23 Ağustos 2007

Aktif volkan üzerinde "özel" ada: Santorini (4)

VOLKAN ÜZERİNE DEMİRLEDİK: Santorini Adası’na da teknelerle çıkılıyor. İki liman var çıkış için. Biri teleferiğin ve patika yolun olduğu liman, diğeri de araçların tırmanabildiği liman. Biz ikinci limana çıktık.
İLK GÖRÜNTÜ ÇARPIYOR İNSANI:Denizden adanın görünüşü ilginç. Adanın evleri küçük, kireç beyazı, sayısız pencereli ve özel çatı kaplamaları kullanılarak inşa edilmiş. Bu evlerin kimi restorana, kimi de bara dönüştürülmüş.
Girit’ten öğlen üzeri ayrıldık. İsmini sıkça duyduğumuz balayı adası Santorini’ye doğru yola çıkmıştık. Bizim balayı ile pek işimiz kalmamıştı ama ikinci bahar yıllarında pekala ikinci balayı olabilirdi. Neyse. Bu işi fazla karıştırmayalım. Ne diyorduk.
Tam yol Santorini’ye doğru gidiyorduk. Bu arada sayısız çıplak adaların yanından geçtik. Sakin bir denizde yol alıyorduk. Güvertede gölge bir yerde bizimkilerle laflıyorduk. Denizcilikten gelen bir alışkanlıkla makinaları dinliyordum sürekli. Birden gemi hız kesti. Fırladım yerimden. Kaptan köşkünün üzerindeki yolculara açık bölüme koştum. Fotoğraf makinasıyla birlikte tabii. Adalarla çevrili geniş bir koya giriyorduk.
VOLKANİK KATMANLAR SİZİ KARŞILIYOR: Adanın kalbi şu anda denizin altında. Adada bulunan volkan bugün bile aktif. Öyle ki, 80 derecelik sıcaklıkta buhar püskürtüyor. Daha önceki patlamalardan kalan gri, siyah, kahverengi volkanik oluşumlar hala izlenebiliyor.
Karşımızdaki büyük adanın tepesine martılar konmuş gibiydi. Adanın dik yamacının çarpıcı bir görüntüsü vardı. Yavaş yavaş demirleme noktasına doğru gidiyorduk. Beyaz lekeler büyümüş, seçilmeye başlamıştı. Birbirine bitişik evlerdi bunlar ve hepsi beyaza boyanmıştı. Sanki yeni boyanmış gibi görünüyordu. Gemiyi iki şamandıra arasına baştan kıçtan bağladılar. Kıyıya küçük teknelerle çıkacaktık. Bize yine iki seçenek sunulmuştu: Ya serbest limana çıkaracaklar ve orada bırakacaklar. Bu durumda tepeye çıkmak için ya teleferiğe bineceksiniz, ya da yayan olarak dik yokuşu tırmanacaksınız. (Bu arada bu yokuşu eşeklerle de çıkmak mümkün).
YARIM AY ŞEKLİNDE: Santorini, M.Ö. 3000 yılından itibaren Minos Uygarlığı’nın bir parçası olarak gelişimini sürdürmüş. M.Ö. 1450 yılında meydana gelen volkanik patlama sonucu parçalanarak üç küçük, bir büyük adaya dönüşmüş. Geri kalan kara parçası yarım ay şeklinde kalarak Santorini’yi oluşturmuş.
TÜRK KAHVESİ İKİBUÇUK EURO: Adanın tepesinden baktığınız zaman görüntü muhteşem. Ada özel bir adaya dönüştürülmüş.Adada bir Türk kahvesinin 2.5 euro olduğunu söylersem her şeyin ne kadar pahalı olduğunu hemen anlarsınız. Türk kahvesi Sakız Adası’nda 1 euro ve Rodos’ta ise 2 euro.
Biz diğer seçeneği seçtik; Ada turu ve Oia köyüne gidiş. Bu seçenek için büyüklerden 49 euro, çocuklardan 24 euro aldılar. Bu rakamları özellikle veriyorum. Niyetlenenler cepten ne çıkacak aşağı yukarı bilsinler diye.
Gemiden yine tek sıra halinde çıktık. Tekneye bindik. Teknelere belirli sayıda yolcu alıyorlar. Biz de olsa doldur babam doldur.
Tekne bizi teleferiğin olduğu limana değil, farklı bir limana götürdü. Limanın girişinde deniz üzerindeki daire şeklindeki şamandıralar dikkatimi çekti. Serde denizcilik varya "bakın" dedim "balık çiftliği kurmuşlar". Meğer kazın ayağı öyle değilmiş. Rehberimiz ne olduğunu anlattı; alt kısmı yırtılan bir yolcu gemisi burada batmış. 125 metre derinde yatıyormuş. Şamandıralar onun içinmiş. Yine de bu şamandıraların ne işe yaradığını pek anlamadım.
EVLER LÜKS VİLLA OLMUŞ: Geleneksel evlerin bir kısmı da lüks otel ve villalara dönüşmüş. Hemen hepsinin teraslarında havuzlar var. Ada halkı tamamen turizme dönük bir yapılanma ve sistem geliştirmiş.
Limanda bizi bir otobüs bekliyordu. Bindik otobüse, tırmanmaya başladık. O yamacı zik zak şekilde yarmışlar, tepeye çıkan gidiş geliş bir yol yapmışlar.Tepeye varınca adanın arka tarafının hiç bir özelliği olmadığını gördük. Dar yollardan yol alarak Oia Köyü’ne ulaştık.
Yamacın tepesindeki dar sokaklara girmeden bize fıstık ikram ettiler. Gezi dönüşü uğrayıp fıstık almak üzere. Oia Köyü, güneşin batışının en güzel göründüğü yerde yani adanın ucunda. Bir şeyi itiraf etmeliyim; bizim Ayvalık’taki şeytan sofrasından güneşin batışı Santorini’ye on basar. Ama bu işler pazarlama işleri.
HER AİLEYE BİR KİLİSE: Adada çok sayıda küçük kilise gördük. Beyaz boyalı, kubbesi mavi. bu tip kiliseye adım başı rastlamanız çok olağan. soruşturdum neden bu kadar çok küçük kilise var. Bir büyük kilise yetmiyor mu diye? Meğer her ailenin bir kilise yaptırma geleneği varmış.
TATLI ŞARAP ADASI: Santorini'de turizm dışında üzüm bağları bir hayli fazla. Zengin volkan toprağı üzüm bağları ve küçük domates yetiştiriciliği için çok uygun. Tatlı şarap yetiştiriliyor. Köy yollarında şaraphaneler çok. Yaz aylarında buralarda düğünlerin organize edildiğini öğreniyoruz.
SANTORİNİ'DE GÜN BATIMI: Santorini'nin gün batımı iyi pazarlanmış. Güneşin adanın karşısından doğması ve yine karşısından batması pazarlama için avantaj olmuş. Buna bir de bulutsuz günlerin çokluğunu ilave edebilirsiniz. Bizim adada kalıp güneş batımını seyretmemiz için zamanımız yoktu. Ben de gemiden karşı adalarda batan güneşin fotoğrafını bu açıdan çektim.
Volkanın hala aktif olduğunu öğrenince hafif ürperiyoruz. Otobüse binip adanın merkezi Fira’ya dönüyoruz.
Fira’da dar ama tertemiz sokaklarda biraz dolaşıp teleferikle Skala limanına inip tekneyle gemiye dönüyoruz. Volkan üzerindeki dansımız böylece bitiyor.

