15 Mayıs 2007

Anıtkabir de, müze de çok güzel !...

Ne güzel tesadüf değil mi? Türbanlı değil başörtülü bir hanım ve eşi Ata'nın huzurunda. Gösterişsiz, tabii bir görüntü.
Uzun zamandır gitmemiştik ona. “Hadi bakalım” dedi eşim. “Benim bir hafta iznim var. Gidiyoruz”. Hazırlandık ve yola çıktık. Yeni açılan tünele girmeden, nostalji yaşayarak, vurduk Bolu Dağı’na. Dağı tırmanırken uğrak yerlerinden çoğunun sinek avladığını gördük. Bir çoğunun yeni yol üzerinde tesis yapmak istediklerin öğrendik. Neyse.
Anıt Kabir o gün doldu, taştı. Otobüslerle yurdun dört bir yanından gelenler Ata'ya sevgilerini sundular.
Kahvaltıdan sonra 2 saat içinde Ankara’ya ulaştık. Melih Gökçek bildiğimiz Ankara’yı bilmediğimiz Ankara’ya çevirmiş. Şehre girmeden Konya yoluna dönüp öğretmen evine yerleştik. Benim öğretmen evi dediğime bakmayın. Adı öğretmen evi de orada kalanların bir çoğunun pek öğretmenlikle ilgileri yok gibiydi. İpini koparan oradaydı.
Müzedeki panoramalardan biri de Sakarya Meydan muhaberesi'ydi. Görüntü gerçekten güzel.
Arabamızı otoparka bıraktık, ta ki dönüşe kadar. Bir taksiye atladık. Önce Anıtkabir dedik. Eşim de ben de yıllar önce gitmiştik Anıtkabir’e. Kalabalıklar bastırmadan Ata’mızın huzurundaydık. Bizi orada çok güzel bir sürpriz bekliyordu.
Büyük Taarruz panaromada çeşitli savaş sahneleriyle canlandırılmış. Siz bu tabloları seyrederken savaş sırasında çıkan seslerle o günlere gidiyorsunuz. (Üstte ve alttaki fotoğraflar.)
Size müzeden söz etmek istiyorum. Eğer 2003 yılından önce Anıtkabir’e gitmişseniz, ilk fırsatta müzeyi görün derim. Müze gerçekten çok güzel düzenlenmiş. Özellikle üç büyük panorama muhteşem. Görmeyenleri tekrar uyarıyorum. Mutlaka gidin, görün ve çocuklarınıza gösterin. Üç büyük panorama Çanakkale, Sakarya ve Büyük Taarruz'u anlatan panoramalar, biri Türk, diğerleri Rus olmak üzere toplam 12 ressam tarafından yapılmış. Emekli Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun talimatıyla yaptırılan Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi'ndeki üç panoramada, duvar boyunca metrelerce savaş sahnesi yer alıyor. Tabloların senaryosunu Turgut Özakman yazmış, ressam Aydın Erkmen, eskizleri çizmiş ve Rus sanatçılar resmetmiş. Rus ressamlar, tabloların gerçekçi olması için Türk figürlerini kullanmışlar. Panoramalarda Anıtkabir'de görev yapan askerlerin yüzlerinden de esinlenilmiş.
"Çanakkale Geçilmez" dedirten şanlı Türk Ordusu'nun direnişi çok güzel canlandırılmış.
Anıtkabir'in inşaası
Anıtkabir projesinin belirlenmesinden sonra, inşaatın başlayabilmesi için ilk aşamada kamulaştırılma çalışmalarına başlandı. Anıtkabir'in inşaatı ise 9 Ekim 1944'de görkemli bir temel atma töreni ile başladı. Anıtkabir'in inşası 9 yıllık bir süre içinde 4 aşamalı olarak yapılmış.
Birinci Kısım İnşaat: 1944-1945 Toprak seviyesi ve aslanlı yolun istinat duvarının yapılmasını kapsayan birinci kısım inşaata 9 Ekim 1944'te başlamış ve 1945'te tamamlanmış.
İkinci Kısım İnşaat: 1945-1950 Mozole ve tören meydanını çevreleyen yardımcı binaların yapılmasını kapsayan ikinci kısım inşaat 29 Eylül 1945'te başlamış, 8 Ağustos 1950'de tamamlanmış. Bu aşamada inşaatın kâgir ve betonarme yapı sistemine göre, temel basıncının azaltılması göz önünde tutularak, anıt kütlesinin "temel projesinin" hazırlanması kararlaştırılmış..
Üçüncü Kısım İnşaat: 1950 Anıtkabir üçüncü kısım inşaatı, anıta çıkan yollar, aslanlı yol, tören meydanı ve mozole üst döşemesinin taş kaplaması, merdiven basamaklarının yapılması, lahit taşının yerine konması ve tesisat işlerinin yapılmasını kapsıyordu.
Dördüncü Kısım İnşaat: 1950-1953 Anıtkabir'in 4. kısım inşaatı ise şeref holü döşemesi, tonozlar alt döşemeleri ve şeref holü çevresi taş profilleri ile saçak süslemelerinin yapılmasını kapsıyordu. Dördüncü kısım inşaat 20 Kasım 1950'de başlamış ve 1 Eylül 1953'te bitirilmiş.
Heykel grupları, aslan heykelleri ve mozole kolonlarında kullanılan beyaz travertenler Kayseri Pınarbaşı İlçesi'nden, kulenin iç duvarlarında kullanılan beyaz travertenler ise Polatlı ve Malıköy'den getirilmiş. Kayseri Boğazköprü mevkiinden getirilen siyah ve kırmızı travertenler tören meydanı ve kulelerin zemin döşemelerinde, Çankırı Eskipazar'dan getirilen sarı travertenler zafer kabartmaları, şeref holü dış, duvarları ve tören meydanını çevreleyen kolonların yapımında kullanılmış.

