20 Ağustos 2007

Girit”te “saray alanını” satan Türkler!...( 3 )

SABAH VE ÖĞLEN YEMEKLERİ GÜVERTEDE: Gezinin en renkli bölümleri sabah ve öğlen güvertede yenen açık büfe yemeklerdeydi. Masalar zaman zaman ihtiyacı karşılamadı. Özellikle Yunan yolcuların yemek yenen masalarda uzun süre oyun oynayıp ayakta kalan yolculara aldırmamaları dikkat çekiciydi.
İNGİLİZ DANS GRUBU: Her akşam salonda hem müzik hem de dans gösterisi yapıldı. Dans ekibinin dört İngiliz kızdan oluşması sizi şaşırtmasın. Gezi boyunca müzik yapan orkestra elemanları da Bulgardı.
GÖLGELERİN HAKİMİ: Güneşin yakıcılığı karşısında zaman zaman açık alanda gölge bir köşe bulmak kolay değildi. Gölge bir köşede sadece kendini düşünen ve plastik koltuklarda sere serpe yayılan bu yolcu hakkındaki yorumu sizlere bırakıyorum.
GİRİT LİMANINDA TÜRK GEMİSİ: Girit limanını izlerken Samsun gemisini görünce bir anda sevindim. Yunan gemilerinin vızır vızır dolaştığı bu sularda gördüğüm Türk gemisi tek tesellim oldu.
GİRİT, MİNOS KÜLTÜRÜNÜN MERKEZİ: Knossos Sarayı’nın kalıntıları Heraklion’a üç mil uzaklıkta. 1899 yılında keşfedilmiş. Kısmen yeniden inşa edilmiş.Sarayın Kral Minos’un ve canavar Minotor’un efsanevi Labirenti ve kadim Minos kültürünün merkezi olduğuna inanılıyor.
Rodos’u turladıktan sonra ver elini Girit dedik ve yola çıktık. Girit’i görmenin benim için ayrı bir önemi olduğunu hemen belirteyim.Anne tarafımdan büyük dedem, Girit’te liman reisliği yapmış. Büyük dedemin adasına gitmenin heyecanı ile o gece gözüme uyku girmedi. Uyudum kalktım, kamaranın penceresinden denizci deyimiyle lumbozdan dışarıyı seyrettim durdum. Kara parçasını görünce kamaradan eşimi ve kardeşimi uyandırmadan sessizce dışarıya süzüldüm. Üst kamaraya çıktığımda ortalıkta kimse yoktu. Sadece gemi çalışanları her tarafı yıkıyordu.
GİRİT ÇARŞISINDA TÜRK SEBİL- ÇEŞME: Adalarda Osmanlı izlerine pek rastlamadık. Yunanlı sanırım bu izleri silmek için her şeyi yapmış. Girit’in merkezindeki bir meydanda varlığını korumuş bu sebil-çeşmenin Osmanlı döneminden kaldığı belliydi.
Bir sandalyeye kuruldum ve paralel gittiğimiz karayı izlemeğe başladım. Bu arada güneşin kendini göstermeden bize yansıttığı kızıllığı seyrettim. Fotoğraf makinamın deklanşörüne bastım da bastım.Karaya paralel ıki saate yakın yol aldık. Girit Adası biliyorsunuz ince uzun bir ada. Yanaşacağımız liman da adanın tam ortasında. Yavaş yavaş güneşin ışınlarıyla birlikte yolcular da görünmeye başladı. Sessizce Heraklion Limanı’na yanaştık.Heraklion Girit Adası’nın başkenti. Girit dört vilayete ayrılmış; Hania, Heraklion, Retimnon ve Lasiti. Girit gezisi ile ilgili bize sunulan seçeneklerden Knossos Sarayı gezisini seçmiştik. Bu gezi için büyükler 57 euro, çocuklar için 28 euro ödendiği bilgisini araya sıkıştırayım.
20 BİN METREKAREDE BİR SARAY : Knossos Sarayı 20 bin metrekareye yayılmış.Yüzün üstündeki odalar bir labirent görünümünde. Kral Minos’un çok odalı bu sarayının labirent kavramını ortaya çıkardığı söyleniyor.
Tüm gezilerde uygulanan bir sistemi yeri gelmişken anlatayım; Limanlara gelindiğinde anonsla tüm yolcular büyük salona toplanıyor. Tura çıkacaklar gruplara ayrılıyor ve önünüzde sizin grubun numarasını taşıyan görevlinin-hani olimpiyatlarda ülkelerin bayraklarını taşıyan gençler gibi- peşine takılıp gemiden çıkıyorsunuz. Bu usule neden gerek var derseniz anlatayım; çıkış tek bir kapıdan. Çıkarken kartınızı bilgisayara kaydedilmesi için görevliye uzatıyorsunuz. Bu uygulama yapılmasa yolcular, önce çıkmak için kapıya yığılacaklar.Neyse.Büyük dedemin yaşadığı Girit Adası’na adımımı attığımda biraz hayal kırıklığına uğradım.Nasıl bir ada bekliyordum? Gözümde büyüttüğüm Girit Adası sıradan bir görüntü ile karşıladı bizi. Otobüslere doluştuk ve Knossos Sarayı’na doğru yola çıktık.
İNGİLİZ ARKEOLOGUN BULUŞU: Arkeolog Arthur John Evans (1851 - 1941) Yunan Yarımadası’ndaki Miken uygarlığının Girit’ten kaynaklandığı görüşünü ortaya attı. 1899’da Girit Knossos Sarayı’nın içinde bulunduğu Heraklion (Kandiye) bölgesinde bir araziyi dört Türkten satın aldı ve 1900’de kazılara başladı.
Rehberimiz anlatmağa başlıyor hemen:Adanın toplam nüfusu 600 bin. Adada Venediklilere ait çok eser var. Venedikliler 4.5 asır adada hüküm sürmüşler. Ada 1609’da Osmanlıların eline geçiyor ve bizimkiler 1898’e kadar adada kalıyorlar.Bir tepeye yerleşmiş Knossos Sarayı’nı geziyoruz . Dört bin yıllık bir saray. Depremde yıkılmış ama tekrar yapılmış. 1600 odası var. Bu kadar çok oda sarayı labirent haline getirmiş. Sarayda 200 kişi yaşarken etrafta yaşayanların sayısı da 8o bini buluyor.Bu saray da 1450 yılında yıkılıyor. İşin ilginç yanı sarayın bulunduğu arazi dört Türke aitmiş. Şimdi sıkı durun. Bizim Türkler tüm araziyi bir İngiliz arkeologa satmışlar. O da sarayın kalıntılarını gün yüzüne çıkarmış. Yine rehberin anlattığına göre Girit’te çok büyük Osmanlı arşivi var ve bir Allahın kulu buralardaki bilgiye ulaşamamış.
TUNÇ DEVRİ SARAYI: Kazılar 1935’e kadar sürdü. Evans, yalnızca tarih öncesi döneme ait bir sarayı değil, o güne değin bilinmeyen bir ilk Bronz Çağı uygarlığını ortaya çıkardı. Bu uygarlığa efsanevi Girit Kralı Minos’un adını verdi.
Çok çeşitli otların yetiştiği Girit’te bitkilerden çeşitli bitki çayları üretildiğini anlattılar ama biz pek göremedik bu çayları. Adada bol bol zeytin ağaçları var. Zeytinleri ise minicik ama bol yağlı.Son bir bilgi. Heraklion Tanrı Zeus’un doğduğu yer olarak kabul ediliyor.
GEMİDEN GÜNEŞ BATIMINA DEVAM: Gezinin tüm akşamlarında güneş batımını seyretmek büyük zevk oldu bizim için. Ben de geminin çeşitli yerlerinden güneş batışının fotoğraflarını çektim.
Ne işe yarayacak bilmiyorum ama ailesi Girit’ten gelen, eşimin bir arkadaşına da isteği üzerine küçük bir taş almayı da unutmadık.
Girit’ten sonra rotayı volkanik Santorini Adası’na çevirdik.

