26 Kasım 2013

Manyak kim?

REDHACK  polis kayıtlarında “sosyal ve yazılı medyayı kullanan örgüt” olarak tarif ediliyor. Sosyal ve yazılı medya’yı kim kullanmıyor ki? Örgütün büyüklüğüne bak! Tarifin bir yerinde yakında sosyal ve yazılı medyayı kullandığınız için örgüt mensubu bulunabilirsiniz tehdidi yok mu? Yanyana gelmez gibi duran pek çok şey bugün UYUM İÇİNDE yanyana görünmüyor mu? Aşırı dindar… Ve aşırı Kindar! Hangi dinde bu kadar insafsız bir kin var ? Öğretmenler gününde “aa sizin de gününüz geldi” der gibi öğretmenlerin polis tarafından coplanıp yaralandığı… Ve aynı gün  TV’lerde “onlar bizim baş taçlarımız” yalanının parlatıldığı ortamı yaşamadık mı? Gezi ve hak arayan binlerce vatandaş, Cumhuriyete ve değerlerine gönül vermişler “Olağan süpheli!..” Bir de bugün şüphe edilemeyecek gerçekler var…
Cambazı seyrederken aradan kaçırılanlar yok mu?. İlk kazık günlerce olacak mışşşş gibi tartışılan ve de sanki bize soruluyor gibi sandığımız önemli bir şey var! SEÇİM BARAJI… Konuşan oldu mu? İleri pardon. çokca ileri ve demokratik bir rejimde baraj % 10 olarak mı beğenildi? VE karar kesin… Seçimlerde bu barajla yani % 10 ile yola devam…

Nerede kalmıştık! Vatandaş olma kuralları ve Suriye’den gelenler… Paralar boşuna mı aktı? İnsani görevdir derken onların seçime hazırlıkları tamamlanmış! Hepsine, vatandaş yapılıp seçmen kartı verilmiş... CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin feryat ediyor: “Suriyeli göçmenler vatandaş yapılarak, çeşitli illerde seçmen yapıldı. İşte birinin belgesi Mersin'in Akdeniz İlçesi'nde yaşayan Halep doğumlu, Mohamad M. 12.08.2013 tarihinde vatandaş yapılmış. İkamet ettiği adreste aynı soyadı taşıyan bir kadın sığınmacıyla birlikte 3 kişi daha oy kullanacak. Vaktiyle savaşlardan kaçarak Türkiye'ye sığınan Çeçenlere, Kuzeyden gelen Kürtlere vatandaşlık vermeyen devlet, Suriyeli sığınmacılara bir kaç ay içinde hem de seçimlere aylar kala nasıl vatandaşlık verdi, onları nasıl seçmen yaptı? Kaç sığınmacıya seçme hakkı verildi?” Yeni hukuk “ben yaptım oldu” mu?

Kavramları kavramak zorlaşıyor! Söylenen… Devlet (AKP ve Başbakan) istediği an istediğini dinliyor… Dinleyebilir mi? Gerçek bir hukuk devletinde asla dinleme sözü ağıza bile alınamaz. Yargı kararı olmadan kimse kimseyi dinleyemez. Şimdi… Dinler… 10 yıl önce dikilen korku Fidan’ı ormanın en gür ve hızlı büyüyen AĞAÇ’ı oldu! Hemen her işleyiş usulsüz olsa da usulüne uygun muşşşş  gibi yapılıyor… Yeter ki Başbakan emir versin. Veya onaylasın. Her şey hazır!
MİT Müsteşarı Hakan Fidan imzasıyla (Fidan olarak Başbakana geldi büyüdü, ağaç oldu ve hangi işleri gölgeledi biliniyor mu?) Başbakanlık’a gönderilen belgeye göre, bazı gazeteci-yazarların dinlenilmesine gerek vardı. Başbakan onay verdi, yargı ayarlandı, MİT de “kod adıyla” operasyon düzenledi. Operasyonun istihbaratçılarla (bağımlı) yargıçlar arasındaki ilişki sonucu gerçekleştiği ortaya çıktı. MİT belgesinde “... gizli servis faaliyetlerinin doğası gereği- gizli yürütülmesinin zorunlu olduğunu bilen/takdir eden hâkimlerle kurulan koordinasyon çerçevesinde tatbik edildiği yazıldı”. Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı, yargının bağımsızlığı kavramı bir kez daha yıkılmadı mı? Yasaya göre bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda bağımsız hâkim kararıyla dinleme yapılabiliyor. Yasa uyarınca dinlenmesine karar verilenler için “yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliğinin de açıkca yazılması gerekiyor. Yani apacık dinleme usulsüzlüğu! Sonu gelebilir mi? Kim bilebilir?

Barış Atay,dizi oyuncusu... Farkına varmadan uluslararası bilgisayar korsan grubu Anonymous’un Türkiye temsilcisi rolünü mü üstlendi? Polis ona RedHack’in başını ararken MANYAK kim diye sordu? Soruşturmaya yol açan şikayeti iki kişi yapmıştı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ve AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen… Keşke polis araştırmasını bitirirken akıl etse de bir kere daha sorsa… MANYAK KİM?
***Günlük yaşantının giderek din çerçevesi içine sokulduğu bir ortamda Alman düşünürün cümlesini bir kere daha okumak gerekmiyor mu?
“Ahlakın temeli ne zaman ilahiyata dayandırılırsa, halklar ne zaman ilahi otoriteye bağımlı hale getirilirse, en ahlaksızca, en adaletsiz, en kepaze şeyleri mazur gösterip yaygınlaştırmanın yolu açılmış demektir.” Ludwig Andreas Feuerbach

Hiç yorum yok: