik oynadığımızı hatırlıyorum.
Yorum Gönder