25 Kasım 2019

Bozcaada da “gaura” güzelliği!

Yaz sonu yolumuz Bozcada’ya düştü. Çok sevdiğim bir dostumuzun bağ evinde birkaç gün geçirdik.
Evin etrafında ilk defa gördüğüm çalı bitkisi dikkatimi çekti. Bildiğim çalı cinsi ama çiçekleri çok güzel.
Çiçekleri sanki göğü yakalamak ister gibi. Sordum dostuma ne çiçeği bu diye. Gaura çalısı dedi.
Çevremde görmemiştim bu çiçeği. Araştırdım, bulunca 4 tane alarak binamızın girişine diktim.

Gaura çalısı, oldukça hızlı gelişen bir bitki. Düz yeşil – kırmızı karışımı alacalı yaprakları var.
Mayıstan itibaren pembeli beyazlı çiçekler açıyor. Çiçekler de kasım sonuna kadar devam ediyor.
Kışın sonlarına doğru yapılan budamalar, bitkinin ertesi baharda sıkı formlu ve bol çiçekli olmasını sağlıyormuş.
Gauralar toprak türü bakımından seçici değil; ikinci yılından itibaren su isteği düşüyor.
Gaura çalısı bitkisi, bahçelerde olduğu gibi; büyükçe saksılarda da uzun süre yaşayabildiği için, çatı, balkon veya teras gibi açık alanlarda rahatlıkla yetiştiriliyor.


21 Kasım 2019

“Atı alan Üsküdar’ı geçti” sözü ve efsaneler kulesi: KIZ KULESİ

İstanbul’da yolunuz Üsküdar’a düştüğünde kıyıya yakın bir kule görürsünüz. Kulenin tarihçesinden önce, çıkarılan efsaneler insanların ilgisini daha çok çekmiş.
Bugün turistik bir yer haline getirilen Kız Kulesi ziyaret edilen bir yer artık.
Biz de sizinle bu kulenin önce efsanelerini, sonra da tarihçesini paylaşalım:


                  HERO ve LEANDER EFSANESİ: Tanrıça Afrodit’in 
                  rahibelerinden biri olan Hero kulede kalmaktadır. Karşı sahile geçtiği bir gün Leander ile karşılaşır ve birbirlerine aşık olurlar. Leander’in her gece yüzerek geldiği bu kulede buluşurlar. Hero’nun Afrodit’e söz verdiği için aşk yasağı vardır. Leander’in yüzerek geldiği fırtınalı bir gece, kuledeki yol gösteren kandil söner ve Leander yolunu bulamaz, boğulur. Sabah sevgilisinin cansız bedenini kayalıklarda gören Hero da intihar eder.

  YILANLI KIZ (Sepetteki Yılan) EFSANESİ: Kahinler, Bizans imparatoruna çok sevdiği kızının on sekiz yaşına gelince bir yılan tarafından öldürüleceğini söylerler. Bunun üzerine imparator deniz ortasındaki kayalığa bir ev yaptırır ve kızını yılanlardan korumak için oraya yerleştirir. Yıllar geçer, kız on sekiz yaşına geldiğinde, kuleye yollanan üzüm sepetinden çıkan bir yılan, prensesi sokarak öldürür.
 HANIM SULTAN EFSANESİ: Bu efsane de Yılanlı kız efsanesinin Selçuklu dönemine ait anlatılanıdır. Selçuklu sultanlarından biri, kızının bir yılan tarafından öldürüleceğini rüyasında görür. Kızını İstanbul’a getirip bu kuleye yerleştirir, kimsenin yaklaşmasına izin vermez ama kızı bir gün hastalanır, hekimler gelip iyileştirir. Hanım sultana hediyeler gelir, gelen hediyeler arasında bir sepet üzüm ve içinde gizlenen bir yılan da vardır.

 BATTAL GAZİ EFSANESİ (Atı alan Üsküdar’ı geçti): Efsaneye göre Seyit Battal Gazi, İstanbul’un ilk kuşatmasında görevlidir. İslam orduları çekilir ama Battal, gitmez yedi sene Üsküdar’daki karargahında kalır. Burada kalmasının sebebi Üsküdar tekfurunun kızına aşık olmasıdır. Tekfur, kızını Battal’dan kaçırmak için kız kulesine kapatır. Şam seferinden dönen Battal Gazi kızın orada tutulduğunu öğrenir ve bir gece kuleyi basarak hem kızı hem de Tekfurun orada sakladığı hazinesini alarak kaçar. “Atı alan Üsküdar’ı geçti” sözünün buradan kaynaklandığı söylenir.     
                                            Lokanta...
                                            Tavandaki harita...
                                            Kulenin merdivenleri...
                              Dıştan kulenin görünüşü..
                                             Tuğralı ana kapı...
TARİHÇESİ:
İstanbul’da Salacak açıklarındaki bir kayalığın üzerine    5. yy. da inşa edilen bu yapı, günümüze kadar çeşitli işlerde kullanılmış, çeşitli efsanelere de konu olarak halk tarafından çok benimsenmiş. Efsanelere göre çeşitli adlarla da anılmış. Atina kralı Hares’in güzel eşi Damalis ölünce buraya gömülmüş, kule “Damalis Kulesi” adıyla anılmış, Romalılar zamanında “Yılanlı Kule” ve Osmanlılar zamanında “Kız Kulesi” adını almış.
MÖ 400’ lü yıllarda Athenalı general Alkibiades  tarafından deniz ticaretini kontrol amacıyla kurulmuş.
12. yy.da Bizans döneminde,  İmparator Manuel Komnenos buraya ilk kuleyi yaptırır. Amacı Boğaz’ın güvenliği ve gümrük kontroludur.
1453’te İstanbul’un fethinde yalnız Venedikli komutan Gabriel Trevixan tarafından gözetleme kulesi olarak kullanılmış; Fetihten sonra da burası artık “Kız Kulesi” adıyla anılmaya başlanmış. 1509 depreminde hasar görmüş ve Padişah Yavuz Sultan Selim tarafından onarılmış. 

Ahşap olan bu kule 200 yıl sonra fener olarak da kullanıldığı için yağ kandillerinden tutuşarak yanmış yerine taştan bir kule yapılmış.1750’lerde Padişah I. Mahmud döneminde, zindan ve sürgün yeri olarak kullanılmış. 1830’daki kolera salgınında karantina hastanesi olmuş. 1832 II.Mahmud zamanındaki tadilatta padişahın tuğrasını taşıyan bir kitabe ile sütunlu bir kapı ilave edilmiş. 1920 işgal yıllarında çakar fenerli olan kule, işgal kuvvetleri tarafından gözetleme kulesi yapılmış.

1944’te tadilat geçirmiş, 1964’te Savunma Bakanlığına devredilmiş, 1982’de radar konmuş, 1990 dan itibaren Üsküdar Belediyesi kendisine devredilmesi için imza toplamış, 1995’te açılan ihale ile işletmesi bir özel şirkete geçmiş. 1999 depreminden sonra depreme dayanıklı hale getirilmiş ve 2000’den itibaren turizme ve sergilere açılmış.