8 Aralık 2021

Tarihin değiştiği yere gezi: HALEPLİBAHÇE MOZAİK MÜZESİ

 Oya Kamacıoğlu

Haleplibahçe, Urfa’da Roma dönemi zenginlerinin mozaiklerle bezenmiş saraylarının bulunduğu bir alanmış. Müze de bu alanda “in situ” olarak yani bu saraylardan birinin bulunduğu yerde kurulmuş. Bu sarayda bulunan “Avlanan Amazonlar” mozaiğinden dolayı saraya “Amazonlar Villası” da deniyor. Simetrik iki iç avlu arasında dikdörtgen şeklinde büyük bir salonun etrafına dizili odalardan oluşuyor. Müze, 6 bin metrekare genişliğinde, 82 m. çapında, kolonsuz bir yapı. Bu büyüklükte ve böyle kolonsuz oluşuyla Türkiye’nin en büyük salon müzesiymiş. Mozaiklerin üstünde cam yollarla dolaşılıyor.


Gerçek saray kalıntısında mozaikler oda oda görülüyor. Hemen hemen  her odanın zemini çok güzel ve çok sanatlı mozaiklerle bezenmiş. Bazıları olduğu gibi kalmış ama ne yazık ki çoğu harap olmuş. Mozaiklerde kullanılan taşlar Fırat nehrinin orijinal taşlarıymış. Bu güzel renkli taşlar, 4 milimetre kare boyutunda kesilerek mozaik resimler oluşturulmuş. Dünyanın en kıymetli mozaiklerinin başında geliyormuş. 



 Müze duvarlarında bu mozaiklerin gerçek hali resmedilerek bozulmuş olanlarının da anlaşılması sağlanmış.







Mozaiklerin konuları, Yunan ve Roma mitolojisinden alınma. Avlanan Amazon kadınları, Orfeus, Ktisis (villanın koruyucu tanrıçası),  Zebra Götüren Zenci, Akilleus’un Hayatı vb. gibi. Milattan sonra 194 tarihli olduğu bilinen Orfeus mozaiği, vaktiyle yurt dışına kaçırılmış, Dallas Sanat Müzesi’nden yurda getirilmiş. Ayrıca müzede, Süryanice yazılarla süslü Hristiyanlık sonrası konuları işlemiş mozaikler de var. 


7 Aralık 2021

Tarihin değiştiği yere gezi: ŞANLIURFA ARKEOLOJİ MÜZESİ

 Oya Kamacıoğlu

 

Şanlıurfa kenti eşsiz bir arkeoloji müzesine sahip.  2015 yılında açılmış. Üç katlı 29 bin metrekarelik  kapalı alanı var. 14 adet ana sergi salonu ve 33 adet de canlandırma alanı bulunuyor. Girişte ziyaretçileri etkileyici bir giriş salonu ve modern, görkemli bir aydınlatma ünitesi karşılıyor.

 

Tarih öncesi neolitik taş devri çağlarına ve onları takip eden kalkolitik çağ, tunç çağı, demir çağı gibi çağlara ait buluntular çok başarılı ortam düzenlemeleriyle sergilenmiş. Bu çağlardan sonra o bölgede hüküm süren Helenistik dönem, Roma dönemi, Doğu Roma dönemi ve İslami dönem eserleri de var. Ayrıca özellikle tarih öncesi çağlardaki yaşayışı tanıtma amacıyla canlandırmalar da yapılmış.

 

Müzenin dünya çapındaki önemi, Göbeklitepe’deki taş anıtların üzerindeki şekiller ve hayvan tasvirleriyle birebir kopyalarının ve “Urfa Adamı” denilen heykelin burada sergilenmesidir. Ayrıca dünyanın hiçbir müzesinde rastlanamayacak kadar tarihi eskilikteki  Göbeklitepe, Karahantepe, Nevali Çori ve civardaki diğer yerlerden çıkan çok değerli arkeolojik eserler de var.

 



Urfa Adamı denilen heykel, 1.80 cm. normal insan boyutlarında yapılmış  tarihteki ilk insan heykeli. Kireç taşından yapılmış. Urfa Balıklıgöl civarından çıktığı için bir adı da Balıklıgöl Heykeli’dir. 1990 lı yıllarda Balıklıgöl’ün kuzeyindeki eski Urfa evlerinin bulunduğu alandan çıkarılmış. Göz çukurlarına koyu renk birer çakmak taşı (obsidyen) yerleştirilmiş. Bu siyah gözlerle bize bakıyor, bizi görüyor  gibi. Eller yine karnın  altında birleştirilmiş.      

 






Yunan, Roma, Doğu Roma dönemlerine ve İslami döneme ait  çanak, çömlek, silah, takı buluntuları, heykelleri, lahitleri ve yazıtları ziyaretçilerini bekliyor.




Çıkışta zengin bir hediyelik eşya reyonunu da unutmayalım.

Dış avluda güzel bir cafe-restoranı da var.    

 

Sonraki yazı: Haleplibahçe Mozaik Müzesi  

5 Aralık 2021

Tarihin değiştiği yere gezi: GÖBEKLİTEPE

 Oya Kamacıoğlu

 Göbeklitepe, Urfa merkezin 18 km. kuzeydoğusunda, Örencik köyü yakınlarında bir ören yeri. Piramitlerden 7500 yıl, günümüzden de 12 bin yıl önce yapılmış ve tapınak olarak kullanıldığı tahmin edilen bir tarihi kalıntı.  Zaten Urfa civarında Göbeklitepe, Karahantepe, Taşlıtepe, Kurttepesi gibi arkeolojik özellikte daha 11-12 tepe var.  Göbeklitepe, Karahantepe gibi kazıları devam eden yerler bittikten sonra diğer yerlere de başlanacakmış. Taş devri insanlarının bu kadar geniş bir alanı hayvan tasvirleriyle dolu dini yapılarla doldurmuş olması,ayrıca burada yabani buğday kalıntısı bulunması doğaya bağlı bir din kültürleri olduğu anlaşılıyor.    

 

Göbeklitepe, dünyada bilinen ilk ibadet merkezi.  1983’te bulunmuş, 1995’te kazılara başlanınca da  önemi gün yüzüne çıkmış. Kazıları başlatan Alman arkeolog Prof. Klaus Schmidt, hükümetin buradan geçecek bir yol projesi olduğunu öğrenince buna engel olmuş ve insanlık tarihinin en önemli buluntularından biri, böylece kazanılmış. Bu alanın çeşitli tarihi katmanları var, daha eski tarihe de inileceği düşüncesi mevcut. 

 Sit alanı ilan edilen bu bölgede şimdilik dört dairesel yapı ortaya çıkmış. Fakat yapılan incelemelerle ortaya çıkmayı bekleyen yirmi tane daha halka şeklinde anıt yapı olduğu biliniyor.


Burası bir yerleşim alanı değil, bir dini alan.  Bu taş devri insanları göçebe ve avcı idi. Daha çok sulak ve düz alanlarda yaşıyorlardı. Bu kurak ve yüksek alanda böylesine bir yapı oluşturmaları, 5m. yüksekliğinde ve 16 tona varan ağırlıkta bu devasa taşları nasıl taşıdıkları, nasıl diktikleri ve ellerinde bulunan basit taş aletlerle nasıl oydukları ve resmettikleri hala arkeologları düşündürmektedir.   

 









Dairesel yapıların ortasında büyük sütunlar var, bu sütunlarda, aslan, akrep, kaplan, kertenkele, yaban domuzu ve çeşitli kuş türleri tasvirleri mevcut. T şeklindeki bu taşlar, insanı sembolize ediyor. Taşlarda çizilen eller, karında veya karın altında birleştirilmiş şekilde. Yüz çizimi yok.Taşların tepesinde küçük küçük oyuklar var. Vaktiyle sütunların üzerlerinde taştan veya tahtadan örtü olduğu, bu oyukların da o örtünün kaymaması için açıldığı varsayılıyor.   

  


Buranın 2 bin yıla yakın bir zaman kullanıldıktan sonra göç, kıtlık, savaş vb. gibi sebeplerden terk edildiği düşünülüyor.  Bu terk ediş de olduğu gibi bırakıp gitme şeklinde olmamış. Üzerine toprak yığarak taşlar düzenli bir şekilde saklanarak korunarak bırakılmış. Bunun için 12 bin yıldır, tasvirler dış etkenlerden hiç zarar görmemiş, devasa taşlar yıkılmamış.        

 

Göbeklitepe’ye çıkmak için Urfa’dan yaklaşık 20 km. uzaklıkta bir mesafeye geliniyor. Burada bir taşıt parkı alanı var; giriş bileti alınıyor. Daha ileriye otomobiller ve otobüsler gidemiyor.  Ören yerine ait minibüsler devamlı gidip gelerek ziyaretçileri ücret almadan giriş yerine taşıyorlar. Giriş yerinde, içinde ses ve ışık efektleriyle süslenmiş videolarla o dönemin dini ritüellerinin canlandırılması yapılan ve çeşitli resimler sergilenen küçük bir müze var. Ayrıca her müze girişinde olduğu gibi hediyelik eşya satan yer de var.Gelen ziyaretçiler, ahşap bir yolla tepeye yürüyerek çıkıyorlar. Gidiş ve geliş yolları ayrılmış. Kazı alanının etrafı da ahşap yolla ve ahşap parmaklıklarla çevrilmiş. Buluntular özenle sergilenmekte, yakınına gidilmiyor. Yakından görmek için Şanlı Urfa Arkeoloji Müzesi’nde tam ölçüde replikaları (kopyaları) yapılmış.

Tepede oldukça yaşlı bir zeytin ağacı var; dalları adak için bağlanmış bezler, bebekler, simgelerle dolu. Yöre köylülerinin dediklerine göre yüzlerce yıldır o tepe ve oradaki ağaçlar kutsal sayılmış. Orada adaklar adanmış, kurbanlar kesilmiş, dualar edilmiş. Galiba 12 bin yıldır bu tepenin kutsiyeti ve dini özelliği devam ediyor gibi. Zaten bütün Urfa, tam bir din alanı. Balıklıgöl ,İbrahim Peygamber’in, Soğmatar’da Hazreti Musa’nın, ve yine bu bölgede Şuayip peygamberin yaşadığına, Eyüp peygamberin buralara geldiğine, ilk dönem Hristiyanların buralarda saklandığına inanılıyor.   

 

Ören yerinin biraz ilerisinde açılmaya başlanan yeni kazı yeri

Sonraki yazı: Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi

3 Aralık 2021

Tarihin değiştiği yerlere gezi: HARRAN

Oya Kamacıoğlu

Harran, Urfa merkeze 44 km. uzaklıktaki Harran Ovası’nda, Suriye’ye çok yakın  bir ilçe merkezi. Burası da dünyanın ilk uygarlıklarından birine ev sahipliği yapmış. Bilinen tarihi MÖ. 3000 den MS. 8.yy. a kadar kesintisiz takip edilebilmiş. İlk üniversitenin de burada kurulduğu biliniyor.

 
Eski şehir surlarının kalıntıları 4 km. ye varıyor.

 


Harran’da birçok tarihi döneme ait eserler var. Bunlardan  en tipik olanı ve yüzlerce yıldır  hala kullanılanı “konik çatılı Harran Evleri”dir. Harran Evleri buranın sit alanı ilan edilmesini sağlamış.  Bu evler, kışın sıcak, yazın serin tutan yöresel taşlardan yapılmış. Tepede hava deliği olan bu konik çatılar, birbirine kemerlerle bağlanmış. Her kubbenin altında bir oda var, birkaç oda bir evi oluşturuyor.

 



Bugün bu evlerin sayısı çağdaş evlere yönelme sebebiyle azalmıştır. Yerel müze olarak ziyarete sunulan bir tanesinin dışında, sayıları az da olsa içinde gerçekten yaşanılan evler var.     

Sonraki yazı: Göbeklitepe

1 Aralık 2021

Tarihin değiştiği yerlere gezi: SOĞMATAR ANTIK KENTİ

 Oya Kamacıoğlu

 Şuayb Antik Kenti'nden 15 km. sonra Soğmatar Antik Kenti'ne varılır. Burası, Harran'a ise 53 km. mesafededir. Roma dönemine (M.S. 2. yüzyıl) tarihlenen bölge, Abgar Krallığı döneminde Harranlıların Tektek Dağları bölgesinde; ay ve gezegen tanrıları için tapındıkları bir kült merkezi olduğu bilimsel olarak tespit edilmiştir.


Soğmatar Antik Kenti’nin Milattan önceki yıllarda kurulduğu düşünülüyor. Ama tarihlendirilmesi Milattan sonra 2. yy. olarak tespit ediliyor. Soğmatar kült yerinde; Ay tanrısı Sin'e tapınılan bir mağara (Pognon Mağarası),yer yer diğer gezegen tanrıları kabartmalarının ve zemine kazılmış yazıtların olduğu bir tepe (Kutsal Tepe), 6 adet kare ve yuvarlak planlı mozole (Anıt Mezar), iç kale ve ana kayaya oyulmuş çok sayıda kaya mezarı ve su kuyuları bulunmaktadır. Şuayb Şehri yerleşimindeki insanların Soğmatar'ı mezarlık ve ibadet yeri olarak kullandıkları Sogmatar'da bulunan bazı dinsel motiflerin bulunmasından anlaşılmaktadır.

Bu şehir, Romalılar döneminde daha çok kullanılmış, hatta Romalılardan kaçan ilk Hristiyanların bu şehrin tünellerine ve mağaralarına sığındıkları biliniyor.

Milattan önceki çağları tam olarak bilinmemesine rağmen 5000 yıllık olduğu düşünülen ve taştan oyulmuş oyuncak at arabası da burada bulunmuş. Şanlı Urfa Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir. Bu antik kentin bogünkü Urfa’daki önemi, bir efsaneye dayanıyor. Hz.Musa’nın Firavun’dan kaçtığı sırada yaşadığı yer olduğuna inanılıyor. Hatta hala kullanılan bir kuyuyu Hz.Musa’nın asasını vurarak açtığı söyleniyor.

 

    



Tepedeki Soğmatar Antik Kenti’nin eteklerindeki Tektek Dağları Milli Parkı’nda Bazda (Bozdağ) Mağaraları var. Verimli bir taş ocağı olduğu için burada güzel görüntüler veren büyük büyük mağaralar oluşmuş.

 Sonraki yazı: HARRAN