Bir sonraki durak şöhretsiz bir ada: Patmos

10 yorum:

Pınarın Kulubesi dedi ki...

Her aileye bir klise çok ilginç geldi, gerçekten bu kadar koyu dindarlar mı acaba? Gezi ücretleri de bana yüksek geldi, bu fiyatları vermeniz çok iyi oldu, mavi yolculuk ücreti ile birlikte değerlendirip ona göre bir kez daha düşünmek gerek

Punto dedi ki...

Sevgili Pınar; bana da ilginç geldi bu kadar küçük ve çok kilisenin olması.
Gazete ilanlarında bir de küçük yazı ile yazılmış bir ücret daha var. Liman ücreti. Adam başı 217 euro alınıyor tüm limanlara giriş çıkış ücreti olarak.
Yani genel para, liman ücreti, gezilere katılırsanız onun ücretleri. Bir de gemide ekstra bir şey içerseniz onlara verilen ücretler. Hesabı buna göre yapmak gerekiyor.
Baştan alınan genel paraya taksit yapıyorlar o kadar. Bu para da gezi zamanına, kamaranın konumuna göre değiştiği için rakam veremiyorum.

Ferhanca dedi ki...

Gezinizin güzel geçtiğini bir çırpıda okunan yazınızdan anlaşılıyor.Neşeniz bol olsun ,iyi gezmeler..
Yazıların devamını merakla bekliyoruz..))

Punto dedi ki...

Sevgili Ferhanca; gezi bizim için iyi geçti gerçekten. Tabii bizim için. Başkaları için farklı olabilir düşüncesiyle objektif anlatmağa gayret ediyorum. İki ada ve Atina kaldı yazılacak.

Adsız dedi ki...

Santorini'yi cok merak ediyordum. Resimlerden cok yuksek ve dimdik bir ada olarak gozukuyor. Halk adanin tepesinde yasiyor denize falan giremiyor mu? Sanki biraz dengenizi kaybetseniz ucurumdan asagi yuvarlanacaksiniz gibi. Affedersiniz keci gibi olmak lazim bu adada yasayabilmek icin. Gezinizi bizlerle paylastiginiz icin cok tesekkur ederiz. Cok selamlar.

Punto dedi ki...

Sevgili Mine; adayı şöyle tarif edebilirim; karpuzu ortadan kesin. dik yamaçlar kestiğiniz bölüm. Fotoğraflardaki tepeler. Adanın diğer bölümü karpuzun ucuna doğru olduğu gibi meyilli. Volkanik olduğu için adada pek plaj yok. Zaten çarpıcı görüntüsüyle tanıtılmış. Bir de uydurmuşlar balayı adası diye.
Dediğin gibi yükseklik korkusu olanlara göre değil. Keçi gibi dolaşmak gerekiyor yamaçlarda.

Timur dedi ki...

Bence harika bir rota .
Ege Denizi , tarihiyle ve coğrafyasıyla karış karış gezilesi bir yer .
Ancak anladığım kadarıyla adalarda Türkler'den kalan birşey yok .
Türk Kahvesi'ni de Yunan Kahvesi diye satıyorlar galiba :)

Punto dedi ki...

Sevgili Timur; bizim gezdiğimiz yerlerde iki üç cami dışında pek bir şey göremedik. camilerin de kapalı olduğunu öğrendik. Gerekçeleri de bakım.
Türk kahvesine Grek kahvesi diyorlar. Bazı satıcılar da İstanbul demiyorlar.

mzyyn dedi ki...

aslında onlar kilise degil, sapel imisler. ve azizler adina yapılırlarmıs. 365 aziz ve gun oldugu icin o azizler icin sapeller yaparlarmıs aileler. bizdeki gibi degil saygı adına sanırım.

Punto dedi ki...

Bilgi için teşekkür ederim Sevgili Müzeyyen.