


Ülkemizde şu sıralarda "gündem darbeleri" ile hayat akıp gidiyor.
Asıl gündemin işsizlik, fakirlik ve yolsuzluk gibi vatandaşın belini büken şeyler olması gerekirdi ama...
Asıl gündemin işsizlik, fakirlik ve yolsuzluk gibi vatandaşın belini büken şeyler olması gerekirdi ama...
Ard arda patlayan Grizu faciaları da ayrı ve önemli gündem aslında. Zira bu patlamalar “can” almaya devam ediyor. Avrupa bu işi çoktan halletmiş. Nasıl mı?
İş güvenliğini ciddi ciddi ön planda tutarak.
Geçen yıl bizim sitedeki binalarda mantolama çalışmaları vardı. İskeleler kuruldu. Aylarca o iskelelerde kasksız, emniyet kemersiz çalıştı işçiler. Hayatlarını anlamsız bir şekilde kadere bırakarak.
Tersane kazaları da duyduklarımız. Ya duymadıklarımız.
Bizde işler böyle yürüyor ne yazık ki.
90’lı yıllarda Kumburgaz’dan başlayan ve Tekirdağ’a kadar uzanan sahillerdeki yazlıkların kanalizyonlarını islah çalışmaları tam bir fiyasko ile bitti.
Yazlıkların pis suları o günlerde foseptik çukurlarında toplanır ve vidanşörlerle çekilirdi.
Belediyelerin aklına esti, vidanjörleri kaldırdılar, siteleri kanalizasyonlarını kumdan geçen künklere bağlamaya mecbur ettiler.
Belediyeler hızla firmalara ihaleleri verdiler. Plan proje yapmadan, Teknik analiz almadan daldılar kumlara.
İnsanlar kumda uzanmış güneşlenirken kepçeler sahillere sokuldu. Önce künkleri taşıdılar. Sonra sıra çukur açmaya geldi.
Künkleri birbirine çimento ile bağlamadılar bile. Çamurla sıvadılar ek yerleri.
O yıllarda Milliyet’te çalışıyordum. Haber yayımladık, tehlike belediyeler eliyle geliyor diye. Kimse aldırmadı.
Künkleri döşediler, kapadılar. Birkaç merkezden de denizin 150 metre açığına kadar künk döşediler.
Dilimizin döndüğünce lodoslu havalarda denizin kabardığını, kumun yer değiştirdiğini anlatmaya çalıştık. Ama kimseye dinletemedik.
Zamanla denize döşenen künklere de bakım yapılmadı. Yer yer parçalandı künkler. Lağımlar açıktan değil, kıyılardan denize karıştı. Arıtma marıtma lafta kaldı. Yaptılar ve öylece bıraktılar.
Büyük lodoslarda kumun altındaki künkler de birbirinden ayrıldı, kum ve deniz pislikten simsiyah oldu. Vatandaş derdini anlatacak yetkili bulamadı. Belediyeler her zaman yaptıkları gibi birbirlerine çamur attılar.
Sonuçta olan sahillerimize oldu. Belediyelerimizin büyük hizmeti ile denizlerimizi kirlettik.
Geçtiğimiz yaz yolum Kumburgaz’a düşmüştü. Sitelerin önünde deniz simsiyahtı. Denize girmek için yazlığına gelenler, denizi sadece seyrediyorlardı.
Batı ile aramızdaki anlayış farkı işte burada yatıyor.
Onlar grizu patlamalarından ders çıkarırlar, güvenliği duvarlara yazmazlar, ciddi biçimde uygularlar.
Grizuları patlamaz. İnsanlar ölmez. Tersanelerinde, iskelelerinde de aynı şey olur. Denizlere gelişi güzel lağım bağlamazlar. Sahilleri kirletmezler.
İş güvenliğini tam olarak uyguladığımız zaman, çok şeyin değişeceğine inanıyorum.
Yeter ki kafamıza bu prensibi sokalım.
İş güvenliğini ciddi ciddi ön planda tutarak.
Geçen yıl bizim sitedeki binalarda mantolama çalışmaları vardı. İskeleler kuruldu. Aylarca o iskelelerde kasksız, emniyet kemersiz çalıştı işçiler. Hayatlarını anlamsız bir şekilde kadere bırakarak.
Tersane kazaları da duyduklarımız. Ya duymadıklarımız.
Bizde işler böyle yürüyor ne yazık ki.
90’lı yıllarda Kumburgaz’dan başlayan ve Tekirdağ’a kadar uzanan sahillerdeki yazlıkların kanalizyonlarını islah çalışmaları tam bir fiyasko ile bitti.
Yazlıkların pis suları o günlerde foseptik çukurlarında toplanır ve vidanşörlerle çekilirdi.
Belediyelerin aklına esti, vidanjörleri kaldırdılar, siteleri kanalizasyonlarını kumdan geçen künklere bağlamaya mecbur ettiler.
Belediyeler hızla firmalara ihaleleri verdiler. Plan proje yapmadan, Teknik analiz almadan daldılar kumlara.
İnsanlar kumda uzanmış güneşlenirken kepçeler sahillere sokuldu. Önce künkleri taşıdılar. Sonra sıra çukur açmaya geldi.
Künkleri birbirine çimento ile bağlamadılar bile. Çamurla sıvadılar ek yerleri.
O yıllarda Milliyet’te çalışıyordum. Haber yayımladık, tehlike belediyeler eliyle geliyor diye. Kimse aldırmadı.
Künkleri döşediler, kapadılar. Birkaç merkezden de denizin 150 metre açığına kadar künk döşediler.
Dilimizin döndüğünce lodoslu havalarda denizin kabardığını, kumun yer değiştirdiğini anlatmaya çalıştık. Ama kimseye dinletemedik.
Zamanla denize döşenen künklere de bakım yapılmadı. Yer yer parçalandı künkler. Lağımlar açıktan değil, kıyılardan denize karıştı. Arıtma marıtma lafta kaldı. Yaptılar ve öylece bıraktılar.
Büyük lodoslarda kumun altındaki künkler de birbirinden ayrıldı, kum ve deniz pislikten simsiyah oldu. Vatandaş derdini anlatacak yetkili bulamadı. Belediyeler her zaman yaptıkları gibi birbirlerine çamur attılar.
Sonuçta olan sahillerimize oldu. Belediyelerimizin büyük hizmeti ile denizlerimizi kirlettik.
Geçtiğimiz yaz yolum Kumburgaz’a düşmüştü. Sitelerin önünde deniz simsiyahtı. Denize girmek için yazlığına gelenler, denizi sadece seyrediyorlardı.
Batı ile aramızdaki anlayış farkı işte burada yatıyor.
Onlar grizu patlamalarından ders çıkarırlar, güvenliği duvarlara yazmazlar, ciddi biçimde uygularlar.
Grizuları patlamaz. İnsanlar ölmez. Tersanelerinde, iskelelerinde de aynı şey olur. Denizlere gelişi güzel lağım bağlamazlar. Sahilleri kirletmezler.
İş güvenliğini tam olarak uyguladığımız zaman, çok şeyin değişeceğine inanıyorum.
Yeter ki kafamıza bu prensibi sokalım.