20 Şubat 2015

12 yılda ORTAÇAĞ!

Canı yanan eşek beygiri geçer! (Atasözü)

Bunca zaman bu kadar çok sapığı nasıl yetiştirmiş nerede saklamışız? Hangi iklim onların art arda fışkırmasına yol açıyor?
“Benim esnafım gerektiğinde polistir. Benim polisim toplumsal olaylarda destan yazmıştır. İşçinin madende ölümü bu işin fıtratında vardır. Kadın erkek eşit değildir... Ben yüzde elliyi evlerinde zor tutuyorum... KİNDAR VE DİNDAR BİR NESİL İSTİYORUZ”
Yalandan kimin öldüğünü gördük ama yok olup gitmesine engel olamadık! Yok olup kaybolan SEVGİ değil miydi! Yolsuzlukları yol edinip ahlaksızlığı ahlak kılmadık mı? Sopadan, dayaktan, gazdan, yumruktan kaçıp şiddet duvarına dayanmadık mı? Kadına şiddet, ara sokakları, dar gelirli mahalleleri, yarı döşeli gecekonduları aşıp özgürlük için kutsal saydığımız Meclis kürsüsüne dayanmadı mı? Yıllar içinde sevgiden söz edenler bu ülkede hayat hakkı buldular mı? Sevgisizlik neleri öteki yaptı, hangi yaşam nedenlerini öldürdü!. Hesaplayan oldu mu?. Ülkenin birliği dirliği Doğuda kapkara bulut olurken, eli silahlı teröristlerin, ellerinde en az 40 bin vatandaşın kanı olanlar, bugün barışın özgürlüğün canı olmadılar mı? Şiddeti büyüttükçe daha koyu bir nefrete ulaşmadık mı?

Özgecan Aslan cinayeti vahşi bir kadın cinayeti idi. Yıllardır fıtrat takıntısına takılıp kalan toplum vicdanı, kadınların eliyle nihayet ayağa mı kalktı? Türkiye’deki kadınlar ilk kez sokakları doldurdu. Özgecan Aslan tecavüzcüsüne direndi. Yüzüne tırnaklarını geçirdi. Karşı koydu! Çırpındı... Çaresiz kaldı... Ve sonunda canından oldu. Tüm kadınlara DİRENİN mesajı göndermedi mi? Yeldeğirmeni’nde kartopu oynayan gazeteci Nuh Köklü bir esnafın keskin bıçağını göğsüne yedi. Sokakta bir tecavüze hayır demişti. Esnafın polis görevini yapacağını düşünemedi. O esnaf Erdoğan’ın esnafı mıydı? Yoksa onun Polisi mi olmuştu?. Arkadaşını korumak isterken can veren NUH bir nefret cinayetine kurban gitti. Yüreğinde bir gram nefret yok iken... Tüm insanlar için sevgi dolu damarlarındaki tüm kan o sokağı suladı? Esnaf ise kendince ona biçilen görevini mi yapmıştı!. Ötekileştirme yolunda vahşi bir katil olmuştu. Pişman mı olmuştu!. “Benim raporum var. Bana bir şey olmaz... Yarın çıkarım” diyebiliyordu. 

Özgecan’ın ölümündeki çaresizlik binlerce kadının yüreğine kolay kolay dinmeyecek bir acı ve korku saldı. Binlerce kadın, laik kimliğini koruyan demokrasiye inanan erkekler kadar kendilerinin de aynı haklara sahip olduğunu bilen binlerce kadın sokaklara döküldü. Önce cenazede siz geri çekinin diyen imamı geri çektiler. Yollara döküldüler... Ülke çapında pek çok gösteri düzenlendi 16 Şubat günü "Kara Pazartesi" olarak anıldı ve kadınların yaşadıkları taciz olaylarına sessiz kalmayarak anlatmaları istendi. Diktatörlüğün İN’inde bir ışık yandı...

12 yıllık AKP döneminde hiç bir şekilde mukavemet etmediği halde polisin öldürdüğü masum vatandaş sayısı 183’e yükseldi. AKP siyasi bir parti değil “bizdensin ortaklığı”dır. Sandıktan çıkınca her istediğini yapabilirsin... Dövüşürsün... Bölüşürsün... Gelir müşterek.. Suç müşterek. Biz ne dersek o olmalı... Çünkü sandıktan biz çıktık. İşin aslı nerede ise unutuldu. Demokrasi varsa Anayasal haklar, insanların sahip olduğu protesto hakkı yok olamaz ki... Ters olan Kara ve ham bir zihniyeti Ak kelimesi ile ifade etmek değil mi? Anayasa delik deşik! Bunlar laf da dinlemiyor. Sır küpü Fidan sarsılmasın diye önce yasa değişti... Bir süre sonra yeterli değildi. Evdeki hesaplar uymuyordu. Suriye için ince planlar TIR’ ların yollarda çevrilmesi... Silahların görülmesi... MİT başarısını( !) sokağa döktü! Sokak hareketlendi. Zaptı rapt gerekli oldu. İŞİD ile al ver ilişkisi... Şeriat aşkı... Ya gizli aşkların ifşası gerçekleşirse. Tedbir gerekmez mi? Gelsin BABAYASA! İÇ Güvenlik olmaz ise olmayacak.. .Meclis kavgası itişme kakışma... Bunlar daha iyi günlerimiz!

Demokrasinin TAM olduğu ülkelerde polis “ANAYASA da yazan protesto etme ve fikrini söyleme hakkını sokakta kullanan HALKI dışardan gelebilecek bir saldırıya karşı korur. Bizde polis kindar dindar kuralı ile yetiştiği için sokaktaki çoluk çocuğun bile hak aramasına kızar. Rejime düşman olarak görür. Ve bu azimle yollara inerek, kahramanlık sınırlarına ulaşır. Anayasal bir hakkı engellemek için çırpınır, darp eder, gaz sıkar, kapsül atar, öldürür, kör eder ve yaralar... Çok kere iktidarın kahramanlık perdesini böyle aralar.


12 yılda devletin tüm organları istisnasız HAK’landı, yani AK Partili oldu! Vali ve kaymakamlar düne kadar devletin, bugün AKP’nin değil mi? Tek tek her teşkilat, her bucak, her köşe işgal edilmedi mi? Şimdi iktidar neden savcıdan aldığı hakları vali ve kaymakama veriyor. Yargıyı dışlamıyor mu? Neredeyse hemen her şey CUMBAŞBAKANInın emrine girdi. Böyle geldi böyle mi gidecek? Laik demokratik bir ülkede adaletin kaleleri pek çok şey gibi tay tay marşı ile gitmedi mi? Yargı-tay, Danış-tay... Tay tay AKP emrine girmedi mi? Cumbaşbakan ettiği yemini tutmadı! Millet hala onu tutuyor mu? Anayasayı çiğnedi!. Bağımsızdır denen ne varsa karşısına geçip ben de bağımsızım demedi mi?. Nereye geldik?. Ne kadar ilerledik?. 12 yılda ORTAÇAĞ...

1 Şubat 2015

1001 odalı Saray’a binbir yetkili Başkan

Türkiye üç tarafı denizlerle. iç tarafı cahillerle dolu bir kara parçasıdır ( İlber ORTAYLI).

Şu Rıza’nın (syrıza) işine bak! Solcuların tümü birleşmiş… Kelebek sevinci ile havalanmışlar! Bizde henüz Kelebek’ten bahsetmek için çok erken. Solun kurtları olgunlaşacak Kelebek olup uçacak… Çok bekleriz baharı... Soldaki kumaşın dikiş tutmasını... Bizde her zaman Siyaset en sert kışı yaşar!. Görüntüye kanmadan bakma zamanıdır… Ülkemde Yunan’ın (syrıza) ŞU RIZA’ sına rıza gösterecek solcu var mı? Öyle bir dibe vurma yaşıyoruz ki Onur’la emir arasında! Komşuya düşman hukuku uygularken birden demokrasi hamlesine umutla bakar olduk. Bizdeki solu düşünüp itiraf edebilmeliyiz. Yunan halkının özgürlük tutkusu onurla emir arasındaki tercihi bizi geçiyor… Demokrasi alışkanlığı bizden kuvvetli… Gelin kabul edelim… Biz hala neredeyiz Cumbaşbakana bakıp görelim!

Bizi taraflara ayırdılar. Kafamız karışık. Akıl almaz işleri seyrederken yeni açılımlara kapanan umutlara akıl erdiremez olduk! Kimlere, nelere seviniyoruz. Kimler için bayrak indirip YAS’lanıyoruz. Suudilere “yolla dolarları baba” derken, sevda tepelerini sunarken sadece parayı düşünmedik mi? Suudi dönemi bugün değil 1700 lerden bu yana dost mu? 91 yaşında ölen, Suudi kralı Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığını her fırsatta açıklamadı mı? Basıyordu parayı susturuyordu dünyayı! AKP tarafından bakınca laiklik, Atatürk ve de Cumhuriyet düşmanı, yani düşmanımın düşmanı dost oluyor mu? Recep Tayyip Erdoğan Cumhurun başı oldu hala bin bir şey daha olmak istiyor! Ne damdan düşmüş, ne de merdiven çıkmış hali yok. İstiyor. Bastırıyor. Hala anlamayanlar için bir tercüman mı gerek “Ben sizin babanızım ben ne dersem o olur” demiyor mu? Bakın daha da yetkili olursam işleri hızlandıracağım. Bir çırpı da ülkeyi uçuracağım demiyor  mu? Peki ne söyledi, ne yaptı gibi tehlikeli bir soruyu soralım!. Vaatleri geçelim. Nutukları da bir kere bırakalım. Resmen kanun karşısında ettiği yemini hatırlayalım, Hatırlatalım… Erdoğan seçimden önce bu yemini silah zoruyla yapmadı. Özgür iradesi ile severek kendinden geçerek yaptı. Tuttu mu? HAYIR… Hafızamı kaybetmedim… Bugün konuşana bakarken aynı insan değil mi demem gerekmiyor mu? Ve bugün söylediklerine nasıl inanacağım? Ümmeti olduğum için mi? Onurlu durma yerine emiri tercih ettiğim için mi?

Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve Milletin bölünmez bütünlüğünü, Milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, Milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.” (Bu bir zamanlar TC de Cumhurbaşkanı seçilenlerin tutmak üzere yaptığı ve bugüne kadar tutulan yemindi. İlk kez Recep Tayyip Erdoğam tarafından tutulmadı yutuldu).

Öyle tarafsız bir Cumhurbaşkanı oldu ki bırakın yemindeki halleri ,tarafsızlığı, emanetçiye parti başkanlığını bile emanet edemedi!. Başbakan ve AKP Genel Başkanı olduğu günlerden bugün ne “farkı” var!.. Ülke dışından bizi görmüyorlar mı? Kriptolu teknolojiyi AKP liler keşfetmedi ki!… Ne görüşüldü ise başta Almanya olmak üzere kelime kelime dünya alem biliyor. İŞİD korkusu dikkatleri üst düzeye çıkardı. Sadece ve sadece Türk vatandaşlarının haberi yok. Onlar için özel paket torbada. HABERE yasak var karartma var. Gene de dünün torbaları gündemde. Polisin sayısal gücü artmadı mı?. Silahlar ağırlaşmadı mı? İç güvenlik yasası neyi güvenli kılıyor? Polis devletinin giderek artan baskısını, otoritenin yayılmasını değil mi? İşçiler grev ve sokak eylemleri yolu ile yürüyebildi mi? Grev yasaklandı. Ortam yumuşadı mı? Baskılar azmış gibi MİT yasası eklendi. Nefes alacak en küçük bir delik kalsın istenmiyor.. Bizde dış basından öğreniyoruz. İşte şaşırtıcı bir haber..

Foreign Affairs: Bizzat Erdoğan'ı mı suçluyorsunuz? Bir zamanlar onunla ilişkileriniz oldukça iyiydi.

Beşar Esad: Evet. Çünkü o El Kaide'nin tabanını oluşturan Müslüman Kardeşler ideolojisine bağlıdır. Müslüman Kardeşler, 20'inci yüzyılın başlarında şiddet içeren siyasi İslam'ı özendiren ilk siyasi İslami örgüttür. O (Erdoğan), sıkı sıkıya buna bağlıdır ve bu değerlere inanmaktadır. Fanatiktir ve bu yüzden hâlâ IŞİD'i desteklemektedir. Olanlardan bizzat sorumludur.

CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, 1178 sayfalık Soruşturma Komisyonu raporunu, TBMM Başbakanlığının bastırdığı bloknotta  sundu.Gök:” Hükümetin bütün gücü ile saklamaya çalıştığı ne varsa bu bloknotlarda . Sıkıldıkca çıkar cebinden ne ne idi öğren. Biz zaten bunu aldık, örneğini çoğaltacağız, arzu eden herkese göndereceğiz" diyor.


Siyasette matematik sertleşiyor. Yarınlarda paralellerin biteceği, çarpıların BÖLMELERİN sahne alacağı ön görüsü var. Öyle çizilip duruluyor ki saflık dürüstlük, beyazı bulmak zor! Dürüstlük bir yana kaldıramayacağımız ihanetleri bekler olduk. Maç uzatmalara gidiyor!. Hava şimdiden sıcak! Seçim otobüsü yolda. Hep ayni ses. Hep aynı mantık. Kandır oyala yönet! Kanun, madde, hak hukuk, gelenek, adalet, vicdan ayağa kalkacak halde değil ki!. Meydan dürüste onurluya haram, hırsıza yolsuza namerte helal! Hepsi yollara serilmiş. Miting meydanında olabilirler mi!. Mitingler yasaklanmıyor mu? Boşuna mı umutlanıyoruz?.Boşuna mı Özgürlük demokrasi.çığlığı, iş aş insanca yaşama istediği, köle değiliz feryadı. Duyuyor mu birileri? Başka bir sokakta o ses hala parantezi kapamak için çırpınıyor. Cumhurun başı olmak da yetmez denmiyor mu? Binbir odalı saraya binbir yetkili BAŞKAN. O ses hala istiyor. O tek cümleyi tekrarlıyor.. “Ben sizin babanızım ben ne dersem o olur!”