16 Ağustos 2007

Adaların en yeşili Rodos Adası'ndayız (2)

İKİ ÜLKE BURUN BURUNA: Fotoğrafa dikkatli bakın. Sol taraftaki kara parçası Sakız Adası’na ait yani Yunanistan. Sağ taraftaki kara parçası da Çeşme’nin ucu yani Türkiye. Geminin direğinden kıç üstündeki bayrağa uzanan ipte iki ülkeyi ayıran sınır adeta. İki ülkenin bu kadar içiçe girmiş sınırları varken kıta sahanlığı sorununu nasıl halledebilirler ki.
HAVUZLAR AĞLA ÖRTÜLÜYOR: Geminin havuzlarındaki suyu akşam boşaltıyorlar ve havuzu ilaçlı sularla yıkıyorlar. Akşamları ise birileri fark etmez de havuza düşer diye ağ geriyorlar. Bu ağı görünce bizim belediyelerin üstü açık çukurları aklıma geldi. Bu arada ilave edeyim havuzlara her sabah yeniden su dolduruluyor.
HEM OKUYOR HEM DE GÜNEŞLENİYOR : Gemide ilgi çekici tipler de vardı. Onlardan biri de hem güneşlenen hem de kitap okuyan bu bey. Her yerde kitap okuduğunu gördüm. Sanırım çok heyecanlı bir romanın sayfalarından bir türlü ayrılamamıştı.
RODOS SURLARIYLA KARŞILIYOR BİZİ: Rodos’un sahil boyunca uzanan surları yıllarca adayı almak isteyenlere siper olmuş. Bu surlar ve surların arasındaki kaleler restore edilmiş.
Kuşadası’ndan sonra rotayı Rodos’a çevirdik. Turu düzenleyenler gezi boyunca uğranılan yerlerle ilgili önce size çeşitli seçenekler sunuyor; isterseniz limanda gemiden inip kendi başınıza adayı gezebilirsiniz. İsterseniz sunulan seçeneklerden birine katılır, adada rehber eşliğindeki geziye katılabilirsiniz. Bu geziler ücretli. Ücret genellikle 40-80 euro arasında değişiyor. Tabii bu ücret kişi başına alınan ücret. Biz, Rodos için eski şehir ve Philerimos gezisini seçtik. Diğer seçenek ise Lindos ve şehir turu idi. Bizim seçtiğimiz gezi için yetişkinlerden 44 euro, çocuklardan 22 euro aldılar.
TARİHİ KAPIDAN TARİHE YOLCULUK: Rodos'ta Şövalyeler Sokağı önemli bir tarihi yer. Geziye katılan yolcularla birlikte bu kale kapısından girip tarihin kokusu içinde şövalyeler sokağına ulaştık.
Marmaris’in karşısına düşen Rodos, büyük ve bakımlı bir ada. Bence adaların içinde en yeşil olanı. Sahiller bizim gibi kapışılmamış. Limandan eski şehre doğru yürürken sizi halka açık bir plaj karşılıyor. Rehberimiz bu plajların bulunduğu bölgeleri sıralıyor, yüzmek isteyenlere de yol gösteriyor. Büyük oteller ise kıyı şeridinden çok gerilere yapılmış. Bizdekiler gibi sahilin dibini kapmamışlar.
GEYİK RODOSLULARIN SEMBOLÜ: Eski limanın girişi. Fotoğrafı otobüsle giderken çektiğim için çok güzel değil. Limanın iki girişindeki geyik heykelleri ilgi çekiyor.
Rehberimizin anlattığına göre, Rodos adını bir su perisinden alıyor. Her taraf güllerle kaplı. Eski limanın girişindeki geyik heykelinin de bir hikayesi var. Adaya ilk gelenleri önce binlerce yılan karşılamış. Yılanlarla başa çıkamayan ada halkı, çareyi adaya geyik getirmekte bulmuş. Adaya getirilen geyikler, yılanları ezerek öldürmüş ve adanın sembolü haline gelmiş. Rodos Kalesi ve kıyı boyunca uzanan surları 14 yy.da Aziz John şövalyeleri tarafından inşa edilmiş. Ada bu şövalyeler zamanında altın çağını yaşamış.
SARAY MOZAİKLERİ SAKIZ ADASI’NDAN : Knossos Sarayı’nda mozaikler dikkat çekici. Anlatılanlara göre mozaiklerin taşları Sakız Adası’ndan getirilmiş.
Tarihi kalıntıları, Athena Tapınağı’nı gördükten sonra eski Rodos sokaklarında kalabalığın arasına katıldık. Rodos şövalyelerinden kalma kalma sokak gerçekten ilgi çekici. Rodos’ta yemek yeme fırsatımız olmadı ama Türk kahvesi içtik. Kahve iki euro. Grek kahvesi de diyorlar ama bizim gibi kahvenin yanında su da getiriyorlar. Bir de küçük bir bisküvi veriyorlar.Rodos’ta balık çeşitleri ön planda. Ada da 2400 yıldır şarap üretiliyor. Ben içmedim ama şarapların güzel olduğunu söylediler.
ŞÖVALYELER SOKAĞINDA TARİHLE BİRLİKTE : Şövalyelerin kaldığı sokak. Sokağın adı Chevaliers. Adada eski ne varsa restore edilmiş. Bu sokaktaki binalar da restore edilmiş ve bazıları kullanılıyor. St. John Şövalyeleri bu sokakta yaşamış ve Rodos’u korumuş.
Rodos yıllar boyu üç kültürün etkisinde kalmış; Aziz John Şövalyeleri, Osmanlılar ve İtalyanlar.Osmanlılardan kalma camiler de var. Bunlardan biri Süleyman Camii. Rehberimize göre bakım için kapalıymış. Dört yıldır bakımı sürüyormuş. Anlayın işte, bakım adı altında camileri açmıyorlar.Jövalyelerden kalma “Büyük Efendi’nin yeri” ni ( bir nevi saray) İtalyanlar restore etmiş. Babalarının hayrına değil tabii. Mussolini’ye yazlık olarak. Gelip keyf çatsın diye. Ama Mussolini’ye kısmet olmamış bu sarayda dinlenmek. Adaya adımını atamamış.
GÜNEŞ ÇOĞU KEZ DENİZE BATIYOR: Gezinin bana göre en can alıcı zamanları güneşin sabahları doğuşu ve akşamları batışıydı. Bu görüntüleri zaman zaman sizlerle paylaşacağım. İnsanın günlük yorgunluğunu atan bu görüntülere yolcuların pek itibar etmemesi ilgimi çekti. İnsanlara ne oldu diye düşündüm bir an. Neden bu güzellikleri göremiyoruz ki?
Binanın içi Kos’tan yani bizim deyimimizle Sakız Adası’ndan getirilen mozaiklerle donatılmış. Rodos diğer adalara göre alış veriş için en ucuz olanı.
Rodos turunu tamamladıktan sonra Girit’e doğru yola çıktık. Denizcilerin korkulu rüyası dalgalarıyla bilinen Rodos çevresinden sakin bir havada yol aldık. Dalgaları kışa sakladık.

