6 Haziran 2024

Tunceli’de 3. Gün: Tunceli Müzesi, Rabat Şelalesi ve Bağin Kaplıcaları

 
RABAT ŞELALESİ...

Suzan Peker yazdı

Tunceli’de son günümüz ama uçağımız akşam 9.20’de olduğu için bir güne çok gezi sığdırabiliriz. İlk durağımız otelimizin hemen yanındaki Tunceli Müzesi. Müze, Avrupa Müze Akademisi tarafından düzenlenen Luigi Micheletti Ödülleri’nde Avrupa’nın en iyi ikinci müzesi ödülünü almış.

1930’lu yıllarda kışla olarak inşa edilen bina 2020 yılından beri müze olarak hizmet veriyor. Müze’yi hakkıyla gezmek isterseniz en az üç saatinizi ayırmanız gerekiyor. Biz hızlı bir tur yapabildik. 5 bin 500 metrekare kapalı alan ve bin 800 metrekare avludan oluşan müzede tarih boyunca bölgede yerleşik uygarlıkların yaklaşık 2 bin civarında eserini görebilirsiniz.

 

TUNCELİ MÜZESİ’NDE SEMAH CANLANDIRMASI...

TUNCELİLİ CEMAL SÜREYA’NIN BALMUMU HEYKELİ...

BRONZ KAZAN AYAKLARI...

PİŞMİŞ TOPRAK KAPLAR...

 DINGIL MASALI’NI ANLATAN RESİM...

 Alevi inanç kültürüne dair ritüelleri ve bilgileri; film gösterimleri, bilgilendirme panoları ve canlandırmalarla izleyebilirsiniz. Biz oradayken bölge masallarının resimlerinden oluşan çok güzel bir geçici sergiye de denk geldik.

LEYLEKLER...

Tunceli merkeze yaklaşık 20 km uzaklıktaki Rabat Kalesi, Rabat Şelalesi ve Rabat Köprüsü’ne doğru yola koyulduk. Yol boyunca leylek yuvalarını gördük sık sık. Dağlara doğru tırmanıyor aracımız. Arada bir mola verip, Munzur Dağları’nın karlı yamaçlarını uzaktan görüyor, derin vadilere bakıyoruz.

RABAT ŞELALESİ YOLU...

Aracımızdan indikten sonra kısa bir yürüyüş yapıp Rabat Şelalesi’ne ulaştık. 80 metreden dökülen şelale, yaz aylarında kuruyormuş. Suyun dansı muhteşem. Rabat Kalesi, Urartular döneminde kayalara oyularak yapılmış.

RABAT VADİSİ’NDE YABAN KEÇİSİ...

Kale ve tarihi köprüye ulaşmak bizim için zorlu bir yolculuk gibi durduğu ve zamanımızda az olduğu için bir çay içimi soluklanıyoruz. Ben kayalıklardaki yaban keçilerini fotoğraflamak peşindeyim.

GÖÇEBE TOPLULUK ŞAVAKLAR...

Şehre doğru geri dönüyoruz, Mazgirt ilçesi Dedebağ Köyü’ndeki Bağin Kaplıcaları’na gideceğiz. Yol üzerinde Şavaklar’a rastlıyoruz. İlk gün kahvaltıda deneyip beğendiğimiz Şavak Peyniri; hayvancılık yapan Şavaklar’ın elinden çıkıyor. Bu yöreye özgü bir tür tulum peyniri. Göçebe bir topluluk olan Şavaklar, küçük baş hayvancılıkla geçimlerini sağlıyorlar.

 

PERİ ÇAYI...

BAĞİN KAPLICA HAVUZU...

Yolumuza devam edip, dağların arasından yükselip alçalarak Peri Çayı’nın kenarındaki Bağin Kaplıcaları’na ulaşıyoruz. Peri Çayı, travertenlerden oluşan iki duvarın arasında yemyeşil akıyor. Kalsiyum sülfat, sodyum sülfat ve klorür bikarbonat içeren zengin mineralli suların; romatizma, eklem, cilt ve birçok damar hastalığına iyi geldiği belirtiliyor. Kadınlar ve erkekler için ayrılmış açık ve kapalı havuzlarda 40 derece suya girenler şifa arıyor. Kaplıcaya girin ya da girmeyin restoranında lezzetli et yemeklerinin tadına bakabilirsiniz.

Tunceli’de görülecek çok yer var ama biz üç güne ancak bunları sığdırabildik. Elazığ’a doğru yol alırken, güneş, Keban Barajı’nın üzerinde alçalıyor…

 

Hiç yorum yok: