11 Mayıs 2014

Yeteeeeeer bu sefer!


Damat traşı olmuş, yanaklarından kan damlayacak kadar semirmiş, dudağında gülücük sahneden kovulurken iki eli havada, hayranlarını selamlıyor sanırsınız... Öylesine yaptığı işten mutlu ve kendinden emin biri ki! “Bana bir eş bulun” diyen adam, medeni dünyada eşi emsali zor bulunur cinsten bir katil! TV deki eş arama programına kadar gelmiş... Kendini tanıtıyor! İlk iki karısını öldürdüğünü “ben dobra adamım” öğünmesi ile açıklıyor... Kurban olduğum mantığa bakın, aslında kendisi kurbanmış! Kader kurbanı! Kadınların kocalarının kölesi olması ne zamandan beri mutlak hak? Ona göre bugün önemli olan iki kadının katledilmesi değil... Sefer’ in üçüncüyü bulması! Cehalet yüklü, acımasız ve bencil katilin teki... Nerede? TV ekranında... Ne için bu kadar kendinden emin. İki karısını da öldürdüğü için mi? Elleri hava da! Bu tavırın kaynağı ne? Soruldu mu? İncelendi mi ? 62 yaşındaki katil Sefer “Evlenmek benim de hakkım, sonuçta cezamı çektim. Ben bir kader mahkumuyum, artık aklandım... İlk eşim Fadime ile 7 ay imam nikahlı yaşadık, son zamanlarda beni saymamaya, başlamıştı. Bir tartışma sonucu kazayla öldürdüm. 17 yaşındaydım, yaşım tutmadığı için 4 buçuk yıl hapis yattım... Af geldi kurtuldum!”

Adalet bu mu? Bir değil iki kadının katili olursanız 4.5 yıl yatıp yırtabiliyorsunuz..,. Sahte delillerle Balyoz davasına sokulmuş dünyanın en kahraman askerleri de olsanız yandınız... İki kadını öldürenden betersiniz... Kaldı ki 5 nolu sahte CD ile içeri girdiğinizi ve 5 yıl yatmanıza rağmen masumiyetinizi anlatma şansınız yok! Neler oluyor hukuk adına?... Eşleriniz Anayasa Mahkemesi kapısında nöbete girmek zorunda kalıyor. Özgür kalma ihtimaliniz netleşemiyor bile... Anadolu toprağının kadını köle sayan düşüncesi değişmiyor, gelişmiyor. Katil koca haberleri eksilmiyor! Bir başka kadın katili kocanın aynı köle zihniyeti yok mu?. Toplum görmüyor mu?.. İşte katil kocanın savunması: “Vallahi ben farklı bir şey yapmadım... Her zaman dövdüğüm kadar, yani ayni şekilde dövdüm... Ölüverdi ” Adil davranmış doğrusu. Koca öldürmedi!. Kadın ölüverdi... Alın yazısı mı şimdi bu? Öyle yazılmış deyip geçecek miyiz?

Öyle ya! Dayakçı kocalar değişmiyorsa biz kuralları değiştirelim. Kolay.yollar var!. Kadından sorumlu Bakan İslam’ın tavsiyesine de uyacağız “Tacize uğrayan çocukların annelerine çığlık atmayı öğretindeyip tacizciyi görmezden gelince sorunu şip-şak çözmedi mi?. Belki de çare diye evlenmeden önce tüm genç kızlara 10 apartman öteden duyulacak çığlık atma kursları düzenleyeceğiz... Bir de kocalara kadını öldürmeden dövme kuralları kondu mu sorun ortadan kalkar!...*Mümkünse yüzüne vurma. Çok açık delil oluyor. İnkarda zorlanabilirsin.. *Sadece geceleri değil hizmete devam ederken gündüzleri de onu görme mecburiyetin olabilir. Ağzı burnu şişmiş bir kadınla göz zevkini bozma...*Böğrüne vur, nefessiz kalır. Ses çıkaramaz!
Bugün dünya, terör kelimesinin yanına islamı eklemiyor mu? Nijerya’daki olay ile kadına yapılan köle muamelesi her milleti ayaklandırmış!... Boko Haram örgütünün bir kız okuluna baskın yapıp kaçırdığı 200 kızın köle olarak satılması tehdidine dünyanın her ülkesindeki insanlar nefretle tepki gösteriyor, ateş püskürüyor. İslamiyet bunu hak ediyor mu? Kadının köle olmadığını hem Sefer efendilere nasıl öğreteceğiz! Ya milletin tepkisizliği, çok katmanlı sessizliği!. Baskıya, geriliğe prim değil mi? Yargıtayı susturun, sıfırlayın... Hukuku guguklaştırın... 13 Mehmetçiğe komutanın emrini dinledi diye mi müebbet hapis isteniyor!. Ordu’yu sıfırlayın... Dini zedeleyin... Boko Haram’a haram olsun müslümanlığın demiyecek miyiz? .

En hafif deyişle dengemizi kaybetmedik mi? Bir yanda eş derdindeki katil Sefer... Keyifli.. Nasıl olmasın!. Adalet onu yargılamış ve 4.5 yıldan sonra salıvermiş!. İlk eşini çocukken, sonra ikinciyi de reşit iken katletmiş. Öldürme huyundan vaz geçmemiş!. Bugün üçüncünün peşinde. Balyoz davası tutukluları kimseyi öldürmemiş... Caklı cekli gerekçe ve sahte delillerle içerde. Delillerin sahteliği aşikar, tutuklu askerlerin bir katil kadar şansı olmadığı da...
17 ARALIK yolsuzluğu meclise kadar uzadı... Söz meclisten içeri gerçekler dışarda kalsın istenmedi mi? Yasaklar yağmadı mı? Bilgi alma hakkımızı bir kadına borçlandık... Hani Sefer’in köle saydığı cinse... Önce gazeteci sonra milletvekili Melda Onur’a... Erkeklerin yapamadığı yaptı! Haber alma hakkımıza sayesinde kavuştuk ve Mecliste üstü kapatılmak istenen yolsuzluğu daha net hissettik... Kürsüye çağrılan o üç Bakan millete nasıl öfke ile baktı... Yükselen sesleri şüpheyi bastırdı mı? Kürsüden ne kadar aklanmış indiler?. Zafer, zafere mi ulaştı! Salladığı faturanın da sahte olduğu yazılıp çizilmiyor mu? Nefret söylemi dinmiyor... Hemen “bu iş de o hainin işidir”dendi. Aralık ayı yolsuzlukları için paralel yapıyı ararken, yatay, dik, sanal manal olmak üzere ellenmedik aralık kalmadı. Yetti mi?. Sürülmedik savcı, polis, bürokrat... Bu şiddet neyin intikamı?. Saldırın birbirinize. Karalayın. Kim ayıracak katil ile kahramanı, kim koruyacak masumu! Devletin nefreti olur mu?

Bugüne kadar “hiç olmaz ise temiz bir seçim yapıyoruz” diyorduk! 30 Mart’ta o da iğfal oldu!. Meydan dediğim dedik türküsü ile “ben sizin babanızım... Ben ne dersem o olur” şarkısına kaldı... Ya ört ki ölem diyeceğiz ya da Bakan nasilatı dinleyip çığlık atacağız... Yeterrrrrrr!

Hiç yorum yok: