10 Mayıs 2009

Bir geziden gözümüze çarpanlar!...

MUDURNU’DA YALI BENZERİ KONAK: Mudurnu ilginç bir kent. Burada da Osmanlı izlerini görmek mümkün. Sokaklarda gezerken Türk evlerine benzemeyen daha çok yalı benzeri bir evin önünde duruyoruz. Rehberimiz bu evin ilginç hikayesini anlatıyor; yörenin zenginlerinden biri İstanbul’u gezerken yalılardan birini çok beğenmiş. Sormuş, soruşturmuş yalıyı yapan Ermeni ustayı bulmuş. Ondan Mudurnu’da yalının aynısını yapmasını istemiş. Ermeni usta "tamam" demiş ve yalının aynısını yapmış. Ermeni usta evi yaparken ev sahibinin kızına aşık olmuş. Kızı evlenmek için babasından istemiş. Zengin adam "sen Müslüman değilsin" diye kızını Ermeni ustaya vermemiş. Buna kızan usta da evin tepesine haç yapmış. Evin tepesindeki o şekle baktık, baktık ama biz pek haç’a benzetemedik.
GEMİCİ FENERİNDE TASARRUFLU AMPUL: Beypazarı yakınlarında İnözü Vadisi’ndeki bir kır gazinosunda yemek yiyoruz. İnözü Vadisi bir çok kuş çeşidine yuva olmuş. Yırtıcı kuşlar bu alanı kendilerine mesken edinmiş. Kır gazinosunda akşamları yemek yemek için bungolav tipi yerler yapılmış. Eski lambayı ve gemici fenerlerini görünce dikkatimi ışıklandırma çekiyor. Lambanın ve gemici fenerinin içinde tasarruflu ampulleri merak ediyorum ve rehbere gazinonun sahibinin Karadenizli olup olmadığını soruyorum. Değil cevabı beni şaşırtıyor doğrusu.
HEYELANLA SÜNNET OLAN GÖL: Sünnet Gölü Çubuk Gölü’ne göre daha çok tanıtmış kendini. Gölün hemen başlangıcında kalınabilecek bir tesis bunun göstergesi. Sünnet Gölü dar ve derin bir vadinin heyelan sonucu tıkanıp suyun akmasının kesilmesiyle oluşmuş. Adını da bu kesilmeden almış.Göl dibinden ve küçük bir ırmaktan besleniyor. Göl 820 metre yükseklikte. Etrafında yürüyüş alanlarının bulunması doğa meraklılarının ilgisini çekiyor.
ÇUBUK GÖLÜ’NDE TV DİZİSİNİN AZİZLİĞİ: Çubuk Gölü kaynak suları ile ünlü imiş. Göynük’e 6 Km uzaklıkta bir göl. En derin yeri yaklaşık 13 metre. Gölde alabalık ve sarıbalık yaşıyor. Etrafı sessiz ve çevresi ormanla kaplı. Piknik için ideal bir yer. Gölün tanıtımı yapılmadığı için halkımızın mangalını kapıp koştuğu alanlardan değil. Gölün yamaçlarındaki yeldeğirmenleri dikkat çekiyor. 2005 yılında "Rüzgarlı Bahçe" dizisi için bu alana yeldeğirmenleri ile film platosu yapılmış. Halk bu dizi ile gölün tanıtılacağını ummuş ama dizi tutmayıp yayımdan kaldırılınca tüm hayaller suya düşmüş. Geride sadece hoş bir görüntü kalmış.KARAKTERİSTİK ÇÖP EVLERİ: Hıdırlık Tepesi Beypazarı’nı kuş bakışı gören bir tepe. Aslında halkın mesire yeri gibi. Yol kenarlarına konmuş küçük evler dikkatimi çekiyor. "Çevremizi temiz tutalım" yazısını görünce bu evlerin çöplerin atılması için konduğunu anlıyorsunuz. Yetkilileri kutlamak gerekir; abuk subuk çöp bidonları yerine yörenin karakteristik evlerini sembolize eden bu çöp evlerini akıl edip bu alana koydukları için.
GÜZELLİKLER İÇİN BİR ÇİRKİNLİK: Göynük’te dolaşırken gözüme bir ev takılıyor. Güzellikleri bozan bir şey var ama ne? Evet. Çamaşırlar. Normal bir kasabada göz zevkinizi tırmalamayan bu görüntü Göynük’teki tek tip evlerin güzelliğini gerçekten bozuyor. Sanırım evde oturanlar çamaşırlarını asacak başka bir yer bulamamışlar. Sonra bizim siteyi hatırladım. Panjurlara asılan çamaşırları. İnsan her yerde insan. Sadece kendini düşündüğü zaman bu manzaraları görmek de çok doğal bir şey galiba.HAMAM ISISIYLA ISINAN CAMİ: Mudurnu meydanındaki Osmanlılardan kalma Yıldırım Beyazıt hamamının ilginç bir yanı var. Hamam ısıtıldığında çıkan buhar ve ısı ile biraz ilerideki Yıldırım Bayezıt Camii de ısıtılıyormuş. Yıldırım Bayezıt Camii, Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden birini teşkil ediyor.Camii 600 seneden beri dimdik ayakta kalabilmiş..
"AÇIK DEĞİLSEK KAPALIYIZ”: Beypazarı halkı ilgi çekmenin yolunu bulmuş. Önünden geçtiğimiz ayakkabı boyacısı da gözümüzün takıldığı “açık değilsek kapalıyız” tabelasını göstererek ilgi çekmeye çalışıyor. Yurdum insanı böyle işte.

Hiç yorum yok: