18 Temmuz 2015

ENTRİKATÖR!

Torba (Zorba) kanunlar nedense (!) açık hatta çok çok açık ve de şeffaf ve de milletin takdirine saygılı bir şekilde yapılır!. Ve de çok kere,değil halkın, milletvekillerinin de haberi olmaz!. 26 Mart günü sabaha karşı sadece Başbakana verilen örtülü ödenek hakkını % 52 oyla halkın seçtiği Cumhurbaşkanı Erdoğan “örtülüyü ” örtüsüz bir hamle ile götürdü!. Davutoğlu da aldığı emri tekrarladı! AKP Grubuna bir talimat patlattı.(!) “Örtülü Erdoğan’a verile. Ve de acele edile” Anladık ki bizim ileri demokrasimiz o gün de yıkılmadı. Ayakta kaldı. Örtülü ödenek düzenlemesinin seçimler öncesi kaçak saraydaki 1100 odanın doldurulmasına yani başkanlık sistemine hazırlık olduğu yazıldı. Ve çok kere hukuka karşı ve bir çok kere de sabaha karşı verilen bu imkanla Cumhurun başkanı “ne hakla” dedirtmeden Örtülü ödeneği cebine koyuvermiş oldu! Nasıl olsa alacağı kararlardan artık sorumlu değildi. (Anayasa:105. Madde Cumhurbaşkanı alacağı kararlardan sorumlu değildir.)
MADDE 104.– Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir. Bu amaçlarla Anayasanın ilgili maddelerinde gösterilen şartlara uyarak yapacağı görev ve kullanacağı yetkiler şunlardır: a) Yasama ile ilgili olanlar  b) Yürütme alanına ilişkin olanlar  c) Yargı ile ilgili olanlar...
Şu sıralar, özgür icraatını göremediğimiz arada kaybolmuş gibi duran ve geleceğimizi emanet ettiğimiz sorumlu kim? Anayasanın 112. Maddesine göre Bakanlar Kurulu ve Başbakan genel siyasetin yürütülmesinden sorumludurlar. Ne kadar örtülürse örtülsün, örtülemez olan Örtülü ödenekten harcama yapma yetkisi sadece Başbakana, belli hizmetler için verilir gerçeğidir.  Özetle kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri, Devletin millî güvenliği ve yüksek menfaatleri ile Devlet itibarının gerekleri, siyasi, sosyal ve kültürel amaçlar ve olağanüstü hizmetlerle ilgili Hükümet icapları için kullanılmak üzere Başbakanlık bütçesine konulan bir ödenektir. Cumhurbaşkanının Anayasa’ da sayılan ve yapması gereken işler arasında örtülü ödenek harcamasını gerektiren bir görevi yoktur. Muhtemelen bizim bilmediğimiz başka bir örtülü babayasa vardır! Çok az sözü edilen fakat çatır çatır işleyen bir Örtülü ortaklık ise iş başındadır. Meclis Başkanlığı seçiminde AKP örtülü ortağı MHP desteği ile başkanlığı almadı mı? Delil isteyenler TRT yönetimi seçilirken isimlerin gösterdiği işaretlere bakabilirler. MHP’nin AKP’yi omuzladı ve muhalefetin çok şikayetçi olduğu TRT’ye AKP adaylarını seçtirdi...
Para musluğu açık kalınca hangi örtülü işler sürüp gitmiştir? Nedense benim zihnim mi arızalı! Çok şeye artık akıl erdiremez haldeyim. Öncelikle 12 ayın Sultanı’nı da anlamıyorum!. Aç olanın halinden anlamak için aç kalmıyor muyuz? Yoksulluk ve açlık rakamları büyürken bu yemek gösterisi, bu reklam merakı ne? Yemekler, tarifler, anlatımlar! Yarı aç yarı tok gezenlerin gözüne sokulan gösterişli İftar Sofraları! Bu Sultanlıkta sofraya oturanlar 12 ay yetecek kadar mı yemek yiyor? Kıtlıktan çıkmış gibi! Belediyeler kimin parasını harcayarak yapabiliyor bu gösteriyi? Sultan’ı anladık diyelim. Ya geride kalan garibanın 11 ayı ne olacak?
Kini, mezhebi, ayrıştırmayı sürdürmeden gerçeği nasıl görebileceğiz? Cumhurbaşkanı bir iftar yemeğinde gene konuştu. Siyaset meydanını tarif etti: “Siyaset meydanı er meydanıdır. Millet siyasetçilerden, partilerden hizmet bekliyor. Eğer siyasetçi kendisi meseleyi çözemiyorsa, bu meseleyi çözecek olan milletin ta kendisidir. Birbiriyle ve diğer makamlarla didişme halindeki partilerin koalisyonu, Türkiye’ye fayda değil, zarar getirir. Böyle bir zaman ve enerji kaybına milletimiz rıza gösteremez. Artık Cumhurbaşkanı, diğer görevlerinin yanı sıra millete karşı da doğrudan sorumludur. Türkiye’nin büyük projelerini rafa kaldırma tartışmalarıyla başlayan bir koalisyon görüşmesi, karşısında herkesten önce beni bulur.” Yani ben yeniden sahaya iner AKP nin tek başına iktidarını sağlayacak 3-5 puanı yeni bir seçimle alabilirim. Siz iyisi mi yeniden seçime gidin ben de istediğimi yapabileyim. Uzatmayın… Koalisyon moalisyon…
Onlar görmese de dinlemiş inanmışlardır!. Okumaya, araştırmaya, acaba mı demeye terbiyeleri el vermez! Toplum katmanlarının neresine bakarsanız bakın hangi yaşanmış hikayeyi alırsanız alın o daima başrolü oynar. Değişmez vazgeçilemez her zaman galip gelir. Ürettiği entrikalarla büyümüştür. ENTRİKATÖR olmuştur. Prensip sahibidir!.Sonunda yalan olduğu yalanı yaratanlar tarafından dahi kabul edilse bile hala Kabataş’daki başı örtülü bacım türküsü çalınıyor. Doğruyu söylemek sorumluluktur! Cesaret değil!
“Kanunlar çiğnenmemiştir” diyen biri size ne anlatıyor! Kanunların uyulması gereken şeyler olduğunu mu? Muhalefet ise durmadan normale dönmeden bahsediyor.Hukuk normalleşsin. Neden bugün anormal bir hukuk var denemiyor. Mezhepçilik yapılmaz, partizanlık olmaz, adam kayrılmaz desem! Geometrik hesaplaşma kalmadı demek mi daha açıklayıcı. Paralel lafına girmeden... Türkiye’nin büyük projeleri desem ne anlarsınız. RANT gelecek hemen her yerde hizmet götürüyoruz deyip GÖTÜRMÜYORLAR MI? Tarafsız, herkese eşit konumdaki Cumhurun başı her sıkıntının tam üstünde kalacak iken hemen her işin tam ortasında değil mi? “Türkiye’nin büyük projelerine karşı çıkanlar karşılarında beni bulur” Hala inşaatla içiçe! Birbirine bağlı insan, kalitesi yüksek insan, birbirini seven sayan insan yetiştirmek çok mü kötü? İşler her gün daha mı iyiye gidiyor? Kürtler seçim öncesi oyalanmadı mı? Dün çözdü çözülecek, ha oldu ha olacak idi. Bugün sorgusuz sualsiz babanızdan kalmış gibi DİGİTÜRK’ü kanun boşluğu bulup Katar’a sattınız. Katar’la nasıl bir bağınız var?. Çözüm süreci ile neyi çözdünüz? Şimdi ne oldu? Şimdi katar katar asker sevkiyatı, çatışma haberleri neyin işareti? Kürtlerde var olan öfkeye bir de kandırılmış olma kızgınlığı yüklenmedi mi? Pazarlıklar kimle nasıl yapıldı kim kime ne söz verdi?. Kim kimden ne söz aldı? Hangi entrikaya karşı hangi karşı entrika sahne alıyor? KİM biliyor olan biteni?...Mutlaka bir bilen var  ENTRİKATÖR! Ama o da Türkçe bilmiyor!
*Sabah erken kalkıp, en yeni gömleğimi buldum. Yakın çevreme en güler yüzümle Günaydın dedim. Oysa belim gene ağrıyordu. Aklım memlekette,.yollarda... Bir süre sonra TV yi de kapattım... Kazalar... Olumsuzluklar... Sahte yüzler... Gerçek gibi anlatılan yalanlar.. .Birden... Şeker bayramının şekeri kaçmıştı...

Gene de iyi bayramlar! Sevgiyle... 17 07 2015

9 Temmuz 2015

Sahi... Hepsi senin mi?


Zorlukla karşılaşmayan rahatın değerini bilmez. (Çerkes ata sözü)
*Seçim gelip geçecek. Ama mücadele bitmeyecek. 8 Haziran’dan sonra daha da sertleşecek. Gerçeği bulamayan göremeyenleri kim tedavi ediyor dersiniz? ... 
Yalan Doktoru AKP... Ona göre…KELAYNAK  31.05.2015
................................
Potamyalı (RTE) siyasetten yenilerek çekilmeyi kabullenemiyor! Kabullenemez! Aslında yeniden tek başına iktidar olabilmek için, yeniden, bir daha, bir kere daha seçim istiyor... Onun seçim derdi geçim derdinden daha büyük. AKP oylarının düşeceği korkusu ile yeniden seçime hevesli değilmiş gibi de yapıyor. Politikayı halkı kandırma sanatı olarak görürseniz bin bir plan üstüne yedek olarak birkaç bin plan daha yapabilirsiniz! Yapmalısınız... Halka gerçeği söylemek mi? O da ne demek! Söylememek için!
Kaçak Saray’da olanlar zaman zaman yansıyor. Milli idarenin (!) tecellisi gibi mi? Saray... Odalar, odalar, başkanlıklar, başkanlıklar. Kurgular. Parlamenter rejime ters ne varsa onların hazır odaları!.. Toplantılar, iftar yemekleri... Kalabalıklar gruplar... TEK ADAM ve diğerleri! Kim kimi kandırıyor dersiniz!
Kaçak Saray görüntüleri roman gibi... Muhtarlar ile saatlerce konuşuyor. Pardon onlar hala Tayyip Erdoğan muhtarı mı? Kaçak Sarayı her gördüğümde Çavuşevsku’nun halkı yoksulluk içinde kıvranırken inşaa ettirdiği saraya benzetiyorum. İnşallah akıbeti benzemez. Ufak tefek adamla uzun adamı mukayese etmek istemem. Çavuşevsku sarayının da bekleme salonu “Türk gazetecileri konuk olarak ağırladıkları” salon muhteşemdi. Belki tek büyük ve de yuvarlak  masası yoktu!. Türk gazetecileri kabul ettiği günü hatırlarım.  Tek tek ellerimizi sıktı. Hepsi o kadar. Ne bir şey sorabildik ne de cevap alabildik! Polis çok sertti, emretmek için ağzını açar ama halk sımsıkı kapardı... Neyse... Öyle benzer sahneler var ki...

