DENİZ KAZALARI VE EĞİTİMİN ETKİLERİ!

Muharrem Kaptan yazıyor

60 yaşından sonra bile bitmeyen kurslar ve sınavlar; özellikle bizim meslekte  yenilikleri takip ederek, kurslarını görüp sertifikalarını almak zorunluluğu var.
İMO’ nun (Uluslararası Denizcilik Örgütü) yayınladığı talimatlar gereği bu     sertifikaları almadan denize çıkılamıyor. Liman Başkanlıkları sertifikası olmayan kaptanlara çıkış izini vermiyor. Biz de beşer günlük ECDIS ve BTM kurslarına gittik, sınavlarına girdik. Bu işler birazda ticarete döndü artık. Batı ülkeleri özellikle de İngiltere cihazları üretiyorlar.  İMO’ da etkili olduklarından bu sistemleri SOLAS kurallarına ilave ediyor ve yayımlıyorlar. Diğer ülkelerde mecburen uygulamak zorunda kalıyorlar. Yoksa gemileri limanlara girip çıkamıyor.
Tüm bu yeniliklere, gelişmelere karşın deniz kazaları azalacağına tersine çoğalıyor. Norveç’te yapılan Internatıonal Safety Conference III karaya oturma ve çatışmaların ana nedeninin iki temel faktörden kaynaklandığında hem fikir olmuşlar:

 1- Köprü üstü organizasyonlarında zayıflıklar.
 2- İyi bir gözcülüğün sürdürülmesindeki başarısızlık.
 Bunun içinde bazı önerilerde bulundular. Bunlar kazaları önlemek için;

a- Uygun durumlarda çift vardiya oluşturmak.
b- Özel durumlarda yeterli personel bulundurmayı sağlamak.
c- Kaptanı çağırmak için kesin talimatlar.
d- Gözcülüğü yürürlüğe almak.
e- Dümeni ele almak.
f- Dümeni otomatikten ele değiştirmek için bir role eğitimi oluşturmak.
g- Kısıtlı görüşte gemi hızını azaltmakla alakalı kesin talimatlar.

Hepsi mantıklı ve uygulanınca sonuç verecek öneriler. Tamam da Elektronik Seyir yardımcıları geliştirilip gemilere takıldıkça gemi sahipleri ülkelerindeki denizcilik yetkilileriyle görüşüp personel sayısını düşürüyorlar.
20 yıl önce 20-22 personelle yürütülen gemiler şimdi sekiz personelle yürütülüyor. Bu durumda vardiyalara nasıl takviye yapılacak zaten normal vardiyaya koyacak sayıda personel yok ki.

Bir başka neden de yeni yetişen genç zabitler ne kadar gelişmiş olursa olsun bu cihazların birer seyir yardımcısı olduğunu unutuyor ve onlara o kadar güveniyorlar ki kendilerini ikinci plana düşürüyorlar. İyi bir gözcülük yapmadıkları ve seyir vardiyalarında dikkatli olmadıklarından kazalar kaçınılmaz oluyor. Her zaman esas olan insandır, diğerleri ne kadar gelişmiş teknoloji olsa da seyir yardımcılarıdır.
Bu yeni sistemde zabitlere o kadar çok iş yüklenmiş ki personel azlığından bir kişi üç kişinin işini yapmak zorunda kalıyor. Onlarda nasıl olsa ECDIS sistemi gemiyi götürüyor, gardı da açtım, tehlikeli bir durum olursa alarm çalacak diyerek diğer işleri örneğin ISM evraklarını limana varmadan bitirmeye çalışıyor.
Bu arada her hangi bir teknik arızadan alarm çalmayınca çatışmalar oturmalar kaçınılmaz oluyor. Bunlara seyir ve limanlardaki yoğun işlerden dolayı uykusuzluğu da ekleyebiliriz.

Ayrıca benim ve birçok kaptan arkadaşımın çok kızdığı cep telefonları. Vardiya zabiti köprü üstünde dört saat vardiyası boyunca devamlı mesajlaşıyor. Telefonun ışığı gözünü alıyor, dışarı baksa da bir şey göremiyor. Gittiğim gemilerde cep telefonlarının köprü üstüne çıkarılmasını yasaklıyorum.
ektronik seyir cihazlarının verdiği rehavetle vardiyacı seyir zabiti bilgisayarını köprü üstüne çıkarıyor, bağlantı varsa internette yoksa yüklediği oyunları oynuyor. Etraftan haberi yok. Olunca da iş işten geçmiş oluyor.
Demem o ki, gelişmeleri almak, kullanmak mutlaka gerekli ama hepsini yapan ve çalıştıranın İNSAN olduğunu unutmamalıyız. İşimize önem vermeli ve onu en iyi şekilde tüm dikkatimizle yapmalıyız. Kaza olduktan sonra eyvah demek hiçbir şeyi değiştirmiyor.