BİR SONRAKİ DURAĞIMIZ: GİRİT

4 yorum:

Tijen dedi ki...

Akın abi,
Çok iyi etmişsiniz gezmekle. Bu kadar burnumuzun dibinde olup, tarihlerimizin bu kadar içiçe geçtiği bir ülkeyi görmemek ayıp ve kayıp.
Daha nice gezilere.

Punto dedi ki...

Sevgili Tijen; yeşili olmayan kayalık adaların turizm açısından nasıl pazarlandığını görmek gerekiyor. Ondan sonra da çirkinleştirmek için bu kadar uğraşmamıza rağmen ülkemizin hala çok güzel olduğunu anlamak ayrı bir mutluluk. Tanıtım ve pazarlama konusundaki beceriksizliğimiz de üzüntü verici tabii.

Pınarın Kulubesi dedi ki...

Ne kadar ilginç, bir tarafta Çeşme, diğer tarafta yüzerek geçilebilecek kadar yakın Sakız adası...
Kitap okuyan bey çok ilginç geldi, böyle bir gezide olsaydım, içim rahat rahat kitap okuyamazdım. Çevreyi yeterince seyredemem, birşeyler kaçırırım ya da tarihe ve geziye odaklanamam diyerek. İnsan kaç kere yakalar ki böyle bir fırsatı:)

Punto dedi ki...

Sevgili Pınar; gemiden daha doğrusu kumar makinalarının olduğu bölümden çıkmayanlara ne demeli? Hemen hemen tüm gezi boyunca mutlaka bir adanın yanından geçiyor gemi. Yani saatlerce dışarıyı seyretme olanağı vardı ama insanların bakış açıları çok değişebiliyor.