Ben merak ettim... 7 Haziran seçiminde RTE ne kadar Anayasa hükmünü çiğnedi... Zaman geçince halkımız gördüğüne inanıyor. Olması gereken unutuluyor. Daha da önemlisi vesayetten kurtulmak için yola çıktık, az gitmedik, uz gitmedik nereye geldik... AKP nin getirdiği Erdoğan vesayetine! AKP onun kaptanlığında hemen her şeyi saklayarak geliştirmedi mi? Sünni bir mezhepci davayı yürütmedi mi? Biz neden burnumuzu Suriye bataklığına soktuk. Esad’la ailece görüşen ben değildim... Erdoğan ve Emine hanımdı... Canciğer kardeşler neden kanlı bıçaklı oldular? Recep Tayyip Erdoğan’ı siyaset Cumhurbaşkanı yaptı... Erdoğan Meclis Kürsüsüne çıkıp yemin etmedi mi? Neye söz verdi?
“Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma,”
En azından yeminin bir bölümüne sadık kaldı mı? Üstüne üstlük tereddütsüz yeminin tümünü okudu ve ant içti. İçtiği ne idi dersiniz? İktidar iksiri mi? Ne ile sarhoş oldu? Bunca antidemokratik yasayı emrindeki AKP milletvekillerine işaret edip “Geçirile” dedi. Torbalaya torbalaya kimi zaman bir gece yarısı, kimi zaman bir madde altına sokup kanun haline sokmadı mı? Torbalarla geçen yasalar ile torbalıp torbalanıp bugüne gelmedik mi? Rejim düşmanlığı depreşmedi mi? Hangi yaptırımla karşılaştı? Devletin Yüksek Seçim Kurulu kılını mı kıpırdattı?. Devletin hukuk sistemi “hoooop” mu dedi? Devletin hangi imkanını ne kadar harcadı. Daha başka bir ifade ile onun Cumhurbaşkanı olmasını istemeyenlerin  (en az %48) vergilerinden ne kadar parayı kullandı. O para milletin parası idi... Gider ayak bir el çabukluğu daha görmedik mi? Son saniyede sadece Başbakan için var olan Örtülü Ödenek Cumhurbaşkanlığı için yeniden yaratmadı mı? Nedir bu söylerim yaparsınız hali?. İleri değil aşırı demokrasi mi? Oysa siyasette sahne alanların her hangi bir partiye, herhangi bir lidere biat etmeden önce bilmesi gereken şey şu değil midir: Bir ülkede özgürlükler ne kadar genişlemiş ise, sosyal yapı ne kadar sağlam ise tek adamlar ne kadar sıradan vatandaş gibi yaşıyorsa o ülke o kadar hızlı kalkınır...
İnsanların tercihlerini kullanabildiği yarışma ortamında eşit şartları adil bir şekilde paylaştıkları ve hemen her şeyi araştırabildikleri rejimlerde serbest seçim halkın iradesini belirleyebilir. Ve yandaşların olmadığı ortam katılımı güçlendirir, kabiliyetleri keşfeder, laik olanı yükseltir...
AKP rejimi mezhepçi ,dayatmacı, yeşilden koyu yeşile oradan da zihni altında yıllardır yaşattığı şeriat  yoluna geçmek için otoriteyi besleyen kanunları torbalamadı mı? 13 yıl kadar her şeyi sardı sarmaladı Boyadı, alladı, pulladı. Benim muhtarım dedi. Benim milletvekilim dedi. Benim hakimim dedi. Benim polisim dedi. İktidarını payandalarken “AKP’nin torbalarından” neler çıktı şimdi gün ışığında değil mi? Gide gide çok mu demokratik bir ortama uyandık. Hala tam amlamı ile uyanabildik mi? Ve 7 Haziran’da halk AKP ve onun kurucu liderine şunu sormadı mı?.. Sahi... Hepsi senin mi? Diğerlerine % 60 kadarına hiç bir şey bırakmadın mı? Mecliste yasaları çiğneyip yeni lezzetler tatmadan, beşinci parti gibi hareket etmeden bir soluk al! Neden torbaladın torbaladın ama sonunda çuvalladın... İktidar elinden çıktı.? Şimdi anladın mı hepsi senin miydi?

*Önemsiz bir not: Elimde olan sebepler yüzünden, bir süre canım yazmak istemedi. Karışanı olmamanın ve patron emri dinlememenin tadını çıkardım...

Sevgiyle...Yalçın Kamacıoğlu