19 Ocak 2016

İstanbul’da yaşanmış bazı olaylar ve bu olaylardan çıkan deyimler (5): Dingo’nun ahırı!

 İstanbul'da yaşanmış olayların konu olduğu deyimlerin anlamlarını ve ortaya çıkış hikayelerini içeren bir kitap yayımlandı. 'İstanbul'un 100 Deyimi' isimli kitabı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Çilem Tercüman kaleme aldı:

İstanbul'da ulaşım için atlı tramvayların kullanıldığı yıllarda iki at ile çekilen tramvaylara dik Şişhane yokuşunu çıkabilmesi için fazladan atlar koşulurdu. Azapkapı'da tramvaya eklenen takviye atlar, Taksim'de Dingo isimli bir Rum vatandaş tarafından işletilen ahırda dinlendirilir, sonra tekrar Azapkapı'ya götürülürlerdi. Gün içinde sürekli atların girip çıktığı ahırın, bu durumu dolayısıyla girenin çıkanın belli olmadığı veya her önüne gelenin girip çıkabildiği yerler için "Dingo'nun ahırı" deyimi kullanılmaya başlanmış. 
 Dolap çevirmek:
Eski konaklarda haremlik ile selamlık arasında irtibatı sağlayan ağaçtan yapılan, silindirik, alt ve üst taraflarında bir mil ile tutturularak çevrilen dolaplar vardı. Birbirlerine alaka gösteren ve ev sahiplerinin bundan haberdar olmasını istemeyen konak görevlileri, dolap vasıtasıyla haberleşirler ve birbirlerine haber gönderirlerdi. Konaklarda dolabın bu gibi işlerde kullanılmasından dolayı günlük dilde gizli işler yapmak anlamında "dolap çevirmek" deyimi kullanılır olmuş.

Yarın: Eşref saati ve gözden sürmeyi çekmek…

18 Ocak 2016

İstanbul’da yaşanmış bazı olaylar ve bu olaylardan çıkan deyimler (4):Başında kavak yeli esmek!

 İstanbul'da yaşanmış olayların konu olduğu deyimlerin anlamlarını ve ortaya çıkış hikayelerini içeren bir kitap yayımlandı. 'İstanbul'un 100 Deyimi' isimli kitabı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Çilem Tercüman kaleme aldı:

 Anadolu ve Rumeli kavaklarının şiddetli rüzgarları üzerine söylenmiş bir deyimdir ki, sorumluluk duygusundan uzak gençler, zevk ve eğlence peşinde koşanlar veya zihnini gerçekleşmesi imkansız işlerle meşgul edenler için kullanılmaktadır. 
 Çarşamba pazarına dönmek:
Osmanlı İmparatorluğu döneminde çarşamba günleri Fatih Camisi avlusunun duvarından Yavuz Selim'e kadar yan sokaklara büyük pazar kurulurdu. Kalabalığı, kargaşayı ve düzensizliği ifade etmek için kullanılan "Çarşamba pazarı" veya "Çarşamba pazarına dönmek" deyimi buradan doğmuş.
Yarın: Dingo'nun ahırı ve dolap çevirmek!

17 Ocak 2016

İstanbul’da yaşanmış bazı olaylar ve bu olaylardan çıkan deyimler (3): Balık kavağa çıkınca!

 İstanbul'da yaşanmış olayların konu olduğu deyimlerin anlamlarını ve ortaya çıkış hikayelerini içeren bir kitap yayımlandı. 'İstanbul'un 100 Deyimi' isimli kitabı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Çilem Tercüman kaleme aldı:

İstanbul Boğazı'nın Karadeniz'e açılan noktasındaki Rumeli Kavağı ile Anadolu Kavağı'nda, çok rüzgarlı ve akıntı kuvvetli olduğu için balık tutmak zordur. Bu nedenle balığın bol bulunduğu ve fiyatının düştüğü zamanlarda şehirde tutulan balıkların, Kavaklar'a kadar götürülüp satıldığı görülür. Sair zamanlarda düşük ücretle balık almak isteyen müşterilere, balıkçılar tarafından verilen cevap ise "o sizin dediğiniz ücret, balık kavağa çıkınca olur" şeklindedir. Verilen vaatlerin asla yerine getirilmeyeceğini, söz konusu işin olmayacağını anlatmak için kullanılan "balık kavağa çıkınca" deyimi bu halden doğmuş; ancak zaman içinde deyimde geçen "kavak" kelimesi semt anlamını yitirerek, kavak ağacı zannedilir olmuştur. 
Yarın:Başında kavak yeli esmek ve Çarşamba pazarına dönmek!

16 Ocak 2016

İstanbul’da yaşanmış bazı olaylar ve bu olaylardan çıkan deyimler (2): Ateş pahası!

 İstanbul'da yaşanmış olayların konu olduğu deyimlerin anlamlarını ve ortaya çıkış hikayelerini içeren bir kitap yayımlandı. 'İstanbul'un 100 Deyimi' isimli kitabı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Çilem Tercüman kaleme aldı:

 Sultan Süleyman maiyetiyle Halkalı civarında ava çıkar. Aniden başlayan şiddetli yağmur, padişah ve adamlarını karşılarına çıkan ilk eve sığınmak zorunda bırakır. Ev sahibinin yaktığı ateşin karşısında elbiselerini kurutup ısınan padişah, yanındakilere dönerek, "Şu ateş bin altın eder" der. Yağmurun dinmemesi üzerine padişah ve maiyetindekiler, geceyi de bu evde geçirirler. Konuklarını tanıyamasa da önemli ve zengin şahıslar olduklarını anlayan ev sahibi, sabah ona borcunu soran sultana "Binbir altın" cevabını verir. Bu cevabın şaşkınlıkla karşılanması üzerine ise ateşe bin altın değeri kendisinin biçtiğini, gecelik konaklamanın ise bir altın olduğunu söyler. "Ateş pahası" deyimi, bu hadise üzerine doğmuştur. Ederinden fazla çok pahalı şeyler için bugün de yaygın şekilde kullanılmaktadır.
Yarın: Balık kavağa çıkınca...

15 Ocak 2016

İstanbul’da yaşanmış bazı olaylar ve bu olaylardan çıkan deyimler (1): Ağzınla kuş tutsan nafile!

 İstanbul'da yaşanmış olayların konu olduğu deyimlerin anlamlarını ve ortaya çıkış hikayelerini içeren bir kitap yayımlandı. 'İstanbul'un 100 Deyimi' isimli kitabı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Çilem Tercüman kaleme aldı:

OSMANLI İmparatorluğu'nun güçlü dönemlerinde, Fransa ile her alanda iyi ilişkilerin kurulduğu yıllarda, Topkapı Sarayı'nda huzura kabul edilmeyi bekleyen Fransa elçisi, işinin çok önemli ve acele olduğunu söyleyerek, kızlar ağasını bir an önce içeri alınması için ikna etmeye çalışır ve buna karşılık şu cevabı alır: "Şevketli padişahımız bugün çok hiddetli. Biraz önce külahından tavşanlar çıkaran, alev alev yanan çubukları ağzında söndüren, havaya uçurduğu kuşu birkaç sözüyle geri döndürüp ağzıyla ayaklarından yakalayan hünerli bir hokkabazı dahi huzurundan kovdu. Senin anlayacağın, ağzınla kuş tutsan nafile, ama yine de büyük bir hünerin varsa söyle, zat-ı şahaneye arz edeyim."
YARIN: Ateş pahası deyiminin doğuşu


19 Aralık 2015

"Büyükannem BAYKUŞA benziyor. Zira o çok bilge"

  Torunlar sınıf masasının başında. Büyükanneler, büyükbabalar ise çevrelerinde gururla torunlarını izliyorlar.
İkiz torunlarımız Emre ve Can Alev okullarında birinci sınıftalar.
Geçen gün bir davetiye aldık okuldan.
Bizi “büyükanneler,büyükbabalar ” gününe çağırıyorlardı.
Kalktık gittik torunlarımızın okuluna.
İkizler Emre ve Can ayrı ayrı sınıftalar.
Emre’nin sınıfına girdik, Can’ı da o sınıfa çağırdık.
Biz büyükbabalar, büyükanneler sınıf masasının etrafına dizildik.
Gösteri sonrası. Hep birlikte "Yerli Malı Haftası" kutlanıyor.
Torunlar bir iki şarkı söylediler, bir büyükbabanın, bir büyükannenin anlattıklarından sonra hep birlikte “Yerli Malı Haftası” nı fındık, fıstık ve meyveler yiyerek kutladık.
Can ve Emre aynı iskemlede. Zira Can başka sınıfta okuyor. Misafir olarak ikizinin yanında.
Günün en anlamlı dakikaları torunların “büyükbabalar, büyükanneler”i  hangi hayvanlara benzettikleri pano idi.
Büyükanneler ve büyükbabalar torunlarının kendilerini hangi hayvana benzettiklerini panodan okumaya çalışıyorlar.(üstte) Çocukların yaptığı benzetme resimleri.(Aşağıda)
İşte size bu panodan bazı örnekler:
-          Büyükannem AHTOPOTA benziyor. Çünkü bize yemek verirken,  tüm tabakları düşerken tutabiliyor.
-          Büyükannem KOYUNA benzer. Çünkü çok yumuşak, Üstüne atlayınca yumuşacık oluyor.
-          Büyükannem  KEDİYE benziyor. Çünkü hep dışarı çıkıyor ve eve geç geliyor.
-          Büyükannem BAYKUŞA benziyor. Çünkü çok bilge olduğu için her şeye bir cevabı var.
-          Büyükannem ASLANA benziyor. O her şeyi kırabiliyor, kesebiliyor, yiyebiliyor.
-          Büyükannem BOĞAYA benziyor. Çünkü saçı kırmızı.
-          Büyükbabam KAPLANA benziyor. Yüzü kaplan gibi.
-          Büyükbabam KÖPEĞE benziyor. Çünkü hep köpek taklidi yapıyor.

3 Aralık 2015

3. Köprü "iki yakayı" birleştirmek üzere!

Fotoğrafın çekildiği tarih 2 Aralık 2015.
Üçüncü Boğaz Köprüsü’nün bizim camdan görünüşü.
İki yakanın kavuşmasına az kaldı.
İstanbul için bu köprü hayırlı mı hayırsız mı?.
Kuzey ormanlarından geçen köprü yolları doğayı bozacak mı bozmayacak mı?
Ormanlar kesilip yerleşim alanları açılacak mı?
Kısaca İstanbul’un nefesi kesilecek mi kesilmeyecek mi?

Tüm bu soruları zaman tünelinin içindeki sanal aleme bırakıyorum.

28 Kasım 2015

İstanbullunun "NEFES ALDIĞI"Orman: Belgrad Ormanı

 İstanbul'a nefes aldıran orman ismini, Kanuni’nin Sırbistan seferi dönüşü getirdiği halkın yerleştirildiği Belgrad köyünden alıyor. Köy, su kaynakları kirletilince padişah buyruğuyla taşınmış. Sapsız meşe, ormandaki baskın ağaç türü.

10 Kasım 2015

Acı ama ne yazık ki gerçek oldu!

BENDEN BU KADAR TÜRKİYE. HOŞÇA KALIN!

9 Kasım 2015

Isırılmış elma logosu, teknolojisi babasına saygı duruşu!

Alan Turing 1912'de İngiltere'de doğdu. Matematik, kripto analitik, bilgisayar mühendisliği ve biyoloji alanlarında uzmandı. Nazilerin gizli yazışmalarda kullandığı Enigma kodlamasını çözdü. Almanların ünlü Enigma isimli şifre mekanizmasını çözerek savaşın gidişatını değiştirdi. Enigmanın çözülmesiyle beraber Alman denizaltıları zor durumda kalıyor. Alman savaş uçaklarının Londra üzerinden gerçekleştirdikleri bombardımanlar kısmen etkisizleşiyor ve bunlar bir matematikçiAlan Turing’in başarısıyla oluyor. Bu sayede savaşı İngiltere lehine çevirerek zaferi getirdi. Turing, ülkesine savaşı kazandıran kodlamaları geliştirdikten sonra 1952'de homoseksüel davranışları sebebiyle tutuklandı. 1954 yılında Turing intihar etmek için bir ısırık aldığı zehirli elma nedeniyle öldü. Alan Turing’in cesedi bulunduğunda yanında bir ısırık alınmış elma da vardı. Ucundan ısırılmış bir elma şeklindeki logo, bilgisayar teknolojisinin babasına bir saygı duruşu.