9 Kasım 2013

EYYYYY… MUTSUZ TÜRKİYE!

Birinci vazifen ne idi? Atatürk’ün Gençliğe hitabesinin ilk satırlarını oku… Hatırla! Kime ne emanet etmiş! Yılda bir kere, 10 Kasım’dan 10 Kasım’a değil… Düşün!.. Her gün bir adım daha karanlığa yürürken ibret al… Bugün gelinen noktada onları, olayları, kurguları, tuzakları unutma. Hatırlamama, hatırlatmama gibi bir lüksümüz YOK ARTIK

“Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır”
Millet’in yerine AKP ümmeti koymak istemiyor mu? Mevcudiyetimizin ve istikbalimizin yegane temeli milletin en kıymetli hazinesi, yoksa Cumhuriyet’in temel nitelikleri değil de ümmet miydi? Bugün dünden daha zor şartları yaşamıyor muyuz?. Harici bedhahların tahribatı her zaman vardı… Zararları sınırlı kaldı! Dahili bedhahların hançerlemesi kat kat derin ve acı olmadı mı? Oysa dahili bedhahların yolu belli! Yarattıkları karanlık, aydınlığa çıkışın umudu İstiklal Savaşı günlerinden daha az! O günler daha fukara bir millettik, direndik ve dışa karşı birlik olabildik. Bugün çok daha gelişmiş duruma geldik!. Ve ümmeti hedefleyenler özgürlük paketleri içinde seçim marşı çalarak sandıklara basıp yürüyerek bugüne geldiler… Değerlerimizin tümü satılıyor! Önce 90 yılda Cumhuriyetin biriktirdiği mal varlıklarını, sonra Cumhuriyet değerlerini sattılar... Tarım ülkesiyiz dedik, köylü efendimizdi giderek geriledi, saman bile üretemedi. Tarım ülkesi olarak samanı da ithal ettik. Perişanlığa rağmen köylü din tutkalını sökmedi… Gık demedi sineye çekti zannedildiğinden de efendi çıktı!. Açlığa dayanıyor. Ve hala sabrediyor!

Özgürlük ışığı kararırken nasıl bir olacağız, tek yumruk kalacağız ? Polis ile yanyana resim çektiren pala ile saldıran yandaşla, kızları saçlarından sürükleyen polislerle, hukuksuzluğu nasıl engelleyeceğiz? İçe karşı ne yapacağız? Bugün iktidarın her şaşırtan hamlesi her özgürlük paketi(!) önceden ölçülmüş, kesip biçilip hesaplanmış, zamanlası iyi ayarlanmış karanlığa atılan bir tuzak, geri götüren bir eylemdir. TÜRK kelimesi neden hedef tahtası haline geldi? Andımız kim istemedi diye kalktı! Hepimiz müslümanız deyip ÜMMETİ yerleştirmek için mi? Türk kelimesi neden ırk sınırına çekildi? Kimi mutlu edeceğiz?. Ne mutlu kim diyeceğiz? Yandaş valilerin telaşı ne? Ne mutlu Türküm diyene levhası bugün mü onlara batıyor! Tabelalar tüm yurtta ardı ardına sökülüyor… 90 yıl hepimizi anlatan Türk (Anadoluda yaşayanların tümü-tüm halklar) Türkiye (Avrupa ile Asya arasındaki toprak- ülke) kelimeleri hangi kurgunun kurbanı oldu? Söylemde APO’ yu asla muhatap almadık. Geldiğimiz nokta da Andımızı kaldırmadık mı? Türk isimlerini silmiyor muyuz? Terörist başı APO isteklerini bir bir yaptırmıyor mu? PKK vergi almıyor mu? Zihinlerinde ayrılmayı bayrak yapanlar lafa gelince “etten, tırnaktan, kardeşlikten söz etmeyi sürdürüyor. Gizliden gizliye yürütülen Paralel Devlet Kurma hazırlıkları biliniyordu. Şimdilerde sadece gizliliği kalktı! Biz paketli hareketli demokrasinin ilerisinin de ilerisine geçtiğimiz için bilemiyoruz! Umutsuz, şaşkın, suskun işin sonu ne olacak diye seyrediliyor. Türk milletinin en kıymetli hazinesi Cumhuriyet’in değerleri talan edilmiyor mu? Laikliği yok sayanlar iktidarı ele geçirenler yoksul kıldıkları, gelir seviyesini nerede ise sıfırladıkları, ve bir paket çay, yarım kilo bulgura fit ettikleri belli tabandan hala baslenmiyor mu? Önce muhtaç kılıp ardından bir paket erzağa bağladıkları, adını özgürlük koyup, özgürlüğün gırtlağını sıkmıyorlar mı? İktidarın son döneminde Hukuk kurallarını yerine GÜNAH kurallarını konuşur olduk… İktidar, düz cümleleri anlamakta sıkıntı çeken samimi müslümanları günahla korkutuyor! Dini rahat bırakmıyor. Yılları geride bırakan  türban istismarı nihayet meclise de girdi. Sıra umumi taassupa gelmedi mi? İlk işareti erkekli kızlı öğrenci evleri… Size ne gençlerin evlerinden… Ayşe ile Ali’ nin sevgisinden! Size ne özgür bireylerin özel yaşamından! Ümmete dönüştürme gayreti, bu hırsın verdiği körlük ile duvara yaklaşıyorsunuz. İçinde binbir hile barındıran, her konuşma sonrası yalan panayırı açılmıyor mu? Yok ettiğiniz HUKUK gün gelecek mutlaka size de gerekecek. Rahat bırakın komşuları. Rahat bırakın insanları… Rahat bırakın gençleri!… Rahat bırakın suları dereleri… Rahat bırakın kıyıları kumları. Rahat bırakın doğayı, ağaçları… Hatta Kütükleri! Bırakın ortaçağ ayaklarını. Ortaçağ kurallarını. Ortaçağ baskısını! Dünyayı izleyen ufku açık gençlere dil uzatamazsınız!. Onları aileleri en iyi şekilde yetiştirmek için çırpınıyor! Onlar ülke geleceğinin temelleri... Devlete ihtiyaçları yok. Çekin ellerinizi üzerlerinden!
Korumakmış!… Siz mi? Gerçek Bekir Bozdağ’ın ayarına(!) da uymuyor: “Anayasa hükümete gençleri koruma görevi veriyor”diyor… Kim bu GENÇLER? 58. madde hükümete gençleri, kumardan, suçtan ve başka kötü alışkanlıklardan koruma görevi” veriyor. Özel yaşam demiyor. Kaldı ki Üniversiteye gelebilenler(!) çoğunlukla 17 ile 18 yaşında… Prof. Hasan İşgüzar'a göre Anayasa'da açık şekilde tanımı yapılmayan “genç” kavramını, Medeni Kanun tanımlıyor. Medeni Kanun'a göre, 18 yaşını geçmiş her birey “hukuki fiil eylemi açısından” tam yetki ve sorumluluk taşıyor. Seçme ve seçilme hakkı bulunuyor. “gençten kasıt, Medeni Kanun anlamında 18 yaşından küçüklerdir.” Yani bugün kızlı erkekli gruplara dönük müdahale Anayasada ki temel haklara aykırı… Küçük yaşta evlilik, çok eşlilik derseniz AKP bahçesinde meyveleri görebilirsiniz! Gezi de ve hemen her ilinde gençlerin anlattıkları ayni şey. İleri, aydınlık Türkiye ve gerçek özgürlük! Bu sesi ülke duydu, dünya duydu sadece AKP iktidarı duymadı. Türk Gençliği “Bu ülkenin geleceğinde söz hakkımız var.” diyor…

“Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”
Bugün yaşadığımız AHLAKSIZ TABLO insanın kanına dokunmuyor mu? Yoksa farkına varmadık ve kirlilik kanımıza kadar geldi ve kansızlaştık mı? Bugünün Mutsuz Türkiye’si yeniden daha sağlam bir yolu, aydınlığı bulacaktır… Türk adı aslına dönecek ve Anadolu’nun tüm halklarını anlatacaktır. Her zaman her yerde… Ne mutlu Türküm diyene…

Hiç yorum yok: