9 Eylül 2021

Bozcaada' da bir küçük bağbozumu hikayesi...

 

Suzan Peker yazdı

Bozcaada’nın bağbozumu turları yaklaşık 20 gündür sürüyordu. ‘Kargalar yimeden sen yi’, ‘Bağda izin olsun yemeye yüzün olsun’ yazılı traktörlerin arkasındaki römorklerde ellerinde sepetler, darbuka ve klarnet eşliğinde güle oynaya üzüm toplamaya gidenler, evimizin önünden geçerken biz de üzümlerimizi toplamak için gün sayıyorduk. Bizim küçük bağımızda da bir bağbozumu hikayesi başlıyordu.

O sabah saat 7’de uyandık. Üzümlerimizin kaliteli bir şarap olabilmesinin ön koşullarından biri olan, belli bir şeker oranına ulaşması için ölçümlerini yapmış, birkaç gün öncesinden bağbozumu gününü belirlemiştik. Kasalar yıkanmış, bidonlar yıkanıp dezenfekte edilmiş, herkesin bağına misafir olan iş bitirici sap ayırma makinesi yerini almıştı. Ne mutlu ki imeceyle yapıyoruz bağbozumunu, bir sene sonra da hep birlikte içiliyor bir yılın emeği. Saat 8.00 gibi 12 kişilik bir ekip, ellerimizde bağ makasları girdik bağa. Üzümlerin toplanacağı kasalar rengarenk yerleştirilmişti bağın arasına.

Gün ışığı ne de güzel vuruyordu yaprakların arkasından. Kırmızı, yeşil, yer yer sararmış yaprakların arasındaki üzümler, üzüm rengiydi. Bordo diyemem, mor diyemem, kırmızı üzüm derler ama tarif etmek çok zor. Beyaz üzüm değil diyeyim, siz anlayın. Bambaşka bir renk…Alicanteler, Merlotlar, Cabarnet Sauvignonlar, Sensolar, Kuntralar ve görece daha az Shirazlar…Renk cümbüşü…Kuru bir daldan nisan başında küçücük yeşil bir yaprak olup, birkaç ay içinde yaprak ormanına ve üzüme dönüşmek. Toprak ananın bir mucizesi işte. Şükürler olsun ki  bir kez daha görebildik bu mucizeyi.

Üzümler imece usülü hep beraber toplanıyor... 

“Ellere dikkat” dedi bir ses, “üzümü alttan tutun, sapı görmeden kesmeyin” Dört yıldır bağ bozumu yapıyoruz her seferinde yapıyor herkes birbirine bu uyarıyı. Çünkü bağ makası çok keskin ve üzümler çok gizliyor saplarını. Öyle bir tutunuyor ki tellere bazıları yaşamı bitmesin istercesine. Kasalar üzüm dolmaya başlıyor. “Çok doldurmayın kasaları” diyor biri. Öyle ya taşırken zorlanılmasın. Bir kasa ortalama 25 kg üzüm alıyor. Bağ aralarındaki rengarenk kasaların içlerinde üzümler son yolculuğuna hazırlanıyor. Sonrası apayrı bir yaşam. Şişelerin içinde yıllarca…

Asmanın çoğunlukla en üstünde neferiyeler vardır. Neferiye yani nefer..Üzümden askerler. Küçük bir saptan sallanan bir üzüm yumağı. Neferiyeler, bağ bozulduktan sonra ekim sonu, kasım başı gibi bize son üzümleri verir. İşte bunlara hiç dokunmayız. “Neferiyeleri kesmeyin” dedi asmaların arasından bir ses. Bu uyarı da hep yapılır ama zaten kimsenin kesmeye eli gitmez bu minikleri.

İmece olunca birkaç saatte bitti üzüm kesme işi. . Zaten bizimki küçük bir bağbozumu hikayesi. Hepimizde tatlı bir yorgunluk. Kasaları taşıyanlar biraz daha fazla terledi.. Şimdi üzümler, saplarından ayrılacak. Tanelenip, patlatılacak. İlk yıl tek tek elle ayırdığımız ve gecelere kadar ugraştığımız işi, bu şahane makine küçücük bir zaman diliminde hallediyor. Sağolsun makinenin sahibi komşumuz. İki kişi 25 kiloluk kasaları kaldırıp makineye boşaltıyor, bir kişi uzun tahta bir çubukla üzümlerin sıkışmasını önlüyor. Diğeri işin en zevkli kısmının, üzüm çeşmesinin başında. Kan kırmızımsı, morumsu, vişnemsi renkte akan patlatılmış üzümlerin bidonlara girmesi için onlara elleriyle yol gösteriyor. Birimiz de ayrılan sapları büyük poşetlere dolduruyor. Onların müşterisi de keçiler. Hiçbir şey boşa gitmiyor doğada. Nefis bir döngü.  

Sap ayırma makinasından bidonlara geçen üzümler....

Bidonlara dolan patlatılmış üzümlerin adı artık mayşe. Mayşeler, burada bir hafta dinlenecekler.. Sonrası başka bir yazının konusu. Şimdi sap ayırma makinesi ve kasalar temizlenip yıkanacak ki, bir sonraki imeceye hazır olsun.

Bağ bozumu turlar düzenleniyor...

Bağbozumunun kalan üzümlerini de Afiş  topladı.......

İşin bol sohbetli ve yemeli, içmeli kısmına geçiyoruz artık. Cemal Süreya’nın dediği gibi  “kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı”, hele ki dostlukla, imeceyle yapılan bir bağbozumu kahvaltısının…

Gözlerim bağa takılıyor. Asmalar yapraklarıyla el sallıyor rüzgarda, “görüşmek üzere” der gibi.

 

 

Hiç yorum yok: