
Kabus gibi üstümüze çöken domuz gribi salgını nedeniyle ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız. Bazı doktorlar aşı olun derken, bazıları da aman ha diyorlar.
Anladığım kadarı ile bu tip salgınlarla baş edebilmek için önce bağışıklık sisteminin güçlü olması gerekiyor. Bağışıklık sistemini güçlendiren bir çok yol var. İlaçlar ve bitkisel çözümler. Kefirin de bu çözümlerden biri olduğunu söylüyor doktorlar.
Eşim yıllardan beri evde kefir çoğaltır ve bize de içirir. Zaman zaman da isteyen dostlara dağıtır.
Kefir tekrar ön plana çıkınca şöyle bir araştırma yaptım. Bu araştırmayı sizlerle paylaşmak isterim:
Kefiri Kafkas Türkleri keşfetmiş. Kafkasya’dan tüm dünyaya dağılmış.Yüz yıllardır içiliyor.
Kefiri her yerde bulmak zor. Bildiğim kadarı ile Ege Ziraat fakültesi gibi bazı fakülteler kefiri üretiyor. Aktarlarda da kuru kefir bulunabilir. En kestirmesi evinde kefir üreten tanıdıklardan temin etmek.
Marketlerde satılanların ne kadar sağlıklı olduğunu bilemiyorum. Kefir taneleri karnabahar görünümünde ve lastik kıvamında. Eşim kefiri ılık sütte üremektedir. Mayalanan süt 20 derece civarında bir sıcaklıkta ışık almayan karanlık bir yerde 24-48 saat bekletilir. Mayalanmış süt -dikkat edin- madeni olmayan bir süzgeçten ya da tülbentten süzülür. Süzülen kısım içilecek kısımdır. Süzgeç üzerinde kalan kefirler yıkanarak tekrar maya olarak kullanılır. Kefir taneleri hemen kullanılmayacaksa ağzı kapalı bir cam kavanozda kefir tanelerini örtecek kadar suyun içinde buzdolabında saklanır.
Kefirin faydaları sayılamayacak kadar çok. Bunlardan en önemlileri;
Kabızlık,ishal ve bağırsak tahrişlerine iyi gelmesi,
Bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olmak,
Kansere iyi gelmek,
Sindirime yardımcı olması,
Bozulan bağırsak dengesini düzeltmek,
Kolestrolü kontrol altında tutmak,
Kan basıncının düşmesine yardımcı olmak.
Kefirin en uygun tüketim zamanı ise genellikle sabahları aç karnına ya da akşamları yatmadan önceymiş.