Mermerler yurdun dört bir yanından
Şeref holünün zemininde kullanılan krem, kırmızı ve siyah mermerler Çanakkale, Hatay ve Adana'dan, şeref holü iç yan duvarlarında kullanılan kaplan postu Afyon'dan, yeşil renk mermer Bilecik'ten getirilmiştir. 40 ton ağırlığındaki yekpare lahit taşı Adana'nın Osmaniye İlçesi'nden, lahitin yan duvarlarını kaplayan beyaz mermer ise Afyon'dan getirilmiş.
Kaynak ve fotoğraflar: Genelkurmay Başkanlığı Anıt Kabir sitesi
.......................................
KAMA
MERVE KAVAKÇI’YA HAYIR!
Bayrakları kapıp Dallas’ da da yürümek ancak internet ile olacak...Merve Kavakçı Üçüncü Dünya Kadınları Barış Konferansı'nda, Türkiye'ye temsil ediyormuş.
Merve Kavakçı’nin başını nasıl bağlayacağı, kiminle bağlayacağı bizi ilgilendirmiyor...!
Ama Merve Kavakçı’nın Türk kadınını temsil etmesini asla kabul edemeyiz!
Kimin seçimi kimin biçimi belli değil mi?..
Bu sadece kadınlarımıza hakaret olarak da kalamaz...
Türk Vatandaşı bile olmayan bu kadın, sadece kendini temsil edebilir!
Yalçın Kamacıoğlu

10 yorum:

ipek dedi ki...

Ne iyi etmişsiniz de gelmişsiniz.
Anıtkabir, Ankara da yıllar içerisinde yalnız korunmakla kalmayıp gittikçe daha da güzelleştirilen tek yer.
Çünkü belediye oraya müdahale edemiyor.
Mahalle arası otobanlardan, şekilsiz ve tehlikeli alt geçitlerden, yayalara kaldırım, apartmanlara bahçe, ağaçlara kök bırakmayan koca tünellerden geriye şehir namına pek birşey kalmadı Ankara dan.
Yine de iyi ki geldiniz.
sevgiler
ipek

Punto dedi ki...

Sevgili Acemi aşçı; Yıllar önce Ankara'ya çok gidip gelirdik. Bu kez kaldırımlarda yürürken ayağımız takılmasın diye yere bakan olduk. Allah kolaylıklar versin sizlere. Yaşanmaz hale getirilmiş güzelim şehir.

Adsız dedi ki...

Suc Merve Hanim'da degil, bizim gibi buralarda yasayip da, etkinliklere katilmayanlarda. Ben New York'ta bir kere olsun Turk yuruyusune katilmadim. :o( Turk Evi'ne emailler yazdim, bize zamanini haber verin, katilalim diye. Cevap vermediler. Cabuk pes ettim. Ogrenmeliydim ve kalabalik olarak katilmaliydik. Turbanlilar dolmus diye, bir daha ilgilenmedim. Simdi bu, turbanlinin mi sucu? :o(

www.elifsavas.com/blog

Punto dedi ki...

Sevgili Elif; Haklısın. Organize olmak konusunda sınıfta kaldığımız bir gerçek. Ancak şimdi şimdi aklımız başımıza geliyor. Geç te olsa bir şeyleri anlamış olmamız bile bir kazanç bence.

Pınarın Kulubesi dedi ki...

Punto Amca
ben çok şanslıyım bu konuda, 2004 te ziyaret ettim Anıtkabir'i ve müzeyi görenler arasındayım. Ses efektleri ile ve resimlerle o savaş günlerinin canlandırılması insanı ürpertiyor. Her vatandaşımızın görmesini dilerim. Anıtkabir'deki mermerler dikkatimi çekmişti o zamandan, rengarenk idi. Herbirinin nereden geldiğini de öğrendim yazınızı okuyunca...

Punto dedi ki...

Sevgili Pınar; Bence de müze mutlaka görülmeli. Mete biraz büyüsün, birlikte gideceğiz Aıtkabir'e.

Sanem dedi ki...

Bu seneki Türk yürüyüşü 19 Mayıs'da. Ben derneklere email göndermiştim, hani Ermeni soykırımı mitinginde az kişiydik, belki bu yürüyüş esnasında da aynı pankartlar açılmalı diye. Bir de Türkiye'deki mitinglerin burdaki devami var gündemde. 26 Mayıs'da da Phıladelphia'da Türk Festivali var. Bakalim ne olacak, Merve olayına itiraz eden kaç kişi çıkacak, ki ben eminim o esnada akla getiren az olur. Umarım yanılırım. Sayıca azız aslında burada...

Punto dedi ki...

Sevgili Sanem; Bence sayı önemli değil. Bir şeyler yapmak, kenetlenmek önemli. 10-15 Ermeninin gösterilerini televizyonlar milyonlara ulaştıra ulaştıra bu hale getirdiler yalanlarını.

Unknown dedi ki...

Sevgili Punto Amcam;

Geçen sene gittim ben Anıtkabire. Tablolar, 3 boyutlu maketler ve fondaki tüyleri diken diken eden sesler. Ağlamamak duygulanmamak elde değil. Bu esnada dışarıda nöbet değişim merasimi ve onu büyük hayranlıkla izleyen yerli- yabancı turistler. Bu atmosfer inanılmaz...

Punto dedi ki...

Sevgili Mahzun Prenses; Gerçekten insanın tüyleri diken diken oluyor. Genç neslin mutlaka görmesi gerektiğine inanıyorum. Torunumun büyümesini ve birlikte o'na gitmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.