Sonraki ada: Santorini Adası

6 yorum:

Pınarın Kulubesi dedi ki...

Girit konusunda hayal kırıklığına uğramanıza üzüldüm.
Londra'da ki müzede birçok eser sergileniyor bu bölgeden. Girit adasında kalabilenleri görmüşsünüz. Bizim Türklerin yaptığı işe de çok içerledik, aynısını Mısırlılar da yapmış. Kimbilir Girit adasını alabilmek için kaç Türk öldü ama İngilizler hiç can kaybetmeden rahatlıkla almışlar

Punto dedi ki...

Sevgili Pınar; bizim gördüğümüz şehir Heraklion, Sirkeci gibi bir yer. Hanya'nın daha güzel olduğunu söylediler ama gemi oraya uğramıyor.
Tarihi eserler konusunda ne kadar cahil bir millet olduğumuzu görmek üzüyor insanı.

Adsız dedi ki...

Sevgili Punto,
benim de her iki dedem Giritli. (Baba ve anne tarafım Hanya'dan mübadelede gelmiş ve İzmir'e yerleşmişler.
Ne mutlu size ki gidebilmişsiniz atalarınızın yaşadığı o toprak parçasına. Sizi şanslı addediyorum, gıpta ediyorum. Kendime ise çok kızıyorum. Mesleğim gazetecilik (33 yıllık) olmasına karşın bugüne kadar gideledim.
Sanırım bırakıp geldikleri yerdeki arazilerden de bir hak iddia edememişler.
Sizin acaba şu bilginiz var mı? AB başvurusuyla birlikte bir takım hukuki haklar ortaya çıkmakta mıdır?
Çünkü bizden İngiliz'e filan 1 karış toprak satan olmamış.
Saygılar.
Ali HASDEMİR

* mail adresim: ali.hasdemir@gmail.com

MEACULPAKSK dedi ki...

Giritli olan arkadaşları bir site altında topluyoruz.Aile ortamı nezih insanlar sizleride aramızda görmek isteriz...
www.giritturk.com

Giritli dedi ki...

Yukarıda görülen çeşme Osmanlılardan kalma değil maalesef. Venedik yapısıdır. Aslan figürü işlenmiştir. Mozorini Çeşmedidir adı.

Punto dedi ki...

Sorduğumuz kişiler bize yanlış bilgi vermiş. Düzelttiğiniz için teşekkür ederim.