20 Kasım 2010

Bir bayram kaçamağı: TİRİLYE

Gençlerin ağzından pek duymadığımız bir söz vardır: “Nerede o eski komşuluklar…” Çünkü onlar bilmezler “akşam evdeyseniz annemler size gelecek” klişesini, pişirilen yemekten bir kap da komşuya verilen günleri ve birlikte gidilen açık hava sinemalarının tadını. Orta yaşlardaki bizlerse son dönemlerine rastladığımız için, o günlerin tadı damağımızda kalmıştır. İşte böyle günlerin tadını alır olduk son zamanlarda…
Çardakta içilen çaylar, kahve sohbetleri, ev yemekleri derken otobüsle güle oynaya gidilen gezilere kadar vardırdık sitedeki komşuluğumuzu. Son gezimiz de eskiden kopup gelen, sararmış fotoğrafların hazzını aldığımız Tirilye’ye yani pek de benimsenmeyen yeni adıyla Zeytinbağı’naydı…İki günlük gezi için bir midibüs tutuldu önce. Bayram tatili fırsat bilindi ve 8 aile, 20 kişilik komşu ekibi yola düştük..
Tirilye, Bursa’ya 40, Mudanya’ya 12 km uzaklıkta. İDO’nun hızlı feribotlarıyla 1 saat 30 dakikada Mudanya’ya gidebilir oradan da Tirilye’ye ulaşabilirsiniz ya da bizim yaptığımız gibi Eskihisar-Topçular feribotuyla Yalova-Bursa-Mudanya güzergâhını izleyebilirsiniz. Biz Bursa’da Saitabad, Cumalıkızık ve Gölyazı’ya da uğradığımız için Tirilye’ye vardığımızda akşam olmuştu. Önce otelimiz Hotel Tirilye’ye yerleştik. Küçük bir otel ama odalarımız rahat ve temizdi. İlgilenenler için fiyatlar oda+kahvaltı, kişi başı 50 TL.

SAVARONA: Hayran bırakan bir hediyelik eşyacı...
Tirilye, zeytin ağaçları arasında geçimini zeytincilik ve balıkçılıkla sağlayan küçük şirin bir kasaba. Son dönemlerde günübirlik gezilerin de uğrak yeri olduğundan turizmden de para kazanılıyor. İstanbul’dan birkaç arkadaşımızı daha görünce son dönemde ilgi çeken yerlerden biri olduğuna kanaat getirdim. Ancak Tirilye bu bayrama hazırlıksız yakalanmışa benziyordu. Otelde yer ayırtmıştık ama restoranlarda yemek bulmak zordu. Bir restoran sahibi “size sadece 1.5 ekmek verebilirim” dedi, neyse Liman Restoran’da 20 kişilik grubumuzu doyurabilecek 10 adet karagöz balığı bulmuştuk. Herkese yarım karagöz balığı, kalamar, karides güveç, yeşil salata deniz börülcesi ve kayakoruğu otundan oluşan lezzetli, keyifli bir yemek yedik.

 MERDİVEN: Tirilye'nin merdivenleri bulutlara çıkıyor...
Bir parantez: Benim için yeni lezzet kayakoruğu otuydu. Hafif ekşimsi bir tadı vardı ve şekli zeytin yaprağını andırıyordu. Ertesi gün soruşturmama rağmen izine rastlayamadım. Araştırdım kayakoruğuotuna kulakotu da denirmiş yeşil kısımları zeytinyağı ile karıştırılıp merhem yapılırsa cilt iltihaplarına, egzamaya ve nasıra iyi gelirmiş. Parantezi kapatıyorum, devam:

KAHVELER: Orta kahve, huzur veriyor...
Komşularımızın on parmağında on marifet. Levent Bey, ustaca çaldığı akerdeonuyla sadece bize değil her zamanki gibi tüm restorana unutulmaz bir gece yaşattı. Ertesi gün Tirilye’nin tarihi yerlerini ve eski evlerinin bulunduğu sokakları gezmek üzere başımızı yastığımıza koyduk. Sabah otelin bahçesinde yaptığımız kahvaltının başrolünde zeytin vardı.
TİRİLYE ZEYTİNİ
Çünkü, Tirilye zeytini ünlü. Osmanlı döneminde sadrazamlar, yabancı büyükelçiliklere verilecek davetlerde büyükelçilerden ne yiyeceklerine dair bir liste isterlermiş. Her büyükelçi listesinde iki şeyden vazgeçemezmiş Türk rakısı ve Tirilye zeytini. Dünyada ve Türkiye’de Tirilye olarak anılan bu zeytin cinsi Büyük Atlas’ın fihristine ve dünya literatürüne geçmiş. Tirilye zeytini sofralık zeytinler içinde “yeryüzünün en iyisi” olarak tanımlanıyor. Orta büyüklükte, ufak çekirdekli ve çekirdeği etine yapışmayan ince kabuklu, dolgun ve lezzetli.

 Tirilye'nin tarihi yapıları restorasyon bekliyor ...

Taş mektep 1989'dan beri metruk halde...


Turistler için her türlü hediyelik eşya var... 
TİRİLYE’NİN İSMİ
Tirilye Mudanya’nın fethi sırasında Osmanlılar tarafından ele geçirilmiş. Tirilye adının kökeni tam olarak bilinmemekle birlikte birkaç varsayım üzerinde duruluyor:
Barbunya Balığı: Tirilye eski Yunanca’da Barbunya balığı anlamını taşıyan Trigla sözcüğünden türemiş. Triglia, barbunya bulunan ter anlamındadır.
Bryllion: Tirilye’nin Bryllion diye tanınan ilk çağ yerleşiminin devamı olduğu kabul edilir.
Üç Papaz: Bu görüş Tirilye’nin İznik konsülünden kovulan Aya Yani, Aya Yorgi ve Aya Sotiri adlı üç papaz tarafından kurulmasına dayanır ve Tri-ilya ‘üç papaz’ anlamına gelir.
Nedense bana bu tez çok yakın geldi..
TARİHİ EVLER
Kahvaltıdan sonra Tirilye sokaklarında dolaştık. Geçmişten günümüze uzanan evler hepimizin ilgisini çekti. Türk tarzının yanı sıra Bizans-Rum mimarisi de etkin. Rum evleri genelde üç katlı yapılmış. Giriş katında taşlık, ocak ve zeytin mahzeni bulunuyor. Zemin katlar serin olduğundan oturmak için tercih ediliyor. İkinci katlar genellikle açık tavanlı. 30-40 yıl öncesine kadar bu alanlarda ipekböcekçiliği yapılırmış. Üçünçü katlar ise yine oturma mekanları olarak kullanılırmış. Rum evlerinde banyo yok. Odaların birinde gusulhane olarak anılan yıkama yerleri varmış. Altınoluk’taki Rum evlerinde de odaların içindeki dolaplarda bu tür gusulhanelerin bulunduğunu anımsıyorum. Evlerin bitişik ve bahçesiz oluşu da Tirilye halkının sokak yaşamını sevdiğini gösteriyormuş.

Tarihi kilise, kiralık ev olmuş.
Tirilye’nin tarihi yapıları arasında gezerken en dikkatimizi çeken yapılar şunlar:
KİLİSE’DEN EV
Eski bir kilise binası ama Rumlar’ın mübadeleyle bölgeyi terk etmesinin ardından özel mülkiyete geçmiş. Bu kilise binasının içinde bugün üç aile kirada oturuyor. “Böylesi ancak Türkiye’de olur” dediğinizi duyar gibiyim. İlginç değil mi?
TAŞ MEKTEP
1989 yılına kadar Tirilye Ortaokulu olarak kullanılan bu binada, hala öğrencilerin izleri var. Demir parmaklıkların arasından baktığımızda okul tahtasını ve öğrencilerin duvar yazılarını görebildik. 1924’teki mübadeleden sonra yetim ve öksüzlerin eğitim görmesi için Darü’l-eytam olarak açılmış, 1957’de Tirilye Ortaokulu’na dönüşmüş, 1989’dan sonra da kaderine terk edilmiş. Restore edilerek günümüze kazandırılması gereken yapılardan biri.
FATİH CAMİİ
Selanik’teki St. Sophia ve Demre’deki St. Nichola kilisesi gibi 610-850 yılları arasında yapılmış ve günümüze kalabilen üç-beş kiliseden biri olan Hagios Stephonas-Hinoklakkos Kilisesi, bugün Fatih Camii olarak hizmet veriyor. Fatih Camii, ‘kare içinde haç’ tipi kiliselerin en eski örneklerinden.
Trilye sokaklarında dolaşırken bir çok zeytinciye rastlamak mümkün. Zeytini ve zeytinyağını butik marka haline getiren işletmeler var. İsmail Emil bunlardan biri. Biz zeytinimizi fotoğrafını çektiğimiz tonton amcadan aldık. Kilosu 10 TL…
Burada butik şarapçılık da yapılıyor. Bakus Şarapları yörenin ünlülerinden. Bozcaada üzümleriyle yapılan Bakus şarapları 15-25 TL arasında satılıyor.
“YAVAŞ ŞEHİR” OLMAYA ADAY
Trilye’ye de Seferihisar gibi “yavaş şehir” Cittaslow olabilir. İtalya’da 1999’da başlayan Cittaslow’un sembolü salyangoz. Yavaş şehir olabilmek için kültürel ve tarihi değerlerin korunması ve geliştirilmesi, bisiklet yollarının yapılması, yerel yiyeceklerin ön planda tutulması, fast fooddan uzaklaşılması gibi kriterler gerekiyor. Tirilye’nin potansiyeli mevcut ancak biraz uğraş verilmeli. Tarihi dokusu, yeşili ve en önemlisi sade bir yaşam tarzı var gördüğüm kadarıyla. Nostalji desen en hakikisini yaşatıyor gelenlere....

2 yorum:

Asortik Krep dedi ki...

Trilye yazınız çok güzel :)
Merdivenlerin çıktığı yerden manzara fotoğrafı çekmişsinizdir umarım :)

suzan dedi ki...

Sevgili Asortik Krep, yazıyı beğenmeniz beni çok mutlu etti. Merdivenlerin hemen yan bölgesinden fotoğraf çektim ama çok güzel bir görüntü elde edemedim..Merdiven ve bulut birlikteliği gözüme hoş göründü..Teşekkür ederim..