30 Mart 2010

Şu sıralar "BEYNİNİZİ İYİ ÇALIŞTIRIN"!

Elektronik posta yolu ile dolaşan Mümin Sekman'ın hazırladığı "Bu hafta beynine iyi bak!" beyin kullanma kılavuzu kitapçığından birkaç alıntıyı sizlerle paylaşmak isterim. Ülkenin bugünkü bulutlu ortamında iyi gider diye düşünüyorum:
*Beyin açık havada ve ayaktayken daha iyi çalışır. Önemli kararlarınızı açık havada yürürken alın.
*Beyin örneklerle akıl yürütür. Kararsız kaldığınız bir durumda
"Örnek aldığınız lider -mesela Atatürk benim yerimde olsaydı ne yapardı?" diye düşünün.
*Yabancı bir dil öğrenme ve ezber beyni güçlendirir. Her gün birkaç yeni kelime öğrenin ve kullanın.
*Zihinsel jimnastik yapın. Bunun için başta Sudoku olmak ve bulmaca ve satranç gibi oyunları kullanabilirsiniz.
*Zihinsel rutinlerinizi kırın. Bazen telefonu sol elinizde tutun, çantanızı diğer elinizde taşıyın, evinize başka bir yoldan gidin.
*Zihinsel zevklerinizi zenginleştirmek için her gün mutlaka iyi bir özdeyiş kitabından birkaç cümle okuyun.
Güzel bir resme bakın. Sevdiğiniz bir müziği gözleri kapalı dinleyin.
*Bir konu hakkında düşünürken nasıl düşündüğünüzü de gözlemleyin. Düşünmek üzerine düşünmek, düşünce kalitesini arttırır.
*iyi bir uyku kaliteli bir beynin temelidir.
24 saati gecen uykusuzluk sarhoşluğa benzer bir şekilde beyin fonksiyonlarını etkilemektedir.
*Bol ve temiz "birinci el" oksijen beyin için çok önemlidir.
Beyin vücuda alınan oksijenin dörtte birini tek başına tüketir.
*Farklı düşünme tarzları beyni geliştirir.
Çocuklar ve hayvanlarla daha fazla vakit geçirin. Sizden farklı düşünen insanlarla konuşun.
*Kullanılmayan organ körelir. Sürekli TV seyrederek beyninizi düşük viteste çalıştırmayın.
Beyninizin sınırlarını zorlamayan etkinlikler, beyninizi geliştirmez.
*Beyin diyeti yapın. Beynimiz "garbage in ,garbage out" ilkesine göre çalışır.
Yani beninize çöp girerse, beyninizden çöp çıkar.Beyninizi neyle beslediğinize,
midenizi neyle beslediğiniz kadar dikkat edin.
*Beynimiz kendisinin nasıl çalıştığı hakkında bilgi ve inançlarına göre çalışır.
Beynin çalışması hakkında yanlış bilgilere sahip olduğumuzda, beynimiz de yanlış çalışır.
*Kafanızda en çok neyi düşünürseniz hayatınızda onu çoğaltırsınız.
Beynimizle ilgili öneriler bunlar.
Ben diyorum ki beyinlerimizin en çok çalışması gereken zaman bu zamanlar. Zira birileri Cumhuriyetimize karşı bunu yapıyor.
Dönen dolapları, ince hesapları farketme zamanıdır şimdi.

21 Mart 2010

Evini kiraya verenler: DİKKAT!

Bizim binadaki dairesini kiraya veren bir kat maliki geçenlerde telefonla beni aradı. “ Siz de yöneticisiniz. Eşim de yönetici. Maliyeden birileri geldi. Bir tutanak imzalattılar. Sitemizde oturan kiracıların tespit edilmesini ve kiracılar hakkında bilgi verilmesini istediler. Bir de form bıraktılar. Yönetici dolduracakmış. Forumda özel bilgiyi içeren sorular var. Bu uygulama yasal mıdır?”
Ne cevap vereceğimi şaşırdım.
Yöneticilerden muhbirlik yapmasını istemek gibi bir şey.
Bir araştırayım dedim. Ve araştırdım.
Vergi Usul Kanununda bir madde buldum. Bilgi verme maddesi.
Madde No: 148. Şöyle diyor:
“Kamu idare ve müesseseleri, mükellefler veya mükelleflerle muamelede bulunan diğer gerçek ve tüzelkişiler, Maliye Bakanlığının veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların isteyecekleri bilgileri vermeye mecburdurlar.
Bilgiler yazı veya sözle istenilir. Sözle istenen bilgileri vermeyenlere keyfiyet yazı ile tekit ve cevap vermeleri için kendilerine münasip bir mühlet tayin olunur. Bilgi istenmek üzere ilgililer vergi dairesine zorla getirilemez.
Memleket dışı imtiyazlarından faydalanan yabancı Devlet memurları bilgi verme mecburiyetine tabi olamazlar”.

Madde No: 151.
“Bilgi Vermekten İmtina Edememek.
Kendilerinden bilgi istenilen gerçek ve tüzelkişiler, özel kanunlarda yazılı mahremiyet hükümlerini ileri sürerek, bilgi vermekten imtina edemezler. Ancak:
1. Posta, Telgraf ve Telefon İdaresinin muhabereler hakkında tutmaya mecbur olduğu mahremiyet saklıdır;
2. Hekimlerden, diş hekimlerinden, dişçilerden, ebelerden ve sağlık memurlarından hastaların hastalıklarının nev'ine müteallik bilgiler istenemez.
3. Avukatlardan ve dava vekillerinden kendilerine tevdi olunan işler veya görevleri dolayısıyla muttali oldukları ahval ve hususların bildirilmesi istenemez; şu kadar ki, bu yasak müvekkil adlarıyla vekalet ücretlerine ve giderlerine şamil değildir.
4. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 88'inci maddesi gereğince gösterilmesi veya teslimi caiz olmayan evrakın muhteviyatı hakkında bilgi istenemez. şu kadar ki, doğrudan doğruya vergi ile ilgili olmak üzere, bu gibi evraka müsteniden doğan borçların miktarlarına ve alacaklıların adlarına ait bilgiler istenebilir”.
Yöneticilerin böyle bir sorumluluğu olduğundan haberi var mıdır? Sanmıyorum. Anlaşılan maliyenin yapması gereken araştırma, yasal zorunluluk haline getirilerek yöneticiye aktarılmış.
Yöneticilerin ajan gibi kiracıları izlemesi ve bilgi toplaması üstelik maliye adına bilgi toplaması doğru bir yöntem midir?
Bilemiyorum.
Benim cevabım şöyle oldu:
“Kiracılara bu soruları gönderin. Cevap verdikleri sorularla yetinin. Ve topladığınız bu bilgileri maliyeye yollayın. Böylece “bilgi verme”yi gerçekleştirmiş olursunuz. Kiracıları ev sahipleri ilgili bilgi vermeye de zorlamayın. Buna hakkınız yok. İsterse bilgi verir, istemezse vermez. Ev sahibi ile kiracının arasındaki bir ilişkide yöneticinin ne işi var?
Tüm yöneticilere sesleniyorum:
Sizin kapınız da çalınabilir ve kiracılar hakkında bilgi istenebilir.
Özellikle sitelerde dairesi olan ev sahiplerinin de gelir vergisi konusunda izlendiklerini bilmelerini istiyorum.

15 Mart 2010

Omuzlarda taşınacak liderler!

Bahar geliyor. Çoğumuz bir yerlere gitmenin, yeni yerler görmenin heyecanı içinde.
Sahi turlarla gezdiğinizde rehberlerin anlattığı bilgilerin ne kadarı hafızanızda kalıyor?
Not tutar mısınız?
Geçenlerde bir dostum turla Mısır’a gitti. Kahire’de indiler, geze geze İskenderiye’den yurda döndüler.
Birlikte çektiği fotoğraflara baktık. Tabii piramitlerle ilgili bilgileri unutmamış.
İskenderiye’de bir anıtın ön yüzünün fotoğrafını çekmiş. Rehberin anlattıklarından aklında kalan bir Türk Paşa’sının karşılanışı canlandırılıyormuş.
Bizim siyasi kültürümüzde omuzlara alma var mıdır? Pek hatırlamıyorum.
Son yıllarda yalakalık kültürümüze girdi ama henüz omuzlarda kimseyi göremedik. O da yakındır.
İskenderiye’deki bu görüntü kanımca bir şükran ifadesi.
Ülkemizde omuzlarda taşımamız gereken liderlerimizi yerden yere vuran anlayışın çığ gibi arttığını görünce insan bu görüntüye gıpta etmekten başka bir şey yapamıyor.

9 Mart 2010

Biz ve GANDHİ’nin 7 ölümcül listesi!

Ülkelerin tarihlerini dikkatli bir gözle incelerseniz, birbirine benzer birçok sorunun varlığını görürsünüz. Sorunların çözümünde farklı farklı uygulamalar da tarih sayfalarında yatıyor.
Ülkeler bu sorunlarla boğuşurken önemli liderler çıkardılar. Bu liderlerin zamanında “söyledikleri” yıllar geçse de canlılığını korudu.
Örneğin Atatürk. Bugün geldiğimiz noktada onun ne kadar büyük bir deha olduğunu görüyoruz.
Bizim ülkemiz gibi çeşitli badirelerden geçen Uzakdoğu’da da bir büyük lider yetişti. GANDHİ.
Şu sıralarda onun "yedi ölümcül günah listesi" elektronik posta aracıyla dolaşıyor. Bu listede size yabancı olmayan ne kadar çok ortak nokta var değil mi?
İşte Gandhi'nin yedi ölümcül günah listesi:
*İlkesiz siyaset.
*Emeksiz zenginlik.
*Vicdansız haz.
*Niteliksiz bilgi.
*Ahlaksız ticaret.
*İnsaniyetsiz bilim.
*Özverisiz ibadet .

İnsan her yerde insan. Ve sorunlar da her yerde ortak.

7 Mart 2010

Karı kocanın "bayram" cinliği!

Ülkemizin üstündeki kara bulutlar, bizleri karamsarlığa itmeye devam ediyor. Bu blogda bazen bu karamsarlığı bir kaç dakika olsa da dağıtmak için elektronik postalardan gelen fıkralara yer veriyorum. İşte onlardan biri:
Tel-Aviv de oturan Jacob, New York'a göç etmiş oğlu Samuel'i telefonla arar.
“Gününü mahvedeceğim için üzgünüm ama annenle ben boşanıyoruz,45 yıllık eziyet yeter” der.
Oğlu “Baba nasıl böyle bir şey söyleyebilirsin, hem de tam bayram öncesinde”.
Baba “Artık birbirimize tahammül edemiyoruz,yetti bu hikaye, bana yardımcı ol. Şikago’daki kız kardeşini ara ona da bu haberi ver” der ve telefonu hemen kapatır.
Ümitsiz çocuk kız kardeşini arar, kız da köpürür “nasıl bu yaşta boşanırlar, ben bu işi hallederim” der.
Kız doğrudan babasını arar; “BOŞANMIYORSUNUZ. Kardeşim ve ben gelene kadar hiçbir şey yapmıyorsunuz, anladın mı HİÇBİRŞEY, bizi bekleyin” der.
Jacob telefonu kapatır ve karısına döner:
“Harika Rebeka, ikisi de bayramı bizimle geçirecekler, hem de uçak biletlerini kendileri ödeyerek geliyorlar”der.