9 Temmuz 2012

Muharrem Kaptan'dan "hayattan esintiler"

KAYNANA’YA AĞIT
Gelinlerine çok eziyet eden bir kaynana varmış. Her gün sabahtan akşam yatana kadar hiç susmaz gelinlerinin burnundan getirirmiş.
Kaynana vefat etmiş.
Gelinler ağıt yakarak ağlıyorlarmış. “Ah anamız ne iyi bir kadındı ağzından bal damlardı bizi hiç üzmezdi”.
Büyük gelin , “Ah anam bizi nasıl bırakıp ta gittin” deyip göğsünü yumrukluyor hem de mezarı kazana bakarak “OY ANAM OY DERİN OY DERİN OY” diyormuş .
Ortanca gelin , hem ağlıyor hem de “anam çok iyiydi bizi nasıl bıraktı” diyor ve mezar kazana bakarak “UZAK KOY, UZAK KOY” diyormuş.
Küçük gelin, diğer gelinlerin ağıtları üzerine hem ağlayıp göğsünü yumrukluyor hem de “ONDA O GÖZ VARİKEN, GELİR O GELİR O” diyormuş.
Kaynanaları gelinleri o kadar bezdirmiş ki ölmesine rağmen hala gelecek diye korkuyorlarmış.
Necmi Girit’e Teşekkürler..

MUSKANIN HİKMETİ
Kayınpeder 1940’lı yıllarda Beykoz Umur yeri’nde askerlik yapıyormuş. Birliğin kantinini çalıştırıyormuş. Mutfak ta çalışan saf bir asker varmış. Bu asker Yuşa tepesindeki caminin bakımını ve bekçiliğini yapan ailenin kızına sevdalanmış. Ama kız ona bakmıyormuş.
Kayınpeder beş vakit namazını kıldığı için ona “Kazım se bilirsin. Bu kıza şirinlik muskası yazdıracak bir hoca var mı ? Varsa yazdıralım” diye her gün başının etini yiyormuş. Kayınpeder sık sık Anadolu Kavağı’nda oturan babamın dayısı Şevki dayıya uğrarmış. Konuyu ona açmış. O da “kolay ben yazıyorum gel yazalım” demiş.
Üç tane kâğıda bir şeyler yazmış sonra bir bezin içine koyup muska şeklinde dikmiş. “Bunları ona ver, birini kızın evinin önündeki ağacın dalına bağlasın , birini evin kapı eşiğine gömsün, birini de kendi üzerinde taşısın” demiş. Kayınpeder birliğe dönüp muskaları vermiş. Bir süre sonra o saf asker “Kazım muskalar işe yaradı. Kız benimle konuşuyor, bana gülüyor” diyormuş. Ama o sıralar askerlerden artan yemekleri devamlı o aileye taşıyor, onlar da ineklerine yediriyormuş. Bir süre sonra yeni askerler gelip mevcut çoğalınca yemek artığı da azalmış. Tabii ki bu da kızın bununla konuşmasını engelliyormuş.
Tekrar kayınpedere gelip “Kazım muskaların tesiri geçti galiba. Kız bana eskisi gibi yüz vermiyor” demiş. Kayınpeder “muskaları yerinden al getir yenisini yazdıralım anlaşılan onların süresi doldu” demiş. Muskalar gelince tekrar Anadolukavağı’na Şevki dayıya gelip durumu anlatmış . Aslında kayınpederde muska işine inanıyormuş.. Korkudan muskaları açamıyormuş. Şevki dayı bir tanesini açmış gel Kazım oku bakalım ne yazıyor demiş. Muska kâğıdında ;
EY BULUTLAR BULUTLAR
BU YIL VERMEDİ DUT LAR
ARADA BİR GÖRSEKTE
KESİLMESİN UMUTLAR.
diye bir mani yazıyormuş. Bunun üzerine uzun uzun gülmüşler. Aslında kızın askerle konuşması ineklere giden yiyecekle ilgiliymiş.
Şevki dayı da “Kazım, demek ki hurafelere , şarlatanlara ve sahtekarlara inanmamak gerekiyormuş’ demiş.

ŞİŞKO ALİ’NİN DALYANI
Şişko Ali (babamın teyzesinin oğlu) , Çocukluğunda topun altı dediğimiz yerde dalyan kurmuş. O zamanlar balık çok. Özellikle Kefal balığı yazın elle toplanırmış.
Yiri Saniye (babamın amcasının kızı) Ali’yi çok seviyormuş onun dalyan kurduğunu görünce “Ali bir gemici feneri aldım, tam senin dalyana göre ama Balat’taki evde kaldı gidince getireceğim” demiş . Şişko Ali her gün birkaç kez Saniye halaya uğrayıp feneri istiyormuş. Saniye hala onun ısrarlarına dayanamayıp o zamanki zor ulaşım şartlarına rağmen Rumeli feneri’nden taa Balat’a gidip feneri getirmiş. ( Dalyan’lara gemi , motor çarpmasın diye fener asılırdı) Şişko Ali’nin dalyanı zaten oyuncak, bir de topun altında oradan değil gemi sandal bile geçmez ve yarım metre suda ama sırf söz verdi diye çocuğun gönlü olsun sevinsin diye Balat’a gidip gelmiş.
Şişko Ali o akşam mutlu bir şekilde fener’ini yakıp dalyanının direğine takmış. Gece yatana kadar gidip gidip tepeden fenere bakıyormuş.
Necmi Girit’in anılarından.

Hiç yorum yok: