21 Kasım 2014

Ve dünya Erdoğan’ı keşfetti!

İyi olmadı mı? Cristof Kolomb Amerikayı, ondan da önce müslümanlar Küba’yı sonra ise tüm dünya Erdoğan’ı keşfetti!. Niye bunca sene geç kaldılar diye takılıp kalmamıza gerek yok. Geç oldu ama güç olmadı.  GEÇMİŞİMİZ fetihlerimiz ve de keşiflerimizle yeniden gündeme geldi!. Geçmişini, geleceğini öfkesine kapılmadan hakikatı araya araya bugüne gelebilsek!. 17-25 Aralık yolsuzluğu iddiaları yeniden doğrulandı. Adli Tıp Kurumu, bakan çocukları ile İranlı Reza Sarraf’ın da şüphelileri arasında yer aldığı soruşturma ile ilgili 2 bin 593 kaydı inceledi. SONUÇ: Konuşmalar ile tapeler birbirinin aynı çıktı. Türkçe 2 bin 493 kaydın çözümünde, “cümle eklemesi veya cümle çıkartması sonucu anlam bütünlüğünü bozacak değişiklik” tespit edilmedi. Gerçeği yazacak medya mı kaldı? Biz aslında çok az şey biliyoruz... Ama bir bilen var. Hemen hemen her şeyi bilen biri yok mu? Recep Tayyip Erdoğan baştan beri o cümleyi tekrarlıyor… “Biz biliyoruz. Ben biliyorum. Ben çok iyi biliyorum… O meseleyi çok iyi biliyorum. Ben nedir ne değildir bilirim” Sadece halk asla bilemez… Keşfedemez…

Bütün dünya geçmişimizin şanlı bir keşfini nihayet keşfediyor!.  İspanyolların ispat et feryadı boşuna. Elimizde kapı gibi belgeler hazır. Ve henüz daha birinci ciltteyiz. Bunlar müslümanların becerisini küçük görme hastalığına saplanmış!. Yazarın dediği gibi yapmalıyız. “Gelecek zamanlarda bunların müdafasına hazırlanmalıyız”. Dünya İslam Bilimleri Tarihi Araştırmacısı Prof. Dr. Fuat Sezgin’in, “Arap-İslam Edebiyatı Tarihi”.eseri karanlığa son veriyor! “Şimdi Türkiye'de bir uyanma başladı. Tünelin sonunda ışığı görmeye başlıyoruz. Kitapta yazılan her şey doğrudur. Yani Amerika kıtasına Kristof Kolomb'dan önce Müslüman denizcilerin ulaştı. Gelecek zamanlarda bunların müdafaasını yapmaya kendinizi hazırlayınız” Koca bir cilt var yazılmış. Aç ikinci bölümü bak sayfa 67’ ye.. Ne yazıyor OKU Bakiiim.. Yeter bu kıskançlığınız... Bilin artık.. Bize bakın örnek alın..
Ülke güvenliği sağlamakla görevli İçişleri Bakanı “muhalefetin repliklerini çalıp” durumdan şikâyetçi olmuyor mu? Efkan Ala, Kobani olaylarını hatırlatarak, “Kırsalda terör baskısı arttı şehirlere inmeye başladılar. Şehirlerde de hâkim olmaya başladılar. Biz buna müsaade etmeyeceğiz. Aldığımız önlemleri göreceksiniz. Alanda PKK hakimiyeti var gibi bir durumdayken seçime gidilmez. Biz kamu düzenini sağlayacağız ve seçime o atmosferde gideceğiz”.

Soru:Polis devletini tamamladık mı? Biz polisi işte bu haklı gerekçeleri ileri sürerek nerede ise Silahlı kuvvetler sayısına çıkaracağız. Ağır silahlar ile donatacağız... İki amaçlı kullandığımız havaya değil kafaya da sıktığımız biber gazı fişeklerini depoluyoruz. 550 bin gaz fişeği ithal ettik... Başını değil kaşını kaldıranı bize yan bakanı bin pişman edeceğiz... Güvenlik yasası çıktı, acaba polis ne yapar! tasası kalmadı! Makul bir şüphe için makul olmayan ne kadar yol varsa kullanacağız. Ve gene size bir sandık dayıyacağız... Yol haritamız hazır. Geçmişi bugüne aktaracağız. Öncelikle ismi ne olursa olsun, ne kadar orman varsa keseceğiz. Dağa taşa dereye tepeye AK saraylar yapacağız. Sadece Niğde Aksaray olduğu gibi kalacak! Eserlerimizi küçültme gayretleri boşunadır. Kim demiş bin oda. En az beş bin odalı saray!. Milletçe fukaralığı bu yolla yeneceğiz. Bir gün gelecek kira derdi de kalmayacak. Kıskananlar olacak. Gene de öğünmeliyiz. Biz bu sarayı haklın öz parası ile yaptık. Gavurdan aldığımız borç ile değil! İşte o tükenmeyen paralarla KÜBA’ya da cami yapacağız. İçine İmam Hatipli bir imam atayacağız... 2015 yılı gelirken Ermeni meselesinde de elçimiz hazır. Bu kez asla mahçup olmayacağız. Kevork’un oğlu Etyen Mahçupyan’ı öne atacağız. Bakın kimi başdanışman aldık, diyeceğiz.
Tüm süreçleri sandığa sürüklüyoruz... Oyun aynı... Tuzak denenmiş ve başarılı olmuş ayni ökse. Kürt sorunu kördüğüm. Ama biz ÇÖZÜN deyip yumağı verdik. Şimdi çözüm paketini kucaklayanların başlarını kaşıyacak zamanları yok... Bir Kandil konuşuyor, bir İmralı... Ne verdik?. Ne aldık?. Kim biliyor?. Bizim adımıza kim karar veriyor?. Dağdaki adam “Ne silah bırakması?. Bizi bir kere kandırdılar. Asla silah bırakmayız”biz diyor. Elinde silah var. Sanal Başbakan sesini kalınlaştırıp nutuk atıyor. “Çözüyoruz. Kardeşliğimize kimse engel olamaz. Barış istemeyenler var”. Soru pakette ne var? Pakette ne var allah aşkına kim biliyor?. Bu çözüm paketi değil ayakkabı  kutusu falan olmasın!.
Uluslararası G20 zirvesi İstanbul’da! Zirve değil zırva gibi. Toplantının gündemi 

“Yolsuzluklar ve rüşvetle mücadele”... İran asıllı Türk vatandaşı Rıza Sarraf ülkemizde takipsizlik kararı ile artık takip edilmiyor. Zira iş adamı Rıza Sarraf ile Barış Güler ve Salih Kaan Çağlayan'ın da aralarında bulunduğu 53 kişi hakkında takipsizlik kararı verdi. Başsavcılığa göre, ortada bir suç yok. Ama İran’da durum farklı! Dava ve yolsuzluk takip altında. Yok edilen paraları, İran onlar benim paramdı deyip bizden istiyor. Bizde son karar suç yok. Takipsizlik!.
Türkiye sarp kayalara sıkışmış kalmış. Soluk soluğa ,pençelerini kayalara geçirmiş.öyle kala kalmış!. Ha düştü ha düşecek diye bekleyenler hala BEKLİYOR. Seyredenler hayal kırıklığı içinde bir türlü DÜŞMÜYOR! Ha çıktı düzlüğe, ha çıkacak umudu taşıyanlar da bir o kadar şaşkın. Bir türlü yukarıya, düzlüğe ÇIKMIYOR! Çıkamıyor... Ve dünya nihayet şunu da anladı!. Amerikaya, Küba’ya ilk kez müslümanlar ayak bastı!.

*Rıza Sarraf ve Kaçakçılık iddiaları neydi?

İddiaya göre Sarraf ve şirketleri külçe altın ve nakit paraları kuryeler aracılığıyla havalimanından İran’a veya İran’a göndermek üzere Dubai’ye fiziki olarak yolladılar. Banka işlemlerinde de Dubai-İran-Türkiye üçgeninde gerçekte olmayan gıda ve benzeri mallara ait ihracat belgelerini kullandılar. Olayla ilgili olarak İran’da yolsuzluktan tutuklu bulunan işadamı Babek Zencani 2.7 milyar dolarlık petrol parasının nerede olduğunu bilebilecek tek kişi olarak Türkiye’deki yolsuzluk soruşturmalarının kilit ismi Rıza Sarraf göstermişti.. Sarraf bu “yok olma” işini sahip olduğu ilişkiler ağı ve kişisel bağlantılarını kullanarak yasal boşluklar sayesinde yapıyordu. Firmalar adına açtıkları banka hesaplarına, İran’daki bankalardan ihracat ödemesiymiş gibi havale yaptılar ve bu işlemler için sahte evrak düzenlediler. Çin’e gelen paraları bekletmeden Türkiye’de kurdukları paravan veya gerçek firmaların hesabına ihracat ödemesi olarak gönderdiler.

Hiç yorum yok: