24 Temmuz 2010

Rengarenk, rengarenk Adrasan

Adrasan yazılarına pardon gezilerine devam... Geçen yazıda Adrasan isminin güzelliğinden bahsetmiştim ya. Adrasan adı, 'ada arası'ndan geliyormuş. Eee, biz de bu isme haksızlık etmemek için mekik dokuduk adalar arasında. Bu seferki rotamız Olympos ve yol üzerindeki koylar; Fosforlu Mağara, Korsan Koyu, Sazak Koyu, Ceneviz Koyu ve Olympos sahili. Ramazan Kaptan'ın teknesinde bir önceki günden yerimiz hazır. Teknenin üst kısmı kapılmış bu kez ama alt kat, tümüyle bizim. Kaptan'ın, yeğenim Orhun'la yaşıt kızı Sude de teknede. İlk durağımız Fosforlu Mağara. Denizin içinden yüzerek girdik içeriye. Elimize fener verdi kaptan, denizin dibi gerçekten fosforlu gibi görünüyor, dipte bir sürü siyah balık. Gözlük takmadan üstten görebiliyoruz balıkları, keyfimize diyecek yok. Kaptan'ın dediğine göre daha ileriye gitmeye cesaret edenler kendilerini de suyun içinde fosforlu görebiliyorlar. Bunu yapamıyoruz ama aklımızda kalıyor. Mağaranın daha ilerilerine foklar gelip yumurtalarını bırakıyorlarmış, belli dönemlerde. Fosforlu Mağara'ya foklar yumurtalarını bırakıyor..
Hadi artık denizden çıkma zamanımız geldi, bu güzelliği bırakıp nasıl çıkacağız.. "Bizi burada bırakıp, dönerken alın" mı desek acaba kaptana. Neyse yeni yerler görmenin heyecanıyla yola devam. Derin mavide beyaz köpükler bırakarak ilerliyoruz. Biraz sonra Sazak Koyu'nda olacağız. Burada çok boncuk varmış, öyle diyor Sude. Boncuk dediği deniz kabuklarıymış meğer. Bizim çocuklar çok sevindiler, dalıp çıkaracaklar. Sazak Koyu'na kıyıdan erişim var. Kıyıdaki bir kaç piknikçi ve bırakılan çöpler bunun kanıtı. Burasının denizi kum, altımızda yürüyen yengeçleri görebiliyoruz. Kaptanın 9 yaşındaki kızı Sude, kaptan olma yolunda ilerliyor.
Kıyıdaki çamların rengi, denizin üstünde, o yüzden burası yeşil. Kıyıdan biraz tepeye doğru yürürsek tatlı suya ulaşacağımızı söyledi kaptan ama çok çekmiyor bizi kıyı. Hepimiz tekneden denize girmeyi yeğledik yine. Kaptan ile 'Caner Abi' de bu arada levrek tava, havuçlu pilav ve meşhur salatadan oluşan yemeği hazır etmişler. Yine afiyetle yedik. Bu seferki yemek de Kaptan eşinin bizim için yaptığı 'boy boncuklu' biber dolması da var. Boy boncuğu bir çeşit ot, pişerken dolmanın üzerine konuyormuş, dolmaya çok güzel bir rayiha vermiş.
Sazak Koyu, bonuk zengini
Çocuklar, çıkardıkları boncuklar için kavga ederken, 'Caner Abi' teknenin ipini çözdü. Şimdi Olympos'a doğru yol alıyoruz. Hava biraz bulutlu. Denizin mavisi ve bulutların güzelliği, çok güzel fotoğraflar için ortamı oluşturmuş, bana deklanşöre basmak kalıyor. Seneler önce karadan gittiğimiz Olympos, eski tadı vermiyor. Dalgalı tertemiz, turkuaz bir denizdi benim beklediğim. Dalga yoktu, turkuaz renk de yeşile dönmüştü. Ağaç evlerde kaldığı izlemi edindiğim gençler, kayalıklardan ardı ardına denize atlayarak gösteri yaptılar. Ramazan Kaptan bu yılki selin kıyıdan sürüklediği toprağın denizin rengini değiştirdiğini söyledi. Sel, aralarında traktörlerin de olduğu 20-25 aracı denize sürüklemiş. 10'a yakını bulunamamış bile. Çıralı'yı denizden gördük. Girenlerin söylediğine göre deniz "buzzz gibi". İlk defa canım girmek istemiyor.
Tekne burnunda gitme keyfi ...
Olympos'tan geri dönüyoruz. Şimdi gençleşme zamanı. Ceneviz Koyu'na doğru ilerlerken, bilgi alıyoruz. Bu koydaki çamur insanı en az 10 yaş gençleştiriyormuş. Yaşasın.. Ceneviz Koyu da Sazak Koyu'na benziyor. Karadan da erişimi var. Biz yüzerken Caner, karadaki bitkilerin köklerinden özel bir çamur çıkarıp kovaya dolduruyor. Kıyıya çıkanlar ellerini bandıra bandıra yüzlerini vücutlarını çamurla kaplıyor.
Olympos'taki kayalar gençlerin atlama yeri..
Teknedeki Kahramanmaraşlı komşumuz bir an önce gençleşmek için çamur kovasına batıp çıktı sanki, sadece gözlerini görebiliyoruz. On yaşındaki oğlu kaptanın sözlerini ciddiye aldı, bas bas bağırıyor: "Ben sürmem, ben sürmem 10 yaş gençleşirsem yok olurum".
Ceneviz Koyu'ndaki çamur 10 yaş gençleştiriyormuş..
Herkes birbirine gülüyor. Biz kıyıda gençleşme iksirinden pet şişeye dolduruyoruz. Üzerimizdeki çamurdan kurtulmak kolay olmuyor. Ama gençliğe ulaşmak da kolay değil. Çamura bulandıktan sonra, teknedekiler birbiriyle artık daha samimi. Burada çaylarımızı içiyoruz, yanındaki bisküviler de gençleşme çabalarımızın bonusu.
Korsan Koyu nefis.. .
Günün en çok keyif aldığım yeri Korsan Koyu. Tertemiz, pırıl, pırıl bir deniz, laciverte çalan, turkuaz bir renk. Denizin dibinde farklı özellikte kayalar, kayalılarda balık sürüleri..İşte bu son durak kaymaklı ekmek kadayıfı oldu. Nefis..Tavsiye ederim.
Dalma ayrı bir keyif...
Teknemiz dönerken kaptan bol neşeli bir müzik koyuyor. Bu yıl teknelerin gözde müziği Sertap Erener'in rengarenk'i..Bu bilgiden de mahrum kalmayın istedim, bakarsınız lazım olur.
Deniz rengarenk, Adrasan rengarenk, gökyüzü rengarenk...

Hiç yorum yok: